CHRIS SELÇUK ERENEROL
sİYASAL DANIŞMAN VE BAĞIMSIZ TÜRK ORTODOKS PATRİKHANESİ BASIN SÖZCÜSÜDÜR.
Özet
Atlantik Birliği ve Varşova Paktı arasında süregelen gerilim, 20. yüzyılın ikinci yarısının siyasal ve ekonomik dinamiklerini domine etmiştir. İki kutuplu güç dengesi arasında süregelen çekişmeler yalnızca Doğu ve Batı ülkelerini etkilemekle kalmamış, Orta Doğu’dan Uzak Doğu’ya, Güney Amerika’dan Afrika’ya kadar birçok ülkenin siyasal ve ekonomik geleceğini yeniden yazmış, kaderini tayin etmiştir.
Demir Perde’nin ayırdığı başat aktörler arasındaki silahlanma yarışı bu perdenin kalkmasından ve Doğu Bloku’nun yıkılmasından sonra da devam etmiş, NATO (North Atlantic Treaty Organization – Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı) genişleme politikalarına devam ederek Rusya Federasyonu’nun günümüzdeki sınırlarına komşu olma kararı almıştır.
Bu değişen dengeler politikasında, belki de 21. yüzyıla damgasını vuran olayları incelediğimizde en önemli bölgesel aktörler arasında Türkiye, Ukrayna ve İsveç’i görmekteyiz. Rusya’nın sınır komşusu olma yolunda ilerleyen NATO çerçevesinde Türkiye-İsveç ilişkileri ve Ukrayna meselesi bu makalede incelenecektir.
Anahtar Kelimeler
Türkiye, İsveç, Rusya, NATO, Post-Sovyet Genişleme

Giriş
Çift kutuplu uluslararası dengede, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği taraflarının silahlanma yarışı ve güvenlik paktları yalnızca 20. yüzyılın siyasal iklimine damga vurmakla kalmamış, aynı zamanda 21. yüzyılın dengelerini de kalıcı olarak şekillendirmiştir.
I. Dünya Savaşı’nın yarattığı büyük problemler ile yeniden uluslararası arenaya çıkan Amerika Birleşik Devletleri, savaş sonrasında ulusların kaderini tayin etme hakkını savunarak, deyim yerindeyse, yeniden bir gözlemci statüsüne geçmiştir. Nazi Almanyası’nın yükseliş tehdidi ise Sovyetler’in izlediği politikalarla ana karada bertaraf edilmelerine sebep olacak ve çift kutuplu denge ihtiyacında yeni aksı oluşturacaktır. II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın değişime gebe sınırları, Amerika Birleşik Devletleri’nin Monroe Doktrini’ni kalıcı olarak rafa kaldırmasına sebep olacak ve artık Sovyetler’in oluşturduğu komünizm tehdidine karşı Truman Doktrini’ni benimsemesine yol açacaktır.
1947’de kabul edilen Truman Doktrini’nden iki yıl sonra NATO, Amerika Birleşik Devletleri liderliğinde toplam 12 ülkenin iştirakiyle kurulmuştur. Özellikle Avrupa üzerinde, Nazi Almanyası’nın bertarafından sonra güçlenerek devam ettiği görülen Sovyet tehdidi uyarınca, ilk genişleme üç yıl gibi kısa bir aradan sonra, 1952’de, Türkiye’nin ve Yunanistan’ın katılımıyla gerçekleşmiştir. Ardından, Sovyet dönemi içerisinde inceleyebileceğimiz son üye katılımını 1982’de gerçekleştiren NATO, 1991’de Sovyetler’in dağılmasına rağmen genişleme politikalarına devam edecek, Rusya Federasyonu’nun günümüzdeki sınırlarına yaklaşmaya devam edecektir.
Aşırılıklar çağı olarak kabul edilen 20. yüzyıl sonrasında, 21. yüzyıl denge, iş birliği ve barış üzerine inşa edilmeye çalışılmış olsa da tüm denge çabalarına rağmen iki kutuplu sistem, değişen yönetim biçimleri, teknolojik gelişmeler ve ekonomik ilerlemeler uyarınca sarsıntılara maruz kalmaya devam edecektir.
Bu hususta, belki de son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası sahnede Amerika Birleşikleri Devletleri ve Rusya Federasyonu’nun çatışan çıkarları uyarınca yaşadığı iki zorlu süreç Ukrayna meselesi ve İsveç’in NATO üyeliğidir. Bu çalışma, değişen denge politikalarının ve iş birliğinin yerlerini çıkar çatışmalarına bırakması hususunda, Türkiye ve İsveç ilişkilerinde son dönemde yaşananların bölge siyasetine etkilerini incelediğimiz bir düşünce yazısı olacaktır.
