Türkiye’de Sporun Teşviki

M. EMRE DUMAN
MİLLÎ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ’NDE YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİDİR.

Eski çağlarda avcı, göçebe ve savaşçı bir toplum olan Türkler, sahip oldukları bu hayat tarzına uyum sağlayabilmek için vücutlarını sürekli olarak zinde tutma ihtiyacı duydular.. Bu yüzden de bedensel gelişimlerine önem vermek zorunda kaldılar. Bu amaçla kendi kültürlerine ve yaşam tarzlarına uygun olarak çeşitli sporlar yaptılar. Göçebe ve savaşçı hayat tarzlarından dolayı yaptıkları sporlar binicilik, atıcılık gibi savaşa ve at sürmeye odaklıydı. At üzerinde yaşayan Türklerin en kadim sporları da bozkırlarda yaptıkları at yarışlarıydı. Bunu atıcılık takip ediyordu ve Türk çocukları erken yaşlarda at sürmeyi ve ok atmayı öğreniyorlardı. Ayrıca bu sporlarda bir kadın-erkek ayrımı pek görülmüyor, kadınlar da ata biniyor ve ok atıyordu. Tüm bunlardan dolayı Türklerin geliştirmiş olduğu sporlar binicilik ve atıcılık temelliydi. Bu sporlara örnek olarak; gökbörü, kızbörü, çöğen, beyge ve cirit yarışları verilebilir.

Binicilik ve atıcılık dışında güreş de Türkler arasında yaygın olan bir spordu. Ayrıca günümüzde en popüler sporlardan biri haline gelen futbolun da tepük olarak adlandırılan ilkel bir örneği vardı. Yapılan bu sporlar Türkleri savaşa, göç etmeye her daim hazır tutmuş ve savaşlarda aldıkları başarılara doğrudan etki etmişti. Ancak yerleşik hayata geçmeleri ve şehirleşmeye başlamalarıyla Türkler göçebe ve savaşçı özelliklerini ve günlük hayatlarında önemli yer tutan sporu yavaş yavaş kaybetmiş, Sanayi Devrimi’nin ardından modernleşen dünya ile birlikte kadim sporları yavaş yavaş terk etmişlerdi. Ancak 1923’te kurulan yeni cumhuriyet, sağlıklı bir hayat sürmek için gerekli olan sporun toplumda yaygınlaşması adına bu konuda çalışmalar yapmıştı. 

“Dünyada ilk defa beden eğitimini zorunlu kılan devlet adamıydı. Yalnız söylev ve kâğıt üzerinde değil, bunu bilfiil yerine getirdi. Spor tesisleri yaptırdı, spor yerlerini bizzat denetledi ve milletin mukadderatına hâkim olduğu günden itibaren Türkiye’de spor, gittikçe artan bir önem ve değer kazandı.” Bu sözler Fransız spor gazetesi L’Auto’nun Mustafa Kemal Atatürk için yazdığı yazıya aittir. Spora çok önem veren Atatürk henüz Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1915 senesinde, beden eğitimi dersinin okullarda programlı bir şekilde okutulması gerektiğini söylemiştir. Türk İstiklal Harbi’nden sonra, henüz cumhuriyet ilan edilmeden önce, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı kurmuş, 1924 senesinde çıkarılan köy yasasında ise ata sporlarımız olan güreş ve ciritin teşvik edilmesin sağlamıştıri. Bir diğer ata sporumuz olan at yarışına da gereken önemi vermiş ve en büyük at yarışı organizasyonu olan Gazi Koşuları’nı başlatmıştır. Ayrıca  dünyada kadın sporculara sahip olan  ilk ülkeler arasında Türkiye de yer almıştır. Spora teşvik konusunda pek çok işe imza atan Mustafa Kemal Atatürk’ün belki de bu konudaki en önemli icraatı Türk İstiklal Harbi’nin başladığı gün olarak kabul edilen 19 Mayıs’ı Spor Bayramı olarak adlandırmış olmasıdır. Bunların yanında “Muhafızgücü” isimli bir spor kulübü kurdurmuş ve diğer spor kulüplerine her zaman destek vermiştir. Fenerbahçe Spor Kulübü’ne kendi parasıyla bağış yapması bu duruma örnektir. Tüm bunlarla Türk insanını spora teşvik etmenin yolunu bizzat kendisi göstermiştir.

