GÜNER DURMAZ
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ YENİ MEDYA VE İLETİŞİM YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMINDAN MEZUNDUR.
“Gerçek insanlık, dünyadaki en yüce ve en güzel olan her şeyin, en alçak ve en canavarca olanlarla bir karışımını sunar.” — Mihail Aleksandroviç Bakunin, Tanrı ve Devlet
Bugün, Bitcoin ve kripto para kavramlarını duymayan neredeyse kalmadı. Özellikle Türkiye, Brezilya, Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerin vatandaşları, kripto paralara ve sundukları fırsatlara dört elle sarılıyor. Binance’in 2023 araştırmasına göre, Türkiye nüfusunun yüzde 40’ı kripto paralarla işlem yapıyor. Bu oran, Türkiye’yi dünyada kripto kullanımında öncü konuma yerleştiriyor.

Peki, Türk vatandaşları neden kripto paralara bu kadar bel bağlıyor? Cevap basit: Enflasyonist bir ortamda, altın gibi geleneksel yatırım araçlarından üç kat kazanç sağlanırken kripto paralarla 30 kat kazanç elde etmek mümkün. Bu durum, kriptoyu Türkiye gibi ülkelerde bir “yaşam mücadelesi” haline getiriyor.
Gelişmiş ülkelerde ise kripto paralar, anti-merkeziyetsiz yapısı ve gelecekte para yerine geçebilecek bir emtia olma potansiyeliyle umut vaat ediyor. Örneğin, İsviçre’nin Lugano kentinde Bitcoin ile alışveriş yapmak, günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Ancak, dünyanın daha az gelişmiş bölgelerinde kripto paralar henüz bu kadar benimsenmiş değil.
Türkiye gibi ülkelerde kripto paralara olan yoğun ilgi, dolandırıcıların da iştahını kabartıyor. İnsanların kısa sürede büyük kazançlar elde etme arzusu, mantıklı karar vermelerini engelliyor. Yakın geçmişteki en büyük kripto dolandırıcılık vakalarından biri olan Thodex skandalı, bu durumun acı bir örneği. Benzer bir skandal da ABD’de FTX şirketiyle yaşandı.
Bu nedenle, devletler ve bankalar kripto paraları “daha güvenli” hale getirmek için harekete geçti. Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), kripto paralara yönelik regülasyonlar üzerinde çalışırken ABD’de Fed Başkanı Powell, bankaların kripto paralara uyum sağlaması gerektiğini vurguladı.
Peki, tüm bunlar neden önemli? 17 yıl önce Satoshi Nakamoto tarafından yazılan bir makale ile doğan Bitcoin, bugün dünyanın en zengin insanı Elon Musk’ın dilinden düşmüyor. Hatta Musk’ın Hükûmet Verimliliği Departmanı’nın, bir meme coin olan Dogecoin’den esinlendiği bile aşikâr. Bu durum, Bitcoin’in yaratıldığı dönemdeki masumiyetini koruyup korumadığı sorusunu gündeme getiriyor. Bitcoin, anarşist bir rüyadan neo-liberal bir gerçeğe mi dönüştü? Gelin, birlikte keşfedelim.
Bitcoin, Anarşist mi?
Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olduktan sonra pazarlama ve dijital pazarlama alanlarında çalıştım. Aynı zamanda haber organizasyonlarında görev alarak, hem haberlerin hem de markaların reklamlarını yaparak onları satmaya çalıştım. Bitcoin ve kripto para kavramlarıyla yaklaşık bir yıldır profesyonel olarak ilgileniyorum. Bu süreç, Satoshi Nakamoto’nun Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System makalesini okumamla başladı (bu arada, o dönemde bana bu konuda rehberlik eden Baran Karlıdağ’a da selamlar!). Açıkçası benim için oldukça eğlenceli bir dönemdi, özellikle Satoshi’nin makalesi -ki her şeyin başlangıcıdır-[1] güzel bir okuma vadeder. Nakamoto’nun makalesi, Bitcoin’in temel prensiplerini ortaya koyar:
1. Merkeziyetsiz ve Güvene Dayalı Olmayan Sistem: Bitcoin, bankalar gibi üçüncü taraflara ihtiyaç duymadan bireyler arasında doğrudan işlem yapılmasını sağlar. Bu, işlemleri daha hızlı, düşük maliyetli ve sansüre karşı dirençli hale getirir.
2. Blockchain ve Proof-of-Work: Bitcoin ağı, işlemleri değiştirilemez bir şekilde kaydeden bir blockchain kullanır. Proof-of-Work mekanizması, işlemlerin güvenliğini sağlar.
3. Sınırlı Arz ve Madencilik: Bitcoin’in toplam arzı 21 milyonla sınırlıdır. Madenciler, işlem gücü harcayarak yeni Bitcoin üretir ve ödül alır. Bu sistem, ağın devamlılığını sağlar.
Nakamoto, bankacılık sektörünün tekeline ve devletlerin para üzerindeki kontrolüne meydan okuyarak finansal özgürlüğün kapılarını araladı. Bitcoin’in 21 milyonluk sınırlı arzı ile enflasyonun önüne geçmeyi hedefliyordu. Çünkü dolar veya Türk lirasının aksine, Bitcoin’i istediğiniz kadar basamazsınız.