Post-Sovyet Dönemde Rusya ve NATO İlişkileri
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılması, şüphesiz ki 21. yüzyıla adım adım yaklaşırken dengeleri değiştirecek en önemli olayların başında geliyordu. İki dünya savaşının, sayısız ulusal ve uluslararası çatışmanın ve birçok askerî, siyasi ve ekonomik krizin damga vurduğu 20. yüzyıl, modern dengelerin kurulabilmesi adına insanlık tarihine derin yaralar nakşetmiştir. Lakin, çift kutuplu dengenin sona ermesiyle, yeni düzenin nasıl şekil alacağı da aşırılıklar çağının son tartışma konusu olmuştu.
Her büyük savaşın bitmesiyle birlikte coğrafi bölgeler ve devlet ilişkileri kayıpların ardından yaraları sarmak ve yeniden ayağa kalkabilmek adına organik bir yumuşama dönemine girer. Bu dönemler kimi zaman barışın daha etkin olması adına uzun sürerek nihai çözümler aramaya çalışır ve yapılan antlaşmalarla iş birlikleri kurmayı hedefler. Özellikle Avrupa kıtası için Vestfalya sonrası şekillenen dengeler, I. Dünya Savaşı sonrası Milletler Cemiyeti’nin kurulması veya II. Dünya Savaşı’nda Fransa ve Almanya arasında gerilimi bitmeyen demir-çelik problemi için yeni bir ekonomik iş birliği kurulması bunların başlıca örnekleridir. Çift kutuplu 20. yüzyılın, bütün savaşlar sonrasında daha barışçıl bir ortamda sona ermesi yine bir iş birliği ihtiyacının vuku bulmasına şüphesiz ki gebeydi.
Varşova Paktı’nın Soğuk Savaş’ın ardından tasfiye olmasının aksine NATO varlığını sürdürmeye devam etti. Buna karşılık Rusya Federasyonu, 20. yüzyılın son on yılını hem Batı hem de Doğu ile yeni iş birlikleri kurmayı tercih ederek tamamladı. Bir yandan Batı ile NATO görüşmelerine başlayan Rusya Federasyonu, öncelikle 1991 yılında Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi’ne (North Atlantic Cooperation Council)[1] katıldı ve ardından 1994 yılında NATO’nun Barış için Ortaklık (Partnership for Peace) programına dahil oldu. İlerleyen tarihlerde, gelişen dinamikler uyarınca yapılan anlaşmalar artık Rusya’nın NATO Konseyi’nde kalıcı bir ortak olarak bulunmasına müsaade etmiş ve işleyişi “NATO+1” formatına taşıyarak 11 Eylül terör saldırılarında istihbaratın dahi paylaşıldığı bir uyum sürecine getirmiştir. Öte yandan Doğu ile de iş birlikleri kurmayı hedefleyen Rusya, Türkiye’nin de diyalog ortağı olarak bulunduğu, Şanhay İşbirliği Örgütü’nü karşılıklı güven, iyi komşuluk, bölgesel barış, güvenlik, sınırların silahsızlandırılması ve istikrarın korunması amaçlarıyla 1996 yılında beş ülkeyle beraber kurmuştur.
Soğuk Savaş sonrası Sovyetler Birliği eski üyelerinin NATO ve Avrupa Birliği’ne katılımlarının Ukrayna ile çıkan savaşa kadar devam etmesi, oluşturulmaya çalışılan sınır güvenliği politikalarında Rusya Federasyonu’nun bütünlüğünü rahatsız etmiştir. Batı’nın Rusya’nın kapısına yaklaşması ve Ukrayna ile arasına kışkırtıcı ilişkilerin sokulması bölgede yeniden çatışmalara sebebiyet verecek kadar durumu ileri götürmüştür.
