M. Emre Duman
Millî Savunma Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisidir.
Modern futbol 19. yüzyılda Britanya’da ortaya çıkan ve kısa sürede önce Avrupa’ya sonrasında ise tüm dünyaya yayılıp insanların ilgi odağı haline gelen bir takım sporudur. Her ne kadar 19. yüzyılda Britanya’dan dünyaya yayılmış olsa da hem Britanya topraklarında ilkel örnekleri hem de dünyanın diğer medeniyetlerinde çok daha önceden aynı mantıkla oynanan çeşitleri vardır. Japonya’da “Kemari”, İtalya’da “Calcio”, Türklerde ise “tepük” denilen versiyonları mevcuttur. Futbolun en eski versiyonu ise Çinlilere ait olan “cuju” sporudur. Cuju sadece vakit geçirmek, egzersiz ve eğlence için yapılan bir spor değildi, aynı zamanda askerlerin antrenmanıydı. Li You adlı Çinli şairin cuju üzerine yazmış olduğu şiire bakıldığında; futbolun, askerlerin ordu içinde nasıl hareket etmesi gerektiğinin anlatıldığı bir savaş simülasyonu olduğu görülür. Kısaca futbol, Clausewitz’in karşılıklı aşırılığın ve çatışmanın bir taraf pes edinceye kadar şiddetlenmesi olarak tarif ettiği savaşın hazırlığı olarak dünya tarihinde ilk kez ortaya çıkmıştır. Futbolda holiganizm üzerine çalışmalar yapan İngiliz sosyolog Ian Taylor’a göre ise şiddet, futbolun temel işlevleri arasındadır. Çünkü futbol, kalabalıklar karşısında rekabet ortamında oynanır ve bu kalabalıklar insanları normal hayatlarında yapamadıkları eylemleri yapmaya iter. Tüm bunlardan dolayı, futbolu şiddetten tamamen arındırılmış olarak görebilmek maalesef çok zordur.

Şiddet olayları, futbol kurumsallaşmadan önce başlamıştır. 14. yüzyıl İngiltere’sinde henüz modern kurallarıyla oynanmayan futbolda artan şiddet olayları yüzünden İngiliz kralı II. Edward futbolu yasaklamıştır. Futbolun kurumsallaşmasının ardından, 20. yüzyılın ikinci yarısıyla beraber, şiddet olayları can kaybına neden olacak duruma gelmiştir. Bunların en şiddetlilerinden olan 1964 senesinde Peru-Arjantin karşılaşmasında 320, 1994 senesinde Kolombiya-ABD karşılaşmasında 24, 1985 senesinde Liverpool-Juventus maçında ise 39 kişi hayatını kaybetmiştir. Diğerlerinden farklı olarak 1994 Dünya Kupası’nda gerçekleşen Kolombiya-Amerika Birleşik Devletleri karşılaşmasında Kolombiya millî takımının bir futbolcusu öldürülmüştür. Turnuvanın gizli favorilerinden olan Kolombiya ile ABD karşılaşmasında Kolombiya’nın “Futbolun Centilmeni” lakaplı savunma oyuncusu Andres Escobar kendi kalesine talihsiz bir gol atmıştı. Devamında ise Kolombiya müsabakayı kaybetmiştir ve ilerleyen süreçte turnuvanın grup aşamalarından çıkamamıştır. Turnuva sonrası Andres Escobar, ölüm tehditlerine rağmen ülkesine geri dönmüş ve takım arkadaşlarıyla beraber halktan özür dilemek amacıyla Medellin’de bulunan bir bara vakit geçirmeye gitmiştir. Barda insanlar tarafından sözlü tacize uğrayan Escobar, gece mekândan ayrıldıktan sonra silahla vurularak öldürülmüştür. Aynı dönemde ülkemizde yaşanan en şiddetli futbol olayı ise 17 Eylül 1967 tarihinde gerçekleşen Kayserispor-Sivasspor karşılaşması sonrası çıkan olaylarda 41 kişinin hayatını kaybetmesidir.
Günümüze yaklaştıkça ülkemizde toplu ölümlerin yaşandığı futbol olayları çok görülmemektedir ama futbolda şiddet ülkemizde kendisini sürekli hatırlatmaya devam etmektedir. Bunlardan en güncel olanı ise Süper Lig’in 15. haftasında Ankara Eryaman Stadyumu’nda MKE Ankaragücü ve Çaykur Rizespor arasında gerçekleşen karşılaşmanın hemen ardından Ankaragücü kulübünün başkanı Faruk Koca’nın sahaya inerek karşılaşmanın hakemi Halil Umut Meler’i darp etmesidir. Maç sırasında hakem Halil Umut Meler, MKE Ankaragücü öndeyken Ankaragücü futbolcusu A. Sowe’a kırmızı kart göstermiş ve bu kararı Ankaragücü tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştı. Çaykur Rizespor takımı ise son dakikada golü bulup karşılaşmayı berabere bitirmiştir. Hemen devamında da yukarıda bahsedilen şiddet olayı yaşanmıştır. Karşılaşmadan sonra Faruk Koca gözaltına alınmış, yaptığı eylemi bir anlık öfkeyle yaptığını belirterek Halil Umut Meler’den özür dilemiştir. Bu olay karşısında ise hakemler tepkilerini göstermiş ve Türkiye’de ligler bir haftalığına ertelenmiştir.
