Bizim Ülkemizde Voleybol Asla Sadece Voleybol Değil…

HİLAL ÖNAL
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ KULLANICI DENEYİMİ VE ETKİLEŞİM TASARIMI BÖLÜMÜNDE YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİDİR.

2023 senesi, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın o meşhur cümlesinde ifade ettiği gibi, bu ülkenin evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkânı vermediği bir sene oldu. Ekonomik sıkıntılar, birer birer yitirilen özgürlükler, doğal afetler, iklim krizi, seçim stresi bir yana; gündelik hayatlarımız bir şeylerin değişebileceğine dair umutların karşılığını bulamamasıyla hissedilen öğrenilmiş çaresizlik, mental sağlığı korumaya çalışma ve hayatta kalma çabası üçgeninde geçti desem çok abartmış olmam sanırım.

Dünya Sağlık Örgütü sağlığı “Yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması durumu değil, fiziksel, sosyal ve ruhsal refah durumu” olarak tanımlıyor. Biz ise uzun süredir bu sosyal ve ruhsal refah durumundan ötürü sınıfta kalıyoruz. Hem bireysel hem de toplumsal olarak iyi hissetmeye, gerçek başarılarla övünmeye belki de her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız var.

İşte Filenin Sultanları’nın sergilediği seyir keyfi yüksek voleybol tam da bu noktada, tüm bu olumsuzların arasında bir an olsun iyi hissetmemiz için açılmış bir alan olarak çıkıyor karşımıza. Belki de bu yüzden sıkı sıkı sarılıyoruz ona ve 2023’ün haziran ayında başlayan Milletler Ligi’nde elde ettiğimiz şampiyonluk ile umutlanmadan edemiyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılında Avrupa Şampiyonası’nda da şampiyonluğumuzu ilan etmiş olmanın coşkusuyla sahalarda tüm takımın “Erik Dalı Gevrektir” oynamasını izlerken gururlanıyoruz. 2024 olimpiyat elemelerini başarıyla geçerek Paris’te altın madalya için mücadele vermenin hayalini kuruyoruz ve heyecanını hissediyoruz. Evet, voleybol ülkemizde hep belirli bir kitlesi olan, hatırı sayılır düzeyde sevilen ve ilgi gören bir spordu. Fakat bu ilginin şehrin gözde parklarına kurulan dev ekranlarda büyük kalabalıklarla birlikte maç izleme etkinlikleri düzenlenecek kıvama gelmesi aslında çok uzun zamandır verilen bir çabanın ürünü. Bu çabanın ise nihayet görünür olması umut verici. Kadın voleybolunun bu ülkenin aydınlık yüzü olduğuna her geçen gün daha da çok inanıyoruz. Çünkü hala kadın-erkek eşitliği için mücadele verdiğimiz, neredeyse her gün toplumsal cinsiyet rolleri ile sınandığımız bu coğrafyada “Filenin Sultanları” markasını tüm bu köhne zihniyetlere karşı kazandığımız bir zafer olarak görüyoruz belki de. Nasıl ki futbol asla sadece futbol değil, bizim ülkemizde voleybol da asla sadece voleybol değil bence.

Seyir zevki yüksek maçlar ve neticesinde gelen başarılarla birlikte takım oyuncularının bilinirliği artmış durumda. Her biri kız çocuklarının örnek aldığı idoller haline geldi. Büyük markaların sponsor olabilmek için daha istekli olduklarını görebiliyoruz. Voleybolda milli takım sezonu geldiğinde televizyonlarda bolca “Hırs, azim, cesaret ve başarı” temalı reklamlar izliyoruz. Hemen hemen her sektörde duygulara hitap etmek bir reklamcılık esasıdır, ancak bu yolla başarılı olunduğu, geniş kitlelere ulaşılabildiği söylenir. Tabii ki reklamların yansıttığı dünyanın gerçek olmadığı veya bolca makyajlı olduğu bilinir. Ama işin içerisinde milli duygular ve spor gibi coşkusu yüksek bir malzeme olunca reklamların yansıttığı dünyaya ve ürettiği mottolara kapılıp gitmek çok daha kolay hale gelir. Evet deriz izlerken, cesaret etmek lazım. Sonra hırslı ve azimli olmak lazım, çok çalışmak lazım. O zaman başarı zaten gelir! Gelir mi gerçekten? Veya odaklanmamız gereken tek şey bu mu? Biraz bunun üzerine düşünelim isterim ülkece.

Sporun her branşı gibi voleybol da tabii ki gerçek bir adanmışlık, disiplin, hırs ve azim gerektiriyor. Bunu inkâr edemeyiz. Ancak reklamlarda çokça vurgulanan bu “güçlü kadınlar her şeyin üstesinden gelir” alt metinleri çok önemli noktaları gözden kaçırmamıza neden olabiliyor. Kaç aile çocuklarının voleybolla sadece hobi olarak değil profesyonel kariyer olarak ilgilenmesini gönülden destekliyor? Desteklemiyorsa bunun temel nedeni ne? Kim bilir kaç kız çocuğu ilkokul, ortaokul çağındayken voleybola başlıyor ve tam gelecek vaat eden bir voleybolcu adayı olmuşken yoğun sınav stresi nedeniyle sporu rafa kaldırarak kendisine belki de hiç istemediği ama garantisi olan bir meslek seçmek zorunda kalıyor? Bu ülke gerçekten kız evlatlarına büyüyünce güçlü kadınlar, yıldız sporcular olmalarını sağlayacak imkânlar sunuyor mu? Onların fiziksel ve mental gelişimlerine katkı sağlamak için ne yapıyor? Sporcularına güvende olduklarını hissettikleri ve gelecek kaygısı taşımaksızın performanslarına odaklanabildikleri bir ortam sağlayabiliyor mu? Maddi imkanlarının ne kadarını 2002 senesinden beri ülke olarak kayda değer bir başarı elde edemediğimiz futbola, ne kadarını voleybola ayırıyor, sorgulamak lazım.

Yazının başında da belirttiğim gibi, bu ülke evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkânı vermiyor. Aslında tam da bu yüzden gençlerine iyi bir hayat borçlu ve voleybol da bunun telafi edilebileceği alanlardan bir tanesi belki de. Hatırlayalım, bizim ülkemizde Atatürk’ün gençlere armağan ettiği bir spor bayramı var. Ülkemizin voleybol sahasında hatırı sayılır başarıları ve hatta bir marka değeri var. Ama daha da gidecek çok yolumuz var. Umutsuzluğa kapılmadan, hayalperest mottoların peşine takılmadan yola devam etmemiz lazım. Çünkü 2023 senesinde ve hatta önceki senelerde Filenin Sultanları’nın aldığı başarılar bize gösterdi ki, verilen emekler gayet güzel bir şekilde karşılığını buluyor.  Biz ülkece voleybolu çok seviyoruz ve bu sevgi bize iyi geliyor.

Yorum bırakın