Rusya’nın çok tartışılan Ukrayna işgali sonrası, Avrupa’da süregelen tarafsız politikalar ve bölgedeki mevcut statüko büyük bir sekteye uğramıştır. Bu durum sadece Rusya’ya sınırı olan Avrupa ülkelerini etkilemekle kalmamış, aynı zamanda doğrudan ve dolaylı yollardan Türkiye’yi de çatışmanın ortasına çekmiştir. Türkiye en başından beri güttüğü politikalarla her iki tarafı ortak bir zemine davet etse de birçok farklı etkenden ötürü bu işgalde dolaylı yollardan etkilenmiş ve müzakerelerin aktörlerinden biri haline gelmiştir. Rusya ve Ukrayna arasında süregelen gerilimin önce 17 Mart 2014 tarihinde, Rusya Federasyonu devlet başkanı Vladimir Putin’in resmî olarak Kırım’ın ilhakını onaylamasıyla tırmanması ve ardından da 24 Şubat 2022’den günümüze kadar devam eden savaşla kalıcı bir sorun haline gelmesi, bölge devletleri ve dünya siyaseti için güvensizlik ortamı yaratmıştır. Lozan Barış Antlaşması ile bütün yetkileri elinden alınan ve yalnızca Rum azınlığın dinî ihtiyaçlarına hizmet etmesi kararlaştırılan Fener Rum Kilisesi’nin, 2019 yılında Kiev’de bulunan merkez kilisesine otosefali verip Rus Patrikhanesi’nden koparması da Türkiye’nin taraflar arasında arada kalmasına neden olmuştur. Yargıtay’ın 2007/5603K sayılı ilamı uyarınca belirtildiği üzere, Fener Rum Kilisesi’nin başka ibadethanelerin iç işlerine karışması yasaklanmışken, Rus Patrikhanesi’ne bağlı olan Ukrayna Kilisesi’ne özerklik vermiş olması bölgedeki gerilimin artmasına ve süregelen savaşın daha da derinleşmesine sebebiyet vermiştir. Bölgedeki istikrarın gitgide azalması, Batılı devletlerin Avrupa Birliği ve NATO süreçlerinde Ukrayna’yı desteklemesi Post-Sovyet dönemde Batı genişlemesinin devam edeceğini gösteren nedenlerden olmuştur. Bu sebeplerden ötürü bölgenin güvensizliği, sırasıyla 2023 yılında Finlandiya’nın ve 2024’te de İsveç’in NATO’ya girmesinin önünü açmıştır.
İsveç’in NATO Üyeliği Süreci ve Türkiye ile İlişkileri
Türkiye ile İsveç’in ilişkileri uzun yıllardır karşılıklı dostluk ve iş birliğine dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’na dayanan ve 17. yüzyıldan beri süregelen dostane ilişkiler, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923 yılında ilan edilmesiyle Türkiye’nin yeni dönemine de taşınmıştır. 1737 yılında Osmanlı İmparatorluğu ve İsveç arasında imzalanan Ticaret Anlaşması’nı 1739’da “Barış, Birlik ve Dostluk İttifakı” takip etmiş ve ilişkilerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk yıllarında, 31 Mayıs 1924 tarihinde imzalanan Dostluk Anlaşması’yla devam etmiştir. Türkiye ve İsveç arasında güçlenen ilişkiler, 2013 yılında imzalanan bildiriyle stratejik ortaklık düzeyine ulaşırken son olarak NATO genişlemesiyle müttefikliğe gelmiştir.
Uluslararası ilişkilerin temeli karşılıklı çıkarların varlığına dayansa dahi barış dönemlerinin uzlaşma süreci bile her zaman pürüzsüz geçmez. Türkiye’nin bulunduğu jeopolitik konum belki de 21. yüzyılda gelişen uluslararası problemlerden en çok etkilenen ülkelerin başında gelmesine sebep olmuştur. Hem Orta Doğu’da her gün değişen dengeler hem de Doğu-Batı güç dengesi çatışmasında Türkiye, stratejik ortakları, müttefikleri, ekonomik ve kültürel iş birliğinde bulunduğu tüm devletlerle yeniden çok katmanlı bir denge politikası uygulamak zorunda kalmıştır. Türkiye’yi etkileyen bu dengeler uyarınca Batı politikaları ele alındığında, belki de en önemli iki konu Avrupa Birliği ve NATO genişlemeleridir. Bu hususu anlamak adına göz atılması gereken noktalardan bir tanesi de ekonomik ve stratejik iş birliği içinde bulunduğumuz Rusya ve Ukrayna devletleri arasında çıkan çatışmaların savaşa evrilmesidir.
