30 Yıllık Uykusundan Uyanan Hazine: Botter Han

Turan Farajova
İstanbul Apartmanları

Turan Farajova’nın Asırlık Botter Han’ın açılışına tanıklığını yayınlarken Sn. Farajova’nın fotoğraflarını yayın izni için Yarının Kültürü olarak teşekkür ediyoruz. Bu yazının devamında tüm fotoğraflara ulaşabilirsiniz.


Asırlık Botter Han, 30 yılı bulan uykusundan nisan ayında uyanarak tekrar şehrimize döndü!

İBB Miras tarafından restorasyonu devam eden 123 yıllık Botter Han’ın giriş ve birinci katı ziyarete açıldı. Güzelleştirilmiş haline yönelik düşüncelerimden önce Botter’in tarihinden kısaca bahsetmek isterim: 1900 yılında mimar d’Aronco tarafından II. Abdülhamid’in terzisi Jean Botter için inşa ettirilen Botter Apartmanı, Art Nouveau tarzdadır. Aynı zamanda ilk modaevi unvanını da taşıyan bina, İstiklal Caddesi üzerindeki İsveç Sarayı’nın yanında bulunuyor. Botter Modaevi, 1901 yılında, yani binanın inşasından bir yıl sonra açılır. Bir modaevi olmasının yanı sıra aynı zamanda defilelerin de gerçekleştirildiği binada Avrupa modasının son kreasyonları da sergilenirdi. Dönemin giyim modasını 30 yıl boyunca belirlemiş olan Botter, saray eşrafından Atatürk’e, memurdan esnafa kadar her kesimden insanın giyim tarzına etki eder. Apartman, 1917 yılında Botter Ailesi tarafından Mahmud Nedim Paşa’nın oğluna satılır.

Fotoğraf: Turan Farajova.
Telif hakkında sahip fotoğraf.

Jean Botter’in dönem modası açısından mihenk taşı olmasını sağlayan işlerinden biri de Osmanlı Devleti’nde hazırlanmış ilk beyaz gelinliği Naime Sultan için tasarlamış olmasıydı. Sultan II. Abdülhamid, Avrupa’da katıldığı bir düğünde gelinin beyaz gelinlik giydiğini görür ve çok beğenerek kızı Naime Sultan’ın düğünde beyaz gelinlik giymesini ister. Beyaz gelinliğin ilk kez giyildiği bu düğüne kadar Osmanlı düğünlerinde genellikle kırmızı renkli elbiseler giyilirdi.

İşte tüm bu zengin tarihiyle Beyoğlu’nun en gözde noktalarından birinde yer alan Botter Han, ne yazık ki uzun yıllar boyunca bakımsız ve atıl durumda kaldı. İyiden iyiye metruk hale gelen Botter, 2021 yılının şubat ayında başlayan restorasyon çalışmalarına kadar artık bir hazine olmaktan çıkmış, korkunç bir hâl almaya başlamıştı ne yazık ki. Şehrin kültür varlıkları arasında ilk Art Nouveau örneği olması, ilk modaevine ev sahipliği yapması gibi birçok özgün ve önemli özellikle öne çıkan Botter, Beyoğlu severlerin her zaman odak noktasında oldu. Akıbetinin ne olacağını merakla beklediğimiz, kimi zaman üzülerek kimi zaman hayranlıkla baktığımız bu güzel ev, hak ettiği değeri görmeye başladı.

14 Nisan’da görkemli bir açılışla halka takdim edilen kültür mirasımız, geçtiğimiz yıl restorasyon öncesi gerçekleşen lansmanda gördüğüm halinden hayal edemeyeceğimiz aşamaya gelmiş. Zarif vitrayları, yüksek tavanları, eşsiz manzarasıyla büyüleyen Botter, özenli çalışma sonrası güzelliğine güzellik katmışa benziyor.

Öncelikle yenileme çalışmalarında gözüme en çok çarpan, aslının korunmasına verilen önem oldu. Yıpranmış duvarları, önceki yıllarda gerçekleşen restorasyon çalışmalarında sıkça gördüğümüz şekilde yeniden sıvalamak yerine, temizleyerek yaşanmışlıkların izini silmeden bırakmaları oldukça şık olmuş. Tarihî yapıları güzelleştiren en önemli şeylerden biri de bu yaşanmışlıklar değil midir zaten? İşte tam da merak ettiğim bu konu, tercih edilen yöntemle beni mutlu etti. Eminim tarihî yapılarda yaşanmışlıkların izini arayan, anılara dokunmayı bilen ve seven herkesin de hoşuna gidecektir.

