Hilâl Ahenk Aki
T.C. Millî Eğitim Bakanlığı’nda öğretmendir.
Bu yazının amacı, Türk eğitim sisteminin oluşmasına ve gelişmesine fikirleriyle katkıda bulunmuş olan İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun kısaca biyografisini ele almak ve eğitim görüşünü okuyucu ile buluşturmaktır.

Hayatı
İkinci Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminin en önemli eğitimcilerinden birisi olan İsmail Hakkı Baltacıoğlu, 28 Şubat 1886 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası aslen Kırşehir/Muncurlu İbrahim Ethem Efendi, annesi ise Düzceli Hamdune Hanım’dır. Babası İbrahim Ethem Efendi, Kur’an-ı Kerim üzerine çeşitli incelemeler yapan, çalışmalarını yayımlayan, hattat ve müziğe meraklı bir insandı. Baltacıoğlu’nun karakter yapısının oluşmasında annesi ve babasının önemli etkileri olmuştur. O, bunu eserlerinde çeşitli yollarla dile getirmiştir: “…babam her şeyden önce bir kültür adamıydı. Yani maddî faydalar dışında bir takım manevi değerlere yer veren, inanan adam… Babamdan aldığım tesirlerin başında şu vardır: Gözle görülen ve para ile mübadele edilen maddî değerden başka bir de manevî değerler vardır, bir vicdan vardır, onlar ve bu, her şeyin üstündedir.” Baltacıoğlu, annesinin yüksek iradesini daha sonraları terbiyevi sahalara şu şekilde aktarır: “Annem misâliyle daha o zamandan beri öğrenmiştim ki, eyi terbiye büyük bilginlerin değil kuvvetli şahsiyetlerin eseridir.”
İsmail Hakkı Baltacıoğlu, 1899 yılında İstanbul’da Fevziye Mektebi’nden, 1903’te ise Vefa İdadisi’nden mezun oldu. Ortaöğrenimi için Fevziye Mektebi’ne giden Baltacıoğlu’nun buraya ait anıları pek olumlu değildir. Özellikle okulun fiziki özelliklerinden memnun kalmaz ve bunu şöyle ifade eder: “Fevziye Mektebi’nin hatırası, benim için çok ehemmiyetlidir. Çünkü benim terbiye alanındaki ihtilalciliğimi hazırlayan o olmuştur.” Baltacıoğlu, pedagoji ile ilgili ilk eseri olan Talim ve Terbiyede İnkılâp’taki konuları işlerken adı geçen okuldaki olumsuz gözlemlerinden yararlandığını belirtmektedir.
1903’te Vefa İdadisi’ni bitiren İsmail Hakkı Baltacıoğlu, bu okulda iken Jean Jacques Rousseau’yu, Émile kitabından okuyabilecek kadar Fransızca öğrendi. Bu dönemde Baltacıoğlu için, Émile‘ianlamak, bir bakıma kendisini anlamak ve tanımaktır. Onun üzerinde böyle derin etkisi olan başka hiçbir eser veya düşünüre rastlayamıyoruz. Mesela, Rousseau’nun, tabii adam dediği insan, Baltacıoğlu için, “bütün yalanlardan arınmış, doğru, samimi ve zaruretlere inanan insan” demektir. Yahut “bu tip insanlardan müteşekkil cemiyet” demektir.