17. yüzyıldan beri Türkiye ve İsveç arasında gelişen ilişkiler olumlu şekilde devam edip stratejik ortaklığa ulaşmış olsa da belirlenen her yeni politikayla ilişkiler sekteye uğrayabilir. Bu hususta, Türk iç ve dış politikaları incelendiğinde, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükûmetinin ikinci on yıllık iktidarında laikliğin siyasetten de facto tasfiyesi başat bir rol oynamıştır. Bir yandan güç kazanan tarikat yapılanmalarından Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016 tarihinde düzenlediği hain darbe girişimi, öte yandan siyaset sahnesinde buna rağmen artarak devam eden dinî simgelerin güçlenmesi Türk iç ve dış siyasetinin belirleyici faktörlerinden olmuştur. Bu sebeplerden ötürü NATO’nun 2023 ve 2024 yıllarında genişlemesine en büyük engel Türkiye tarafından koşulan şartlardır. Özellikle FETÖ üyelerinin İsveç tarafından korunduğunun öne sürülmesi, İsveç’in NATO üyeliği sürecinde Türkiye’nin veto kullanacağını belirttiği bir husustu. Bunun yanı sıra birçok kez Kuran-ı Kerim yakma eylemlerinin vuku bulması anlaşma sürecini uzatmış ve uzlaşma konusunda sorunların çıkmasına neden olmuştur. Türk hükûmeti bu eylemleri, ne denli Anayasa’da belirtilen laiklik ilkesine aykırı olsa dahi, her seferinde Dış İşleri Bakanlığı üzerinden resmî bir şekilde kınamış ve hükûmet politikasını müzakereler süresince İsveç’in NATO’ya alınmayacağını belirterek yönetmiştir. 2023 yılında gerçekleşen Türkiye, İsveç ve NATO Genel Sekreterliği’nin üçlü görüşmesi müzakerelerin olumlu sonuçlanmasına sebep olmuştur. Bu müzakerelerde mutabakata varılan belki de en önemli nokta, ittifak içerisinde kurulması kabul edilen “Terörle Mücadele Özel Koordinatörü” atama kararının alınmasıyla Türkiye ve İsveç arasında güvenlik iş birliğinin pekiştirilmesiydi. Teröre karşı ortak yürütülecek hususlarda adım atılması ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinde İsveç’in destek vermesini de içeren 7 maddelik ortak açıklama sonrasında ilişkiler uzlaşma boyutuna geçmiş ve tüm anlaşmazlıklar sonrası süreç, 2024 yılının Ocak ayında, veto kullanmaktan vazgeçen Türkiye’nin onay vermesiyle tamamlanmış, İsveç resmî olarak NATO’nun 32. müttefiki olmuştur. Böylelikle Türkiye ve İsveç ilişkileri, başlangıcından beş yüz yıl sonra müttefikliğe yükselmiştir.
Sonuç
Çatışma, belki de insanlık tarihinin ilk gününden beri değişmeyen yegâne olguların başında gelmektedir. Hem olumlu hem de olumsuz anlamlarıyla çatışma, insanlığın ilerlemesinde, ilişkilerini şekillendirmesinde, kâh imparatorluklar ve devletler kurmasında kâh dağılıp yok olmasında rol oynamıştır. Özellikle erkler ayrılığına ve denetleme mekanizmalarına dayanan modern rejimlerin son asırda kademeli olarak güçlenmesiyle devletler mümkün mertebe savaş politikalarından kaçınmaya çalışmışlardır. Lakin bu, kurulan düzenin çatışmasız geçeceğinin garantisi olmayacaktır. Bu denli kısa sürelerde dahi çıkar çatışmaları yaşayan devletlerin, uluslararası örgütlerin ve iş birliklerinin gelecek yıllarda dünya siyasetinde ve bölgesel karar alımlarında nasıl şekilleneceği ancak teorilerin konusu olacaktır.
Kaynaklar
Kitaplar ve Makaleler
Asmus, R. D., & MacNeill, R. G. I. (2002). Opening NATO’s door: How the alliance remade itself for a new era. Columbia University Press.
Kantarcı, Ş. (2012) “Soğuk Savaş Sonrası Uluslararası Sistem: Yeni Sürecin Adı “Koalisyonlar Dönemi mi?”. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 8(16), 47-84. https://dergipark.org.tr/tr/pub/guvenlikstrtj/issue/7527/99164.
Oğuzlu, T. (2019) “NATO-Rusya İlişkileri”. Güvenlik Yazıları Serisi, 27, 1-9. DOI: 10.13140/RG.2.2.35085.28645.
Arşiv Kaynakları
BBC. (2024). Türkiye ve i̇sveç Arasında NATO Anlaşması Nasıl Sağlandı?. BBC News Türkçe.
https://www.bbc.com/turkce/articles/cw489877g0eo [Erişim Tarihi: 1 Nisan 2024]
Türkiye-i̇sveç i̇lişkileri / T.C. Dışişleri Bakanlığı. (2024).
https://www.mfa.gov.tr/turkiye-isvec-siyasi-iliskileri.tr.mfa [Erişim Tarihi: 1 Nisan 2024]
Şanhay İşbirliği Teşkilatı (ŞİÖ).) / T.C. Dışişleri Bakanlığı. (2024).
https://www.mfa.gov.tr/sanghay-isbirligi-orgutu.tr.mfa %5BErişim Tarihi: 1 Nisan 2024]
Yargı Kararları
T.C. Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi, 2005, 2007/5603K.
[1] Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi’nin (North Atlantic Cooperation Council) adı 1997 yılında Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi (Euro-Atlantic Partnership Council) olarak değiştirildi.

Yorum bırakın