Faruk Koca ve Halil Umut Meler arasında yaşanan olay Türk futbolunun yakın tarihi için bir ilk değildir. Bir sene önce yine bir Ankaragücü maçında taraftar sahaya inerek Beşiktaş futbolcularına saldırmış ve Beşiktaşlı futbolcu Josef de Souza taraftara müdahale etmiştir. Bunun ardından karşılaşmanın hakemi Mete Kalkavan, de Souza’ya kırmızı kart göstermiştir. Beşiktaş yönetimi kartın iptal edilmesini istemiş, Josef de Souza ise yaptığının sadece savunma amaçlı olduğunu belirtmiştir. Olayın ardından devre arasında Beşiktaş’tan ve ülkeden ayrılan Josef de Souza, yapmış olduğu sosyal medya paylaşımında “Bir oyuncuyu öldürdükleri veya en sevdiği şeyi yapmasını engelleyerek sakat bıraktıkları gün, ya da aynı şekilde daha ciddi bir şekilde bir hakeme saldırdıkları gün beni hatırlayacaksınız” sözlerini kullanmıştır. Josef de Souza olayın üzerinden bir buçuk sene geçtikten sonra acı şekilde haklı çıktı. Aslında bu olay yakın dönemde Türkiye’de hakeme yapılan ilk saldırı değildi. 2016 senesinde Trabzonsporlu bir taraftar hakem Volkan Bayarslan’a maç sırasında saldırmıştı. Üstelik bu olayda saldırgan, taraftarları tarafından bir kahraman olarak karşılanmıştı. 2009 senesinde ise Diyarbakırsporlu taraftarlar İstanbul Büyükşehir Belediyespor’a karşı oynadıkları karşılaşmada maçın hakemi Hüseyin Göçek’i linç etmişlerdi. Ancak kulüp başkanının hakeme saldırması ilk kez gerçekleşti. Daha önce sadece eski Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım, gerekirse hakem odasını basacağını söylemiş ve hakem Özgür Yankaya’nın bir daha Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’na gelmesi halinde oradan çıkamayacağını söyleyerek kendisini tehdit etmişti. Yaşanan diğer şiddet olayları arasında, 2013 senesinde Galatasaray-Fenerbahçe derbisinden sonra Fenerbahçeli taraftar Burak Yıldırım’ın rakip takımın taraftarları tarafından bıçaklanarak öldürülmesi ve 2010 senesinde Mersin İdman Yurdu-Samsunspor karşılaşmasında Mersin İdman Yurdu antrenörü Yüksel Yeşilova’nın altı yerinden bıçaklanması vardır.
Hiç can kaybı yaşanmamış olmasına rağmen en şiddetli olan saldırı, 4 Nisan 2015 tarihinde Fenerbahçe takım otobüsüne yapılan silahlı saldırıdır. Beş gollü galibiyetle Rizespor deplasmanından dönen lider Fenerbahçe, Trabzon havalimanına giderken Araklı yolunda silahlı saldırıya uğramıştır. Dönemin Trabzon valisi yaptığı ilk açıklamada saldırıda taş kullanıldığını söylemiş, ardından bu ifadesiniav tüfeği olarak değiştirmiştir. Saldırıda doğrudan otobüs şoförü hedef alınarak tüm Fenerbahçe kafilesi öldürülmek istenmiş ama olay sadece şoförün yaralanmasıyla atlatılmıştır. Olaydan sonra Fenerbahçe yönetimi olay aydınlanana kadar maçlarının ertelenmesini istemiş ve saldırıyı Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından Fenerbahçe’ye karşı başlatılan 3 Temmuz kumpas sürecinin zirvesi olarak tanımlamıştır. Ancak Türkiye Futbol Federasyonu, ligi sadece bir hafta ertelemiş ve Fenerbahçe’nin maça çıkmadığı durumda sonuçlarına katlanacağını ifade etmiştir.
Olayın soruşturma kısmında ise 7 Nisan 2015 günü iki şüpheli gözaltına alınmış, sorgulamada suçlarını itiraf etmiş ama mahkemede bu itiraflarını geri çekerek serbest bırakılmıştı. 2019 senesinde soruşturmayı yapan ekip FETÖ bağlantılarından dolayı meslekten ihraç edilmiştir. Fenerbahçe Spor Kulübü olayı aydınlatmak için ne kadar mücadele etse de saldırı fail-i meçhul olarak kalmıştır. Bu olay Türkiye’de ve dünyada yaşanan futbolda şiddet vakalarının başka bir amaca hizmet ettiği ihtimalinin göz ardı edilemeyeceğini göstermiştir. Gösterdiği bir diğer şey ise, yazının başlarında bahsettiğimiz gibi, futbolda oluşan şiddetin bilinen sebeplerinin dışında sebeplerinin de olabileceğidir.
Sonuç olarak, dünya üzerinde oynandığı ve takip edildiği sürece futbolda şiddet olayları yaşanmaya maalesef devam edecektir. Güvenlik önlemleri şiddet olaylarını sıfıra indirmek için alınacak en önemli tedbirdir ve daha da arttırılmalıdır. Zaten futbol bir savaş simülasyonu olarak doğduğundan şiddeti doğal olarak içinde barındırır. Bu yüzden futbolda yaşanan şiddet sadece dışarıdan sahaya doğru değildir; şiddet saha içerisinde de futbolcular, antrenörler ve hakemler arasında yaşanmaktadır. Bunun sonucunda failler maça çıkamama cezasından futboldan men cezasına kadar cezalar almaktadır. Bunun dışında, yaşanan şiddet olaylarını sıfıra indirebilmek için güvenlik önlemlerinin alınmasının yanında futbola dışarıdan müdahalenin engellenmesi ve sadece saha içinde yaşananların futbolun gidişatına yön vermesini sağlamak gerekmektedir.

Yorum bırakın