Sığ Ekolojinin Sonuçları: Türkiye’nin AB’den Çöp İthalatı

Eylül Arslan
Koç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü doktora öğrencisidir.

“Modern toplumlar ne kadar çok çöp üretirse, bu toplumların fertleri de çöp konusunda o kadar az kafa yormak isterler. Bu nedenle de kültürel anlatılarda büyüme ve kirlilik arasındaki bağlantıyı yok etme eğilimi gittikçe artmaktadır.” (Luis I. Pradanos, Postgrowth Imaginaries: New Ecologies and Counterhegemonic Culture in Post-2008 Spain (2018), s. 165.)

BBC Türkçe’nin 18 Mayıs 2021 tarihli haberine göre, dünyanın en büyük plastik atık ithalatçılarından biri olan Çin’in 2017 yılında atık ithalatını yasaklaması sektörde yeni ülkelerin yükselişine neden oldu. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Statista’nın BM Comtrade veri tabanından derlediği bilgilere göre Türkiye, 2019 yılında dünyanın en büyük plastik atık ithalatçısı oldu (BBC Türkçe). Bu yazıda, dünya plastik atık ticaretini ve Türkiye’nin nasıl dünyanın en büyük plastik atık ithalatçısı haline geldiğini anlamaya çalışacağım. Hem Avrupa Birliği (AB) ülkeleri hem de Türkiye gibi AB dışı ülkeler tarafından çevrenin korunması için geliştirilen politikaların ve denetim mekanizmalarının etkinliğini sorgulayarak Norveçli filozof Arne Næss tarafından ortaya koyulan ‘sığ ekoloji’ kavramıyla çöp ve plastik atıkları düşünmeye çalışacağım. Çöpün (atığın) görünmezliğinin çevresel ve politik sonuçları nelerdir? Türkiye’nin, dünyanın en büyük plastik atık ithalatçısı olmasının sonuçları nasıl yorumlanmalı?

Adana’da yanan çöpler. Kaynak: https://insideturkey.news/2021/08/31/how-europes-plastic-waste-ends-up-on-a-roadside-in-adana/

“Geri dönüştür!” Geri dönüşüm, çevreye verdiği zararla bilinen plastikle mücadele için kabul edilebilir bir çözümdü. Sanırım geri dönüşüm dendiğinde hepimiz çevre için iyi bir şey yaptığımızı düşünüyoruz. Türkiye’de ve birçok AB ülkesinde aynı oranda olmasa da plastiğin ayrıştırılıp toplandığını biliyoruz. Peki plastik atık ticareti nereden çıktı? Ülkeler kendi sınırları içinde ürettikleri plastik atıkları toplayıp ayrıştırarak geri dönüştürmüyor mu? Daha da önemlisi, her ülke tükettiği plastiği geri dönüştürecek altyapıya sahip mi? Geri dönüşüm gerçekten düşündüğümüz kadar işlevsel mi? Dünyanın en büyük plastik tüketicisi olan bazı gelişmiş ülkelerde yeterli geri dönüşüm tesisi yok (BBC Türkçe). Ayrıca, bazı hükümetler atık yakma fırınlarının neden olduğu hava kirliliği nedeniyle ülkelerine atık yakma tesisleri inşa etmek istemiyor (BBC Türkçe). Eurostat’a göre, plastik ambalajların yüzde 78,5’i AB’de ayrıştırılıp toplanıyor; ancak plastik ambalajların yalnızca yüzde 41,5’i AB içinde geri dönüştürülüyor. Çok fazla plastik tüketen gelişmiş AB ülkeleri, bölgelerinin ekosistemine zarar vermemek için tüm bu kirli işleri kendi ülkelerinde yapmak istemiyor. Bunun bir sonucu da plastik atık ticareti.

Son yıllarda Türkiye, dünyanın en büyük plastik atık ithalatçısı haline geldi ve basında “Avrupa’nın çöplüğü” (Diken) olarak eleştirildi. Basında yer alan bu tür manşetler aslında küresel sistemi oluşturan merkez ve çevre (core and periphery) ülkeler arasındaki ayrıma gönderme yapıyordu. Immanuel Wallerstein tarafından geliştirilen dünya sistemleri teorisinde, çevre ülkeler (periphery countries), yarı çevre (semi-periphery) ve merkez (core) ülkelerden daha az gelişmiş ülkelerdir. Bu ülkeler genellikle küresel servetten orantısız olarak küçük bir pay alırlar. Zayıf devlet kurumlarına sahiplerdir ve bazı dünya sistemleri teorisyenlerine göre daha gelişmiş ülkelere bağımlılardır. Son dönemde dünyanın en büyük plastik atık ithalatçısı olan Türkiye’nin, Wallerstein’ın çevre ülke tanımına yaklaştığı söylenebilir. Bu durumda merkez ülkeleri temsil eden AB ülkelerinin, plastik atığın çevreye verdiği zararı bilmelerine rağmen, küresel sistemdeki “merkezi” konumlarını kendi ekosistemlerini korumak için kullandıklarını ve plastik atık ihraç ettiklerini söyleyebiliriz. Burada çevresel adalet kavramını Wallerstein’ın dünya sistemleri teorisi ile ele almak istiyorum. Çevresel adalet nedir? Defne Gönenç’e göre çevresel adalet, doğal kaynakların, ekolojik faydaların, çevresel tahribatın, zararların ve risklerin toplumun farklı kesimleri arasındaki dağılımını ve bu dağılımdaki siyasi süreçleri ve katılımcıları inceleyen bir kavramdır (Gönenç, 83). Öte yandan, çevresel adaletsizlik, toplumun bazı kesimlerinin çevresel bozulmaya, tahribatlara ve risklere az/çok maruz kalması ve/veya doğal kaynaklardan, güzelliklerden ve ekolojik faydalardan diğerlerinden daha az/fazla yararlanması durumunda ortaya çıkar (Gönenç, 83). Bu noktada çevre ve merkez ülkeler arasında uluslararası arenada gözlemlenen güç eşitsizliklerinin dünya plastik atık ticaretine yön verdiğini ve çevresel adaletsizliğe sebep olduğunu söyleyebiliriz. Plastik atık ticaretinin Türkiye için sonuçları nelerdir? Türkiye’nin ithal ettiği plastik atık miktarı dikkate alındığında Türkiye’de ilgili kurumların gerekli denetimleri yaptığı söylenebilir mi?

