MEHMET GÖNÜLTAŞ
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİDİR.
2023 yılının yaz aylarında Japonya’da yaşayan Kürt göçmenler hakkında birçok haber yapılmıştı. Ben de olayın aslını açıklamak üzere kısa bir yazı kaleme almıştım. Geçen bir yılda Japonya’da olayların yatıştığını, ülkedeki göçmenlerin daha çok entegre olmaya çalıştığını ve yetkililerin göçmenlere daha sıcak yaklaştığını gözlemledik. Ancak Japonya’daki göçmen karşıtı gruplar, yalan haberler ve manipüle edilmiş video/fotoğraflarla Kürtlere karşı nefreti körüklemeye devam ettiler. Sosyal medyaya bakıldığında, bölgede hâlâ toplumsal bir sorun varmış gibi görünse de aslında olayların yatıştığını ve devam eden saldırıların tamamen ırkçı ve göçmen karşıtı gruplar tarafından yapıldığını gözlemleyebiliyoruz. Bu saldırılar artık sadece Japonya’da yaşayan Kürtlere değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne de yapılıyor. Bu yazıda Japonya’da göçmen karşıtlığını farklı açılardan ele alacak ve sosyal medyada hâlâ devam eden yalan haberlerle Kürtlerin nasıl hedef gösterildiğinden ve bu durumun nasıl Türkiye karşıtlığına döndüğünden bahsedeceğim.

Olayların kökenini anlamak için Japonya’nın göçmen politikasından bahsetmek gerekiyor. Daha doğrusu, böyle bir politikanın olmayışından bahsetmek lazım; çünkü Japonya, diğer gelişmiş ekonomilere kıyasla göçmen politikalarının olmadığı bir ülke. Yaşlanan nüfus nedeniyle azalan iş gücünü karşılamak zorunda kaldıklarında, Filipinler gibi yakın ülkelerden ihtiyaç duydukları kadar, hatta bazen gerekenden daha az göçmen işçi kotası açarlar. Japon hükûmeti niteliksiz işçi alımlarını uzun süre adeta gizleyerek, mümkün olduğunca sessiz bir şekilde yaptı. 2010’lu yıllara kadar nitelikli işçiler dışında kalıcı ya da uzun süreli ikamet izni almak neredeyse imkânsızdı. Ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana birkaç yıl hariç aralıksız yöneten LDP’nin (自民党) milliyetçi, aşırı sağcı kanadı, niteliksiz işçilere kalıcı oturma izni gibi haklar tanınacak bir göçmen politikasının önünde duruyor. Öyle ki, eski Başbakan Şinzo Abe, 2018 yılında Japonya’nın göçmen politikası üretmeyeceğini açıkça belirtmişti. Bunun elbette halkta da bir karşılığı var. Özellikle yaşlı nüfus, göçmen karşıtlığı ile ön plana çıkıyor. Ülkede her üç kişiden birinin 65 yaş ve üzeri olduğunu düşünürsek, bu durumu daha net anlayabiliriz. Bu nedenle, etnik kökeni fark etmeksizin niteliksiz birinin Japonya’da göçmen haklarına sahip olması çok zor. Ancak Japonya’nın iş gücünün azaldığı da bir gerçek ve bu durum ekonomiye engel teşkil ediyor. Kalıcı ikamet hakkına sahip olmak hâlâ zor, ancak bu yaz itibariyle Japonya yeni bir göçmen yasası çıkardı. Bu yasa, diğer gelişmiş ülkelere göre sert bir yasa; ancak bu konu başka bir yazının konusu olacak kadar uzun olduğu için şimdilik detaylarına girmeyeceğim.
Burada değinmek istediğim asıl nokta, ülkedeki göçmen karşıtlarının gerçekten güçlü bir pozisyonda olduğu gerçeği. Bu nedenle, geçen yıl Kürtler arasında çıkan kavga ve diğer olaylar medyada geniş yer bulunca, bu gruplar adeta fırsat yakalamış gibi Kürtlere saldırmaya başladılar. Özellikle hastanede yaşanan kavga, ülke çapında tepki toplasa da bu olay birkaç ay içinde unutuldu. Ülkedeki göçmen karşıtı, ırkçı gruplar ise bu fırsatın kaçmasına izin vermek istemediler. Ishii Takaaki’nin (石井孝明) başı çektiği, bu konuda sürekli propaganda üreten bir grup, konuyu sosyal medyanın gündeminde tutmakta ısrarcı. Olay artık göçmen karşıtlığını da aşıp nefret suçuna ve hatta ırkçı saldırılara dönüşmüş durumda. Manipüle edilmiş görseller ve videolar paylaşan bu hesaplar, Kürtleri çocuklarına kadar fotoğraflayarak hedef gösteriyor.. Özellikle bu yaz, Japonya’nın en büyük televizyon kanallarından TV Asahi’nin Kürtler üzerine yayımladığı 5 dakikalık bir video, kesilip edit’lenerek 1 dakikaya indirildi ve Japonya’nın Kawaguchi kentinde yaşayan Kürtlere karşı halkı kışkırtmak amacıyla kullanıldı. Manipüle edilmiş video, X (eski Twitter) platformunda milyonlarca kez izlendikten sonra, TV Asahi tarafından müdahale edilerek platformdan kaldırıldı. Kürtlere karşı yapılan saldırılar ise artık neredeyse sıradan haberler haline gelmeye başladı. The Mainichi gazetesinin ‘Showered with abuse’: Hate toward Kurds in Japan surfaces via phone calls, email başlıklı haberlerinde, bölgede yaşayan Kürtlerin günlük olarak rahatsız edildiği ve Kürtlere ait işletmelerin iş telefonlarını kullanamaz duruma geldikleri anlatılıyor. Nefret öyle boyutlara ulaştı ki Kawaguchi Belediye Başkanı bir televizyon programında ildeki göçmenlerin de en azından standart bir hayata sahip olması gerektiğini savununca X platformu üzerinden kendisine ölüm tehditleri bile edildi.
