Bahçecik’te Bir Ermeni Okulu

Yunus Emre Yenen
Kocaeli Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü lisans öğrencisidir.

Çok küçük yaşlardayken babamdan yaşadığımız yerin eski sakinlerinin Ermeniler olduğunu duymuştum. Ermenilerin kim olduğunu, ne yaptığını, şimdi nerede olduğunu bilmiyordum. Yalnız ben değil, mezun olduğum mahalle okulundaki öğretmenler de yaşadıkları yerin eski sakinlerinden bihaberdiler. Mahallenin yerlileriyse dedelerinin yüz küsur sene önce Ermenileri buralardan kovmuş olmasından iftiharla bahsederdi. Bahçecik’te yaşayan Ermenilere aitmiş gibi gözüken bir şeyler kalmış mıydı bilemedim. Sonradan öğrendim ki terk edilmiş halde ayakta kalmaya çalışan bir okul varmış.

Okumaya devam et “Bahçecik’te Bir Ermeni Okulu”

Kökler Filizleniyor

Onur Kavalcı
Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümü lisans mezunudur.

Şarabın bin yıllardır üretildiği topraklarda yaşadığımızı unutuyoruz bazen ya da bazılarımız bunun farkında bile değil. Anadolu ve etrafındaki coğrafyanın, şarabın ortaya ilk çıktığı yerler olduğu bilgisi ve bunun hatırlanıp üzerine bir şeyler yapılması gerektiği, her geçen gün çoğunluk tarafından unutuluyor. Türkiye’de şarap üzerine akademik ve entelektüel üretimin belki de yok denecek kadar az olması bu unutuluşun hem müsebbibi hem de sonucu oluyor. Bu kısır döngüden çıkmak için atılan önemli adımlardan biri Sabiha Apaydın’ın öncülüğünde 2019’da ilk defa gerçekleştirilen Kök Köken Toprak: Anadolu’nun Miras Üzümleri sempozyumuydu. Pandemi nedeniyle iki yıldır yapılamayan sempozyum bu yıl 19 Haziran’da ikinci kez gerçekleştirildi. Şırnak, Artvin, Bodrum ve daha birçok yerden gelen üreticiler ve sektör çalışanları ile toprak, asma ve üzüm konusunda uzmanların ve miras üzümlerle ilgilenen herkesin bir araya geldiği sempozyumda geçmişten çıkarılan derslerle gelecek öngörüleri paylaşıldı. Bu gibi etkinlikler hem ‘şarabın doğduğu topraklarda yaşıyoruz’ cümlesinin arkasını doldurmaya çabalıyor, hem de karanlıkta el yordamıyla şarap kültürünü öğrenmeye çalışan insanlara ışık tutuyor.

Okumaya devam et “Kökler Filizleniyor”

Bir Mahalle Serüvenin Peşinde: Yahudi Mahallesi’nden Arap Şükrü Sokağı’na

Agâh Enes Yasa
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü lisans öğrencisidir.

Bir zamanlar Keşiş Dağı’nın kuzey yamaçlarına sere serpe serilmiş, tüm ovaya hâkim o dev kayanın üstüne konmuş bir hisar, o hisarın da sağını solunu sarmış bir kent varmış. İşte o hisarın kuzey gölgeliğinde cumbalı evlerin konduğu, içinde hali orta şeker olanın da çarşıyı avcunda evirip çevirenin de yaşadığı Kuruçeşme nam bir mahalle varmış. Genci yaşlısı Şabat sofralarında buluşur; kadınları ev oturmalarında laflarlarmış.

Okumaya devam et “Bir Mahalle Serüvenin Peşinde: Yahudi Mahallesi’nden Arap Şükrü Sokağı’na”

Ukrayna’daki Holokost: Nazilerin ‘Babi Yar Katliamı’ ve Katliamın Hatırlanmasına Dair Merasimler, Münakaşalar ve Manipülasyonlar

James Newman
Tercüme: Batuhan Aksu

23 Kasım 2021 tarihinde, https://manchesterhistorian.com/2021/babi-yar-commemoration-by-james-newman/ sitesinde yayımlanan James Newman’ın yazısı, yazarın yazılı izni ve düzeltmeleriyle Türkçeye Batuhan Aksu tarafından çevrilmiştir.

Okumaya devam et “Ukrayna’daki Holokost: Nazilerin ‘Babi Yar Katliamı’ ve Katliamın Hatırlanmasına Dair Merasimler, Münakaşalar ve Manipülasyonlar”

Adını Bile Koyamadığımız Tiyatromuzu Bir De Doğru Sınıfa Mı Sokacaktık?

Erdem Beliğ Zaman
Araştırmacı Yazar

Bugün göğsümüzü gere gere âleme ilan edebildiğimiz eserlerimiz arasında tiyatromuz var mıdır? Sanmam. Aklımıza dahi geldiğinden şüphe ederim. Eğer memleketimize münhasır bir tiyatromuz olsaydı bugün; duvarlarımızı, sokaklarımıza gülümseyen reklam panolarını süsleyen onca şaşaalı tiyatro afişinin en azından yarısından fazlasında, ‘yazan’ kelimesinin karşısında kendi yazarlarımızın isimlerini okuyorduk! Dünya çapında oyuncularla süslediğimiz tiyatromuzu, yazarlarımızdan bir taç takıp gönlümüzde belirlediğimiz bir yere oturtamadık ya, el âlemden de özgünlüğünü kabul etmesini ve saymasını beklememiz nafiledir. Bu meseleyi, mesele olmaktan çıkarmak için de evvela bazı soruları cevaplandırmamız elzemdir. “Mesela tiyatromuzu nasıl tasnif ediyoruz? Yahut diğer sanat dallarıyla münasebetinde nerede görüyoruz?” Tüm bu ve buna benzer sorular iyi, güzel ama ne yazık ki havada kalıyorlar… Öyle ya, tiyatromuza daha ismini verememişiz; ne tasnifi, ne yeri?!