Gelelim kullanım şekli hakkındaki görüşlerime… Son yıllarda kamu kurumları tarafından restore edilen birçok tarihî yapının, halka açık alanlara dönüştürülmesinden oldukça memnun olduğumu söylemek isterim. Kültür varlıklarının bireylerin inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli bir konu olduğunu her zaman vurgularım. Maliklerin insafına bırakılan yapıların, çoğu zaman metruk yapılara dönüştüğüne ne yazık ki şahit oluyoruz. Kamu kurumlarının bu konuda yetkiyi ele alması, gereken güçlendirme çalışmalarını yapması bile oldukça önemli bir konuyken bir de şehre geri kazandırılan yapıların halka açık hale getirilmesi bu işi daha da cazibeli kılıyor. Kurumların tarihî yapıları topluma geri kazandırma yarışını keyifle izlediğim bu dönemde, Botter Han’ın hem sergi hem de Beyoğlu’nun orta yerinde bir çalışma alanı olarak faaliyet gösterecek olması biz İstanbul severleri oldukça mutlu etti.

Casa Botter adıyla yaşamına devam edecek olan Botter Apartmanı’nın giriş katı ücretsiz sergi alanı olarak dizayn edildi. 14 Nisan – 16 Temmuz 2023 tarihleri arasında ziyarete açık olacak olan Düşler, Hakikatler adlı sergi, Casa Botter’in ev sahipliği yaptığı ilk sergi olarak kayıtlara geçti. Melike Bayık küratörlüğünde hazırlanan sergi, farklı disiplinlerden sanatçıların eserleriyle rüya, hatırlama, canlanma ve uyanış gibi soyut kavramları kullanarak gerçek bir uykudan dinlenmiş, kendisiyle ve sokakla bütünleşmiş olarak uyanmayı odağına alıyor.

Ziyarete açılan bir diğer bölüm olan birinci kat, Art Nouveau balkonuyla İstiklal Caddesi’ni seyretmek isteyenlerin ilk günden gözdesi oldu. İlk haftasında 100 bin insanı ağırlayan Casa Botter’in en gözde noktalarından biri tartışmasız balkonu oldu diyebiliriz. Elbette sadece balkonuyla değil, çalışma alanları ve İstanbul hakkında birçok bilgiye erişilebilen kitaplığıyla da Beyoğlu’nda keyifli vakit geçirmek isteyenlerin uğrak noktası olacağa benziyor. Ayrıca Papier Atelier’nin uluslararası camiada da oldukça beğeni toplayan Anka Kuşu eseri, sizi bu katın girişinde zarafetiyle karşılıyor.

Fotoğraf: Turan Farajova.
Telif hakkında sahip fotoğraf.

Restorasyon sürecinde en merak ettiğim konulardan bir diğeri de binanın asansörüydü. Eski Beyoğlu evlerinde rastladığımızda oldukça mutlu olduğumuz tarihî asansörlerden biri de Botter’de bulunuyor. Henüz yeniden çalıştırılmamış olan asansörün, restorasyondan sonra açılıp açılmayacağı belli değil. Kim bilir? Belki bu zarif asansör de yeniden çalışır ve bizi zamanda yolculuğa çıkarır…

Henüz restorasyonu tamamlanmamış diğer katların akıbetini sabırsızlıkla beklediğimiz Botter Han’la ilgili ilk izlenimlerim bu şekildeydi. Gitmek isteyenlere önerim, binayı gezerken dönem ruhunu hissetmeleri olacak. Sayıları çok az kalan eşsiz kültür varlıklarımızı geri kazandıktan sonra unutmamak, ruhunu anlamak, sahip çıkmak bu güzel emanetlere yapabileceğimiz en büyük iyilik olacaktır. İBB Miras başkanı Sayın Oktay Özel’in açılış günü dediği gibi, “Biz yaptık, sizlere emanet ettik. Bundan sonra bu yapılar size emanet.” Zaten şehremaneti yani emanet şehir de böyle bir şey değil mi? Yöneticiler ve halk olarak el ele verip daha nice güzellikleri sahipleneceğimiz günleri görmemiz dileğiyle…

Fotoğraf: Turan Farajova.
Telif hakkında sahip fotoğraf.
Fotoğraf: Turan Farajova.
Telif hakkında sahip fotoğraf.
Fotoğraf: Turan Farajova.
Telif hakkında sahip fotoğraf.
Fotoğraf: Turan Farajova.
Telif hakkında sahip fotoğraf.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s