Mustafa Koç
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü’nde yüksek lisans öğrencisidir.
Osmanlı İmparatorluğu XVIII. yüzyıla mağlup bir imparatorluk olarak girmişti. Dış siyasetteki başarısızlıklar iç siyaseti de etkilemiş, 1703 yılında Sultan II. Mustafa tahttan indirilerek yerine Sultan III. Ahmed padişah ilan edilmişti. Bu yıllarda, Osmanlılar Karlofça (1699) ve İstanbul (1700) Antlaşmaları ile kaybetmiş oldukları toprakları geri kazanma gayreti içindeydi. Öte yandan Avrupa’da ise genel bir savaş durumu hâkimdi. İspanya Veraset Savaşları (1701 – 1714) nedeniyle orta ve batı Avrupa ülkeleri birbirleriyle savaş halindeyken İsveç ile Danimarka, Saksonya ve Lehistan arasında Büyük Kuzey Savaşı (1700 – 1721) sürmekteydi. Avrupa’da devletlerin merkezileşip büyümesi ile taraflar arasında uzun savaş halinin ortada olması “güç dengesi” kavramını ortaya çıkarmış ve ittifaklar kurulmuş, diplomatik girişimler önem kazanmıştır.[1] XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde Avrupa’da siyasi ve diplomatik tablo bu şekildeyken Osmanlı İmparatorluğu ise toparlanma sürecindeydi. Ancak 27 Haziran 1709 tarihinde İsveç Kralı XII. Karl’ın Poltova’da Rus Çarı Petro’ya yenilmesi neticesinde Osmanlı tarihi için önemli olaylardan biri yaşanmıştı. Yenilginin ardından İsveç Kralı ordusunun kılıç artıklarıyla birlikte Osmanlı hududuna doğru yönelmiş ve 3 Ağustos 1709 tarihinde Osmanlı mülkü olan Bender’e gelmişti.[2]
Okumaya devam et “İsveç Kralı XII. Karl’ın Osmanlı Maliyesine Etkisi”