1908’de İstanbul Darülfünun Tabiat Bilimleri bölümünden mezun oldu. Mezun olduğu yıl İstanbul Öğretmen Okulu’na yazı dersi öğretmeni olarak atandı. Sâtı Bey, Baltacıoğlu’nun bilgi ve görgüsünü artırması için Avrupa’ya gönderilmesi amacıyla Bakanlık nezdinde girişimde bulundu ve Baltacıoğlu Avrupa’ya gönderildi. Avrupa’da Fransa, İngiltere, Belçika ve İsviçre gibi ülkeleri gezdi. Bu sırada İngilizceyi de öğrendi. Özellikle Fransa’da okul, tiyatro gibi eğitim ve kültür kurumlarını inceledi. Oradaki eğitimcilerle fikir alışverişinde bulundu. Bir yıldan fazla süren bu inceleme, yerinde görme gezisinden sonra yurda döndü. 1913 yılında İstanbul Üsküdar’da Şemsülmekâtip adlı bir özel okulun ders nazırlığını kabul etti. Burada Avrupa’da görmüş olduğu okulların bir benzerini kurmaya çalıştı fakat Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması bu fikrin gerçekleşmesine engel oldu. Okul, başka yere taşındı. 1916 yılında İstanbul Üniversitesi’nde pedagoji öğretmenliğine atandı. 1918-1920 yılları arasında da Darüşşafaka, İnas Darülfünunu (Kız Üniversitesi), Üsküdar Kız Sanayi Mektebi ve Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) eğitbilim öğretmenlikleri ve Maarif Nezareti ortaöğretim, yükseköğretim ve teftiş heyeti genel müdürlükleri görevlerini icra etti.
Baltacıoğlu, Darülfünun’da bulunduğu sıralarda Maarif Nazırı İsmail Safa, 15 Temmuz 1923’te Heyet-i İlmiye adıyla Ankara’da bir pedagoji kongresi düzenler. Baltacıoğlu bu kongreye de katılır. Bu kongrede halledilmeye çalışılan Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi) meselesi, sonradan eğitim ve öğretim işlerini düzenleyen önemli bir kanun olarak ortaya çıkar (3 Mart 1924) . İkinci önemli mesele, Maarif Mıntıkaları (Eğitim ve Öğretim Bölgeleri) meselesidir. Bu fikir de Baltacıoğlu tarafından ortaya atılır. Fakat tatbikata yanlış bir şekilde intikal ettirilince, başarılı olamaz ve yürürlükten kaldırılır. Üçüncü mesele ise, ilkokulların bünyelerinin pedagojik bir niteliğe kavuşturulması konusudur. Baltacıoğlu bu meselenin, ilkokulların bünyelerinin bir üretim okulu, iş ve hayat okulu haline getirilmesiyle halledilebileceğini savunur.
1930 yılında modern bir okul kurmak amacıyla Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü’ne atanan Baltacıoğlu, Enstitü’yü anaokulundan yüksek öğretime kadar bir iş okuluolarak geliştirmeyi düşünmüştür. Hazırlamış olduğu projeyi Bakanlık’a kabul ettiremeyince buradaki görevinden istifa ederek Darülfünun’daki profesörlük görevine geri dönmüştür. Hazırladığı fakat uygulamaya geçmeyen projesi, 1932’de yayımlanan Terbiye adlı eserinde yer almıştır.
Baltacıoğlu, Darülfünun eminliği sırasında yaşadığı tensikat sorunu nedeniyle (tasfiye) 26 Nisan 1927’de Maarif vekâletine gönderdiği telgrafta istifasını sunar. 1927 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Fındıklı’ya taşınması ile 1929 yılında da Gazi Terbiye Enstitüsü’nde müdür vekilliği görevlerinde bulunur. 1932 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuttuğu dersler kendisinden alınır, Albert Malche’nin tensikat çalışmaları neticesinde, 1933 Üniversite Reformu’nda 31 Temmuz 1933 tarihi itibariyle Darülfünun’daki vazifesi son bulur ve “Üniversite Reformu” nedeniyle kadro dışı bırakılır.
Sahibi ve başyazarı İsmail Hakkı Baltacıoğlu tarafından 1 Ocak 1934’te yayımlanmaya başlanan Yeni Adam dergisi, “Ülkümüz Demokrasi ve Cumhuriyet İçin Çalışmaktır” alt başlığını, yayımlandığı süre içinde hem biçim hem de içerik olarak hep korumuştur.