Okumaya devam et “Adını Bile Koyamadığımız Tiyatromuzu Bir De Doğru Sınıfa Mı Sokacaktık?”

İtalya’daki Sahaf Kültürü, Sahaflar ve Defterciler

Mehmet Eren Gür
Ankara Üniversitesi DTCF Tarih Bölümü lisans öğrencisidir.

İtalya, Rönesans’ın doğduğu ve geliştiği yer olarak aklımıza kazınan bir memleket. Peki Rönesans niçin İtalya topraklarında doğdu, hiç düşündünüz mü? Elbette tek sebep sayamayız; lakin en önemli âmillerden biri de şüphesiz İtalya’daki kültürel hava, kitaplar, sahaflardır. İşte şimdi bu yazıda, İtalya’da, bilhassa Venedik’te ve Roma’da, en çok dikkatimi çeken sahaflardan bahsedeceğim.

Okumaya devam et “İtalya’daki Sahaf Kültürü, Sahaflar ve Defterciler”

Antonio Vivaldi’den Militarist Bir Eser: Judith’in Holofernes Barbarına Karşı Zaferi

Melissa Aykul
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’nde yüksek lisans öğrencisidir.

Ekim ya da Kasım 2019 olmalı. Kuzey kampüsün kapısından girip Kuzey YADYOK’taki dersime gidene dek Lea Desandre’yi dinlerken büyülendiğimi, ders biter bitmez tekrar açıp dinlemek istediğimi hatırlıyorum. Yaşasın müziğin mekanlar ve anılar arasındaki yapıştırıcı gücü! Hâlâ ne zaman dinlesem beni Boğaziçi’nde geçirdiğim son dönemime götürüyor.

Okumaya devam et “Antonio Vivaldi’den Militarist Bir Eser: Judith’in Holofernes Barbarına Karşı Zaferi”

Tanrı Kralı Korusun! Ama Hangi Kralı?

Berk Cicik
Galatasaray Üniversitesi Fransız Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat bölümü lisans öğrencisidir.

Britanya’nın tarihine ve kültürüne ya da genel olarak millî ve askerî marşlara özel ilgi duyanlar kadar, muhtelif spor müsabakalarının açılış ve madalya törenlerini izlemiş olanların da iyi bildiği gibi, yukarıdaki dizeler, Birleşik Krallık’ın ulusal marşı God Save the Queen/Tanrı Kraliçeyi Korusun’un ilk kıtasına aittir. Belirtmek gerekir ki Tanrı Kraliçeyi Korusun, İstiklâl Marşı’nın aksine anayasal statüye sahip olmadığı için Britanya’nın tek ve gerçek millî marşı değildir; bir o kadar meşhur olan Rule Britannia’nın onun yerine söylenmesinin önünde herhangi bir yasal engel yoktur. İngiliz monarşisinin ve ulusal kimliğinin popüler kültürdeki stereotipik bir temsilcisi hâline gelmiş olan bu marşın ezgisi ve güftesine dâir bilinenler -en azından Britanya’da- muğlaktır.

Okumaya devam et “Tanrı Kralı Korusun! Ama Hangi Kralı?”

Bir Türk Gözünden İsviçre

Ceren Turna Fide
Dijital Analitik Danışmanıdır.

Yarının Kültürü dergisinin yazı işleri müdürü olan arkadaşımın bu projesinden haberdar olduğumda Zürih’te yaşadığım kültürel farklılıkları, bazı detayları ve Zürih’in bana kattıklarını paylaşmaya karar verdim. Bu dergiyi çok seveceğiz gibi duruyor, şimdiden yolu açık olsun!

Okumaya devam et “Bir Türk Gözünden İsviçre”

IŞİD’in Ortadoğu’nun Kültürel Mirasına Karşı Savaşı

Batuhan Aksu
Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü lisans öğrencisidir.

2010’lu yıllara yakından şahit olduğumuz için biliyoruz ki IŞİD’in (DEAŞ) yaydığı terör rüzgârı sadece Mezopotamya’nın politik dünyasında değil, yaşadığımız Dünya’nın kolektif hafızasında da tamir edilemeyecek tahriplere yol açtı. Kısa ömrüne rağmen Ortadoğu’yu sarsan bu yıkıcı fırtına sosyolojik ve ekonomik açılardan Türkiye’de sıkça incelense de bu fırtınanın kültürel miras boyutuna yeterince ışık tutulmadı. Halbuki IŞİD’in bilhassa 2013-2015 yılları arasında, Smithsonian Magazine’den James Harkin’in tabiriyle, kadim dünya medeniyetlerinin mirasına tatbik ettiği “kültürel soykırımı” analiz etmek, mezkûr terör teşkilatının zihni ve iktisadi emellerini anlamak için oldukça kıymetli bir adımdır. Ben de bu kısa teşebbüsümde IŞİD’in gözyaşı ve kanla buladığı Ortadoğu’nun benzersiz hazinelerine neden göz diktiğini ve bu hazineleri nasıl yağmaladığını açıklamaya çalışacağım.

Okumaya devam et “IŞİD’in Ortadoğu’nun Kültürel Mirasına Karşı Savaşı”