Sevgili Okur,
Bu satırların Filistin topraklarındaki zeytin ağaçlarının hikâyesini ve Filistin halkının direniş ve mücadele ile dolu yaşamını biraz da olsun yansıtabilmesini umuyorum. Zeytin ağacının sadece bir ağaç olmadığını, aynı zamanda bir halkın umudunun, dayanışmasının ve direnişin sembolü olduğunu düşünerek okunmanı istiyorum bu satırları.

Levant’ın sıcak Akdeniz ikliminde, zeytin ağaçları yıllardır sadece zeytin ve zeytinyağı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda Filistin ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyor. Bugün hâlâ, Filistin topraklarında yaşayan 80.000 ila 100.000 ailenin ana veya ikincil gelir kaynağı zeytin ve zeytinyağı üretimi. Bu sektör, yerel tarımsal üretiminin yüzde 70’ini oluşturuyor ve bu da ekonominin yüzde 14’ü ediyor.[i]
Ancak zeytin ağaçlarına yüklenen anlam daha da derin. Bu ağaçlar, Filistin sanatında ve edebiyatında önemli bir yer buluyor. Sürgünün yaşandığı bir dönemde kök salmayı, zorluklar karşısında kendi kendine yetmeyi ve savaş zamanlarında bile barış arayışını simgeliyorlar. Mahmoud Darwish’in “Olive is an evergreen tree/Olive will stay evergreen/Like a shield for the universe” dizeleriyle bu ağaçlar, Filistinlilerin kararlılığını ve direnişini temsil ediyor.
1967’den bu yana 800.000’den fazla Filistin zeytin ağacı İsrail yönetimi tarafından söküldü.[ii] 2020’de, sadece yüzde 24’lük bir kısmı onaylanan arazi erişim izinleri, Filistinli çiftçilerin yıl boyunca tarım arazisine erişimini neredeyse imkânsız hale getiriyor.[iii] Bu saldırılar genellikle Batı Şeria’daki yerleşim alanlarının (settlement) genişletilmesinden kaynaklanıyor ve Filistin ailelerinin geçim kaynaklarına zarar veriyor. Ayrıca, zeytin ağaçlarının yakılması gibi şiddet içeren saldırılar Filistin çiftçilerini fiziksel olarak etkilemenin yanı sıra, hasat sırasında izin almak gibi bir dizi zorlukla karşı karşıya bırakıyor. Zeytin hasadı başladığı andan itibaren, Batı Şeria’da İsrailli yerleşimcilerin saldırıları hemen hemen günlük bir olay haline dönüyor. Çiftçilere yönelik şiddet, tarım alanlarının kimyasal maddelerle sulanması ve yüzlerce ağacın kökünden sökülmesi gibi acımasız eylemler, Filistin halkının yaşadığı zorlukları daha da arttırıyor. Bir açıdan da İsrail’in Filistinlileri yerinden etme politikasının bir uzantısı işlevi görüyor. İşgal alanını genişletirken bir yandan da İsrail’in Filistinliler üzerindeki ekonomik kontrolü genişletiliyor. Özellikle 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırıları da artıyor ve Filistinli çiftçiler büyük zorluklar yaşıyor.[iv]
Kuran’da özel bir öneme sahip olan zeytin, bereketi ve sağlıklı özellikleri ile vurgulanıyor. Hristiyanlıkta zeytin ağacı, umudu ve barışı simgeliyor; İsa’nın dua ettiği Getsemani Bahçesi’nde zeytin ağaçlarının bulunduğundan bahsediliyor. Yahudilikte Tanah’ta zeytin, aydınlanma ve bereketin simgesi olarak yer buluyor. Antik Yunan ve Roma mitolojisinde de zeytin, bilgelik, barış ve kutsal bir simge olarak kabul ediliyor. Zeytin, tarih boyunca kültürel ve dinî bağlamlarda bereket, sağlık ve barışın sembolü olarak öne çıkıyor. Bu açıdan baktığımızda İsrail’in bu saldırılarının sadece ekonomik etki yaratma amacıyla değil, aynı zamanda manevi bir saldırı olduğunu, barış, bolluk, bereket ve umut gibi değerlere saygı duymamasının yanı sıra, Filistinlilere de aslında bu sembolik değer üzerinden bir mesaj verdiği açık: Siz bu topraklarda, bizim gözetimimizde, barış, umut ve bolluk görmeyi unutun.

Filistin topraklarındaki binlerce yıllık zeytin ağaçları, sadece ekonomik bir kaynak olmanın ötesinde, Filistin halkının direnişinin, dayanışmasının ve umudunun yaşayan simgeleri. Bu ağaçlar, tarih boyunca geçirdikleri zorluklara rağmen Filistinlilerin kararlılığını temsil ederken, bugünkü saldırılar ve kısıtlamalar, sadece ekonomik kayıplara değil, aynı zamanda manevi bir bağın kopmasına neden oluyor. Nesilden nesile aktarılan binlerce yıllık bir kültürel mirasın taşıyıcısı zeytin ağaçları, topraklarında var olan geçmişle birleşerek Filistin halkının kimliğini oluşturan önemli unsurlardan biri. Zeytin ağaçlarının yetişmesi 20 yıl kadar sürebilir, ancak tahrip edilmeleri anlık bir eylemle gerçekleşiyor. İsrail’in bu sembolik ve binlerce yıllık kültürel mirasa yönelik saldırıları, sadece ağaçlara değil, aynı zamanda Filistin halkının kimliğine yapılmış bir saldırıdır. Bu nedenle bence, zeytin ağaçlarına verilen zararlarla mücadele, sadece Filistin topraklarındaki bir ekonomik kaybın giderilmesi değil, aynı zamanda binlerce yıllık bir direnişin, kültürel bağların ve varoluş mücadelesinin bir parçasıdır. Hepimize de bu mücadelenin tarafında olmak yakışır.
Sevgilerimle,
Ekin Bayur
[i] https://www.arabnews.com/node/1976171/middle-east
[ii] http://yris.yira.org/global-issue/6018
[iii] https://www.middleeasteye.net/news/israel-palestine-forces-uproot-olive-trees-west-bank
[iv] https://jacobin.com/2023/11/west-bank-israeli-settlers-palestinian-olive-trees-violence-occupation

Yorum bırakın