Baltacıoğlu aynı zamanda 1941 yılının başlarından 27 Temmuz 1942’ye kadar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde kadrosuz ve maaşsız olarak öğretim üyeliği yapmıştır. İnönü’nün isteğiyle ve aynı zamanda Baltacıoğlu’nun öğrencisi olan Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in çabası ile Pedagoji, Eğitim Tarihi ve Öğretim Yöntemleri dersleri 27 Temmuz 1942’de kendisine verilmiştir. Bu görevi Afyon Milletvekili seçildiği 8 Mart 1943’e kadar sürdürmüştür. 1943-1946 yılları arası Afyon, sonra 1946-1950 yılları arası da Kırşehir milletvekilliği yapmıştır. Milletvekilliğinden sonra Türk Dil Kurumu Terim Kolu Başkanlığı (1942-1957) dışında eylemli bir görev yapmaz. Yayın etkinliklerinin yanı sıra Yeni Adam’ı aralıklarla da olsa ölünceye dek yayımlamıştır. 1945-1978 yılları arasında düzensiz aralıklarla yayımlanan Yeni Adam, Baltacıoğlu’nun vefatından sonra kızı Hatçe Baltacıoğlu tarafından 1983’e kadar yayımlanmaya devam etmiş ve 935. sayısı ile 50 yıllık yayın yaşamını Nisan 1983’te tamamlamıştır.
Çeşitli gazete ve meslek dergilerinde de pek çok yazısı çıkan Baltacıoğlu’nun ilk eseri, 1912’de yayımlanan, Avrupa izlenimlerinin etkisi ile eğitimimizi eleştiren Talim ve Terbiyede İnkılâp’tır. Daha sonra çok sayıda eğitim kitabı kaleme alan Baltacıoğlu’nun en önemli eserleri arasında Terbiye İlmi, İçtimaî Mektep, Hususi Tedris Usulleri, Demokrasi ve Sanat, Tarih ve Terbiye, Toplu Tedris, Öğretmen, Türk’e Doğru (2 cilt), Pedagojide İhtilâl sayılabilir. Ayrıca 1950’lerde Din Yolu adlı başka bir dergi ile laik düşünceyi anlatmaya ve ifade etmeye çalışmıştır. Vefatından kısa bir süre önce Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi tarafından kendisine onursal doktorluk derecesi verilmiştir.
Sağlıklı bir sayımı yapılamamakla beraber eğitim biliminden toplum bilimine, sanattan felsefeye; roman, öykü, oyun, yaşantı türünde; çocuklara, gençlere, yetişkinlere yönelik, yüz otuzu aşkın kitabı, dört binin üzerinde makaleyi ardında bırakan Baltacıoğlu, 1 Nisan 1978’de aramızdan ayrılmıştır.
İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun Eğitim Görüşü
Eğitim tarihimizde İsmail Hakkı Baltacıoğlu’na gelinceye kadar eğitim konusu, düşünce konusu olarak ele alınmamıştır. İnsanımız ve toplumumuz, geçmişi ve geleceği; günün gereklilikleri ile geniş bir bakış açısı içinde düşünerek anlamlandıramamıştır.
Baltacıoğlu ise bu boşluğu hissetmiş ve eğitim felsefesini bu ihtiyaç etrafında şekillendirmeye çalışmıştır. Bu iş hem bir sanat hem de teknik ve ilim işidir. Sanat işidir çünkü yaratıcılığı görmeyi ve uygulamaya koymayı gerektirir. İlim işidir çünkü tarih boyunca meydana getirilmiş sistemleri, iç kuruluşları itibariyle incelemeyi ve onlardan sonuçlar çıkarmayı gerektiren bir süreçtir.
Tüm sosyal olgular gibi eğitim olgusu da girift bir olgudur. Onun için Baltacıoğlu, eğitimi metotluca incelemiş ve eğitim alanında yazmış olduğu eserlerde de sürekli bu prensipler üzerinde durmaya özen göstermiştir. Birazdan okuyacağınız beş ilke, Baltacıoğlu’nun ilk pedagoji eserlerinden beri inceleyip uyguladığı pedagoji ilkeleridir. Baltacıoğlu, eğitim sistemini ‘içtimai mektep’olarak adlandırmıştır. İçtima, Mektep’in ana ilkelerini kişilik, çevre, çalışma, verim ve başlatmaolarak sıralamak mümkündür.
Geçmişte olduğu gibi bugün de bazı eğitim bilimciler eğitimi, ‘insan yetiştirmek’ olarak tarif etmiştir. Oysaki Baltacıoğlu’na göre eğitimin amacı, sosyal insan yetiştirmektir. Çünkü insan; toplumda yaşayan, var olan ve toplumu etkilerken bir yandan da toplumdan etkilenen bir canlıdır.