Yine BBC Türkçe’nin Mayıs 2021 tarihli haberine göre, Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, 2017’den bu yana Türkiye’de bu atıkları geri dönüştürmek için birçok fabrika kurulduğunu, devletin bu fabrikalara getirilen her plastik atık için ekonomik büyüme ve istihdam sağlamak amaçlı teşvik verdiğini söylüyor. Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’ya göre, devlet tarafından verilen bu teşvikler merdiven altı birçok fabrikanın kurulmasına sebep oldu (BBC Türkçe). Ayrıca BBC Türkçe’nin haberinde, Türkiye’nin AB ülkelerinden tonlarca plastik atık ithal etmesine rağmen ilgili kurumların çoğunlukla gerekli kontrolleri yapmadığı ve ithal edilen tüm bu atıkların, içinde yaşadığımız ekosisteme ya yakılarak ya da dökülerek karıştığı bilgisi veriliyor. Uluslararası seviyede, merkez ve çevre ülkeler arasındaki güç eşitsizliği yapısal sorunlara neden oluyor. Bunu Wallerstein’ın dünya sistemleri teorisi ile açıkladım. Benzer şekilde, ulusal düzeydeki plastik atık ticaretinin sonuçlarına baktığımızda, uluslararası düzeydeki çevresel adaletsizliklerin yerel sonuçları olduğunu görüyoruz.

Bu çevresel adaletsizliklerin olumsuz sonuçlarının uluslararası düzeyden ulusal düzeye sirayet etmesini önlemek için başta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olmak üzere yerel kurumların Greenpeace Türkiye gibi çevreci sivil toplum kuruluşlarının raporlarını dikkate alan etkin bir çevre koruma politikası geliştirmesi ve uygulaması gerekmektedir. Ama belki de öncelikle içinde yaşadığımız insan-merkezci çağı ve çevre sorunları karşısında üretilen geri dönüşüm gibi kısa vadeli ve yüzeysel çözümleri sorgulamalıyız. Bu bağlamda Norveçli filozof Arne Næss tarafından ortaya koyulan ‘sığ ekoloji’ kavramından bahsetmek istiyorum. Næss, sığ ekoloji terimini ilk olarak 1972’de Bükreş’te düzenlenen “Üçüncü Dünya Geleceğinin Araştırılması” konferansında, sığ ekoloji ile derin ekoloji arasında ayrım yaparak ortaya attı (Ceylan, “Derin Ekolojiyi Anlamak”). Næss için sığ ekoloji, çevre sorunlarına kısa vadeli ve oldukça yüzeysel bir yaklaşım sunuyordu. Bunlar arasında geri dönüşüm, elektrikli araba kullanma, enerji tasarruflu tüketim ürünleri satın alma gibi girişimler vardı. Bu yaklaşımlar ne kadar yararlı olsa da “insan-merkezci, fosil yakıta bağımlı, tüketici odaklı yaşam tarzlarımızla kendimize çok az sıkıntı vererek ve dünyada bulunan diğer tüm canlıları düşünmeden devam etmemizi sağlıyor” (Ceylan, “Derin Ekolojiyi Anlamak”).

Benzer şekilde, dünyadaki güç dengesizlikleriyle şekillenen geri dönüşüm mitinden doğan plastik atık ticareti, ülkelerin çevre sorunlarına derin çözümler aramak yerine ekosistemimiz pahasına sistemsel sürekliliğe öncelik verdiğini gösteriyor. Sonuç olarak, gerek Türkiye gerekse gelişmiş ülkeler bağlamında plastik atık sorunuyla karşı karşıya kalındığında, uluslararası ve yerel kurumlar, Næss’in derin ekoloji kavramına göre oluşturulan yeni bir paradigmayı benimsemeli ve uygulamalıdır.

Kaynaklar

Ceylan, Cansu. (2023). “Derin Ekolojiyi Anlamak.” https://thepentacle.org/2023/04/02/derin-ekolojiyi-anlamak/

Gonenc, Defne. (2021). “Çevresel Adalet.” Çevre Hukuku ve Politikaları: Kavramlar, Teoriler ve Tartışmalar. Publisher: Seçkin.

Wallerstein, Immanuel. (2004). World-Systems Analysis: An Introduction. Duke University Press.

“Plastik atık ticareti nedir, Türkiye nasıl en çok atık alan ülkelerden biri oldu?” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57142579

Luis I. Pradanos. (2018). Postgrowth Imaginaries: New Ecologies and Counterhegemonic “Culture in Post-2008 Spain. Liverpool University Press.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s