Türkiye’den ise ırkçı gruplar, olayı körüklemek konusunda bu gruplara yardımcı olmaktan çekinmiyor. Saygın Japon gazetelerinden The Asahi Shimbun’un geçtiğimiz aylarda Social media posters abroad fuel hatred of Kurds in Japan başlıklı haberinde, Türkiye’de yaşayan bazı kişilerin Japonya’da yaşayan Kürtler gibi davranarak Japonlara hakaret ettiği ve göçmen karşıtı Japon gruplara kasıtlı olarak propaganda malzemesi yarattığı ortaya çıkarılmıştı.
Ancak mesele sadece burada bitmiyor. Tüm bu yalan haberler sadece Kürtlere değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne de saldırıyor. Geçen günlerde birçok amatör sosyal medya gazetecisi, Japonya’nın Türkiye ile olan serbest vize anlaşmasını askıya aldığına dair yalan haberler yazdı. Japonya Postası gibi Japonya üzerine düzenli yazılar yazan siteler de bu haberi yayımlayınca birçok kişi bunun gerçek olduğuna inanmıştı. Japonya Büyükelçiliği haberi kısa sürede yalanladı. Yetkililerle yaptığım görüşmede ise haberin kesinlikle gerçeklik payı taşımadığını ve kaynağının ne olduğunu bilmediklerini belirttiler. Ancak bu yalan haberlerin plansız olmadığı kanısındayım. Hemen aynı günlerde Ishii Takaaki, Kürtlerin Türkiye’nin sorumluluğunda olduğunu, Kürtlerin sözde gelişmemişliğinin Türkiye’nin gelişmemişliği ile ilgili olduğunu ve Türkiye-Japonya serbest vize anlaşmasının askıya alınması gerektiğini savunmaya başladı. Daha önce Türkleri öven, X hesabında Atatürk gönderilerine yer veren Takaaki’nin bir anda bu pozisyona gelmesinin sebebi, Kürt mültecilere/göçmenlere karşı son çare olarak “sorunun” kaynağı olan Türkiye-Japonya serbest vize anlaşmasının iptalini istemelerinden başka bir şey değil. İktidar partisi LDP içindeki göçmen karşıtlarının da bu yönde istekleri olup olmadığı bilinmiyor; ancak bu grupların “sorunu” çözmek için ne gerekirse yapabileceklerini varsayabiliriz. Irkçı, göçmen karşıtı grupların Türkiye aleyhine lobi faaliyetlerinde bulunacaklarını beklememiz gerçekçi olacaktır. Bu durumun uzun ve orta vadedeki etkilerini görmeden tahmin etmek ise zor.
KAYNAKLAR
The Asahi Shimbun “News video altered, pushes terrorism view of Kurds in Japan” https://www.asahi.com/ajw/articles/15404531
The Mainichi “’Showered with abuse’: Hate toward Kurds in Japan surfaces via phone calls, email” https://mainichi.jp/english/articles/20240329/p2a/00m/0na/043000c
The Mainichi “’Your life ends tomorrow’: Tokyo-area mayor threatened over stance on Kurds inJapan”https://www.msn.com/en-xl/news/other/your-life-ends-tomorrow-tokyo-area-mayor-threatened-over-stance-on-kurds-in-japan/ar-AA1pClnO?apiversion=v2&noservercache=1&domshim=1&renderwebcomponents=1&wcseo=1&batchservertelemetry=1&noservertelemetry=1
East Asia Forum “Japan’s paradoxical migration policy”
https://eastasiaforum.org/2024/08/16/japans-paradoxical-migration-policy/
The Sankei Shimbun `川口のクルド人はなぜ増えたか きっかけはイラン人、民主党政権で難民申請激増`
https://www.sankei.com/article/20240502-5QEKJJWHPJPCBLXBZ3XQYKXNBQ/ 日本弁護士連合会 (Japonya Barolar Birliği) `クルド人に対するヘイトスピーチ問題を考える緊急集会` https://www.nichibenren.or.jp/event/year/2024/240826.html


Yorum bırakın