Peki sosyal insankimdir?Sosyal insan, sosyal kişiliği olan insandır. Sosyal kişilik; bireyin, üyesi olduğu toplumun değer yargılarını bünyesinde barındıran bir olgudur. Baltacıoğlu’na göre, her eğitimin meydana getirmek istediği bir kişilik vardır. Bu kişilik ancak belli bir çevrede meydana gelir. Eğitim ise ancak kendi çevresi içerisinde ele alınabilir ve incelenebilir. Bunun için de çevre gerçek bir çevre olmalıdır. Birey için önem teşkil eden bu kavramın okulda verilen eğitimi de kapsadığını belirtmekte çekinmemeliyiz. Öyle ki Baltacıoğlu 1930 basımlı Umumi Pedagoji eserinde, terbiyenin bireyin çevreye uyum sağlamasıyla ve bu uyumun da bireyin çevreden aldığı huylarla olacağını yazmıştır. Bu tip çevreler yoksa, bunları var ederek bütün kişiliklerimizle bu çevrelere intibaka çalışmalıyız. O, bu konuda şöyle der:
“İnsan kişiliği bir bütündür. Bu bütünü var edecek olan çevre ne yalnız fikir çevresi ne yalnız duygu çevresi, ne de yalnız eylem çevresidir; bütün bu parçalar içinde olan bütün bir kişilik çevresidir.”
İçtimai Mektep ilkelerinin tıpkı zincirin halkaları gibi birbirine bağlı olduğunu varsayarsak kişilik ve çevre ilkelerinin ilişkisini anlamada sosyal çevrenin de bireyden bağımsız olmadığını söyleyebiliriz. Öyle bir sosyal çevre ki, hem içinde sosyal kişilik doğabilecek hem de evrimini yapabilecektir. Düşünceler, duygular, eylemler kişilik bütünü içinde ancak doğal çevrelerinde yetişebilirler. İnsan kişiliğini var edecek olan ne yalnız başına düşünceler ne yalnız başına duygular ne de yalnız başına eylemlerdir. Ancak gerçek ve sosyal çevrenin kendisidir ve bu unsurların anlamlı bir toplamıdır.
İlkelerden üçüncüsü olan çalışma; gerçek, sosyal çalışmanın ta kendisidir. Birey hem elleriyle hem de kafasıyla, daha açık bir ifadeyle tüm varlığıyla çalışacaktır ki kendi varlığını oluşturabilsin. Bu çalışma gerçek olmalıdır demek, sosyal olmalıdır demektir. İşte gerçek, sosyal kişiliklerin doğmasını sağlayan çalışmalar; bilim, teknoloji, sanat ve ahlak çalışmalarıdır. Öyle ki bireyin bu alandaki çalışmalarıyla toplumun gerçek ve anlamlı bir yere geldiğini görmek mümkündür.
Verim ilkesinde ise eğitim; sosyal bir çevre içinde sosyal bir çalışma süreci ile sosyal bir verimle sosyal kişilikler oluşturma işidir. Sosyal çalışma, doğru ve güzel olan bir çalışmadır ki bu da verimli çalışmanın kapısını açacaktır. Bu şartlar var olmadıkça çalışmanın eğitimce hiçbir kıymeti olmayacağı açıktır. Zaman içinde insanoğlunun git gide sosyalleşmesi ancak çalışarak sosyal verim elde etmekle olagelmiştir. Çalışmanın ve üretmenin, eğitimin yapıcı bir unsuru olabilmesi için sosyal verime ulaşması gerekmektedir. Sosyal verimin topluma pozitif bir katkı sağlaması ise toplumda yaşayan bireylerin bu sürece aktif bir şekilde katılmaları ile mümkün görünmektedir.