Anarşi, genellikle kaosla ilişkilendirilse de kelime anlamı hükümdarsızlık, lidersizlik (anarchia), siyaset biliminde ise devletsizliktir. Bitcoin de bu prensibe dayanır: Merkezî bir otorite yoktur, sistem tamamen bireylerin gönüllü katılımıyla işler. Geleneksel para birimleri devletler ve merkez bankaları tarafından yönetilirken Bitcoin tamamen merkeziyetsizdir. Kurallar, katılımcıların özgür iradesiyle belirlenir ve değişiklikler yine gönüllü olarak benimsenir.
Bitcoin, başlangıçta doğasında anarşizme dair birçok unsur barındırıyordu. Hegel diyalektiğine göre, herkes sonunda savaştığı şeye dönüşür. Bitcoin de 2008’deki halinden oldukça farklı bir noktada. Peki, bu değişim nasıl gerçekleşti?
Bitcoin, başlangıçta bankalar ve finansal aracılar gibi merkezî yapıları ortadan kaldırmayı hedeflerken zamanla kendi aracılarını yarattı. 2012’den itibaren Coinbase gibi borsalar, kripto paraların alınıp satıldığı platformlara dönüştü. Bu durum, “merkeziyetsiz finans” fikrini çelişkili hale getirdi çünkü bu platformlar, kullanıcı işlemlerini kontrol edebiliyor ve BTC’nin fiyatını etkileyebiliyor.
Kurumsal yatırımcıların artan ilgisi, regülasyonlar ve teknolojik gelişmeler Bitcoin’in rolünü değiştirdi. BlackRock ve Fidelity gibi dev yatırım firmalarının Bitcoin ETF başvuruları (ETF = Borsa Yatırım Fonu), kripto paranın geleneksel finans sistemine entegrasyonunu hızlandırdı.
Ayrıca, Bitcoin’in yüksek volatilitesi onu günlük ödemeler ve kullanımlar için güvenilir bir araç olmaktan uzaklaştırıyor. 24 saat içinde yüzde 10 değer kaybedebilen bir varlık, daha çok yatırım amacıyla değerlendiriliyor. Son yıllarda bankaların da kripto paralara ilgisi arttı. Türkiye’de Garanti BBVA gibi finans kuruluşlarının sektöre adım atması, Bitcoin’in anarşist ve finansal özgürlük odaklı yapısını zedeleyerek onu altın benzeri bir yatırım aracına dönüştürdü.
Tekno-Feodalizm ve Bitcoin
Bitcoin, dünyayı değiştirdi. Ancak longue durée’de (Fernand Braudel’e selam olsun), bu dönüşümün farklı bir boyutu daha var. Yannis Varoufakis’in de belirttiği gibi, kapitalizmin çözülmeye başladığı yeni dünyada Amazon, Facebook ve X (eski Twitter) gibi şirketler artık klasik kapitalizmin kurallarına göre işlemiyor. Üretim yapmak yerine kullanıcı verilerini topluyor, hizmetlerine erişim için âdeta “kira” alıyorlar. Bu durum, kapitalizmin temel dinamiklerinden farklı, yeni bir düzeni doğurdu: Tekno-feodalizm.
2008 ekonomik krizinin ardından merkez bankalarının finans sektörüne aşırı destek vermesi ve internetin büyük ölçüde özel şirketlerin kontrolüne geçmesi, bu yapının temelini oluşturdu. Artık serbest piyasa gibi görünen bir sistemde yaşıyoruz, ancak kurallar teknoloji devleri tarafından belirleniyor. Kullanıcılar, tıpkı feodal lordların toprağı üzerindeki köylüler gibi, bu dijital platformların ekosistemine mahkûm hale geliyor.
Bitcoin’in anarşist idealleri de bu yeni düzenin baskısı altında. Merkeziyetsizlik vaat eden bir sistemin, Elon Musk gibi figürlerin sosyal medya paylaşımlarıyla yönlendirilmesi, kripto paraların bağımsızlığını sorgulatıyor. Regülasyonlar ve kurumsal (merkeziyetçi) sermayenin artan etkisi de Bitcoin’in özgürlükçü ruhunu törpülüyor.
Bitcoin, başlangıçta anarşist bir ütopya olarak doğdu, ancak zamanla merkeziyetçi yapıların etkisi altına girdi. Geleceği belirsiz olsa da dünyayı değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor. Asıl soru ise, bu dönüşüm sürecinde kendi ideallerine ne kadar sadık kalabileceği. Yoksa Bitcoin de her şey gibi başka bir forma bürünüp yok olup gidecek mi?
[1] “I am the Alpha and the Omega, the First and the Last, the Beginning and the End. Revelation 22:13-15”
Binance Research (2023). State of the Market: Turkey’s Crypto Landscape.
Binance Research
Bitcoin Magazine (2023). Bitcoin is Pure Anarchy.
Bitcoin Magazine
Teyit.org (2021). Thodex Olayı Hakkında Neler Biliyoruz?
Teyit.org
Investing.com Türkiye (2022). FTX Krizi: Nasıl Başladı, Neler Yaşandı, Nereye Varacak?
Investing.com
Satoshi Nakamoto (2008). Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System.
Bitcoin.org
The Guardian (2023). Yanis Varoufakis: Technofeudalism and the Future of Capitalism.
The Guardian

Yorum bırakın