Son ilke olan başlatma ilkesiyle Baltacıoğlu; eğitimin her şey demek olmadığını, onun sadece bir başlatma olduğunukastetmiştir. Daha önceki maddeleri de referans alarak eğitimin sosyal bir çevrede, sosyal çalışma ile sosyal verimi sağlatarak sosyal kişiliği edinmeye başlatmaya yarayan bir unsur olduğunu dile getirmiştir. Diğer dört maddenin aksine, başlatmanın öğretmenin elinde olduğunu belirterek öğretmenin bu maddeleri eğitim görüşünde bir araç olarak kullanabileceğini ifade edebiliriz. Başlatma bir giriştir, en insanca olanlarla başlatma; eğitimin görevlerinden biri de budur. Baltacıoğlu’na göre; eğitimde de kişilik, çevre, çalışma ve verim ilkelerine uygun olmayan, hiçbir başlatma değeri taşımayan bilgilere okullarda yer verilmeyecek, bunun yerine kişiliğin yaratılmasına elverişli çalışma konularına değer verilerek programlar yalnızca başlatma özelliği taşıyabilecek içerik ile geliştirilecektir. Bunlar da bugünkü okulun tam bir bünye değişikliğine tabi tutulması ile başarılabilecek hususlardır.
Sonuç
Çağının ötesinde bir düşünce yapısına sahip olan İsmail Hakkı Baltacıoğlu, yaşadığı dönemde ülkenin içinde bulunduğu durumu iyi analiz etmiş ve ülkeyi kalkındıracak çıkış yolları ortaya koymuştur. Ortaya koyduğu çıkış yollarından belki de en kıymetlisi yukarıda belirttiğimiz eğitimle ilgili olan düşünceleriydi. O günkü şartlarda yürürlükteki eğitim anlayışının bireysel farklılıklara önem vermediğini, öğrencinin eğitim ve öğretim sürecine aktif katılmadığını, bu durumun öğrencide öz güven, öz saygı ve öz sevgi oluşturmadığını, okullarda yorumlama ve değerlendirmeden uzak ezbere dayalı bir işleyiş olduğunu görüp bu durumu eleştirmiş ve İçtimai Mektep fikrini ortaya koymuştur. Baltacıoğlu, İçtimai Mektep fikriyle tüm bu olumsuzlukları geride bırakıp ülkesinin eğitim ve öğretim konusunda kalkınmasını istiyordu. Ayrıca Baltacıoğlu İçtimai Mektep düşüncesi ile okulun hayatın ta kendisi olduğunu belirtiyordu.
Yukarıda sıraladığımız İçtimai Mektep ilkelerinin gayesi, eğitimin amaç ve ideallerinin topluma göre ve toplumu referans alarak belirlenmesidir. İçtimai Mektep fikrinde uygulanacak olan bu yolun başlangıç noktası, bizzat psikoloji ve sosyoloji ilimlerine göre belirlenmiştir. Baltacıoğlu, bireyin içinde yaşadığı toplumu ve toplumu oluşturan bireyleri genel hatlarıyla tanıyabileceğine ve ancak bu sayede millî pedagoji anlayışının oluşabileceğine inanıyordu. Baltacıoğlu’na göre, ancak bu fikirlerin yol gösterdiği bir eğitim sistemiyle yeni nesillerin millî kültür hedefi doğrultusunda yetiştirilmesi mümkündür. Şüphesiz ki millî kültür hedefi doğrultusunda eğitim verebilmek için eğitimin kaynağını oluşturan dil, din ve sanat gibi değerlerin tespit edilmesi, incelenmesi, anlaşılması ve gelecek kuşaklara aktarılması gerekmektedir. Kısacası İçtimai Mektep fikri çok yönlü ve kapsamlı bir eğitim anlayışının yansımasıdır.

Kaynaklar
Aytaç, K. (1979). İ. Hakkı Baltacıoğlunun Hayatı ve Faaliyetleri. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi ‘’Araştırma’’ , 11, s. 166.
Baltacıoğlu, İ. H. (1938). Hayatım. Yeni Adam (142), s. 17.
Baltacıoğlu, İ. H. (1967). Kültürce Kalkınmanın Sosyal Şartları, s. 73.
Tozlu, N. (1989). İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun Eğitim Sistemi Üzerine Bir Araştırma. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, s. 5.
Uz, F. İnkılap’tan İhtilal’e Eğitim: Pedagog İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Yüksek Lisans Tezi, Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019.


Yorum bırakın