Kaynak: https://www.birgun.net/makale/haydi-kizlar-spora-326396

Günümüzde insanları spora teşvik etmek Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli gündemlerinden birisi olmalıdır. Çünkü ülkemizde obezite hızla artmaktadır. Bunun önüne geçmenin en önemli yollarından biri spordur. Erken yaşta teşvik edilmesi gereken spor okullarda başlatılmalı ve bunun için beden eğitimi derslerine verilen önem artırılmalıdır. Ancak günümüzde beden dersleri okullarda faydalı geçirilmemektedir ve bu cumhuriyetin spor politikasına verilen en büyük zarardır. Beden derslerinin gerekirse sayısı artırılmalı ve işlenişi müfettişler tarafından kontrol edilerek derslerin sağlıklı geçmesi garanti altına alınmalıdır. Böylece küçük yaşta spor yapmaya başlayan çocuklar televizyonlarda ve stadyumlarda izledikleri sporcuları örnek alma ve takip etme fırsatını bulacaktır. Spora yetenekli olduğu görülen çocuklar ise özel bir eğitime tabi tutulmalı ve sporcu olabilmeleri için tüm fırsatlar sunulmalıdır. Ancak günümüzde okullarda doğru düzgün toplar bile bulunmamaktadır. Her okulun bir spor salonuna sahip olması ise henüz hayaldir. Okulda iyi spor eğitimi alamayan çocuklar spor branşlarını yeterince tanımamakta, yalnızca futbola ilgi duymaktadır.

Ülkemizde futbol oynamak isteyen pek çok genç olmasına rağmen futbol oynamaya müsait yerler azdır. Mahallelerin çoğunda futbol oynamaya müsait bir halı sahanın olmaması dışında sokaklar da çocukların futbol oynaması için güvenli değildir. Bu yüzden ülkemizde futbol aşırı popüler olmasına rağmen yetiştirdiğimiz üst düzey futbolcu sayısı da azdır. En azından gençlerin futbola olan ilgisi değerlendirilmeli ve her mahalleye sağlıklı bir şekilde futbol oynanabilecek spor merkezleri kurulmalıdır. Bunlar yapılamıyorsa da sokakların ve parkların çocukların özgürce futbol oynayabileceği seviyede güvenliği sağlanmalıdır. En azından futbol oynayabilen çocuklar kötü alışkanlıklardan ve obezite gibi sağlık sorunlarından uzak tutulabilir. Gençlerin futbol ile spora alıştırılmasının ardından basketbol, voleybol gibi diğer spor branşları da cazip hale getirilebilir ve Türkiye’nin spor alanında ciddi bir gelişme yaşaması rahatlıkla sağlanabilir. Ayrıca, ata sporlarımızdan olan cirit modern sporun şartlarına uyum sağlayarak yeniden hayata geçirilebilir ve kültürel bir faaliyet olarak Türk insanının hayatına yeniden sokulabilir. Ancak tüm bunların gerçekleşebilmesi için devletimizin ciddi bir spor politikasına kesinlikle ihtiyacı vardır.

Mustafa Kemal Atatürk spora böylesine değer vermiş olmasına rağmen Türkiye, spor alanında genel olarak iyi bir seviyede olamamıştır. Türkiye, olimpiyat tarihi boyunca sadece 111 madalya kazanabilmiştir. Ayrıca Türkiye’de spor, futbol üzerine gelişmiş, ancak o konuda da uluslararası bir başarı elde edilememiştir. Futbolda Galatasaray’ın 2000 ve 2001 senelerinde kazanmış olduğu UEFA Kupası ve Süper Kupa dışında kulüpler bazında uluslararası bir başarı yoktur. Millî Takım seviyesinde ise 2002 Dünya Kupası üçüncülüğü ve 2008 Avrupa Kupası yarı finalistliği dışında bir başarı elde edilememiştir. Basketbolda millî takımımız 2001 Avrupa Şampiyonası ve 2010 Dünya Kupası’nda ikincilik elde etmiştir. Fenerbahçe ve Anadolu Efes’in kazanmış olduğu Euroleague Şampiyonlukları kulüp bazında kazanılan en önemli şampiyonluklardır. Türk sporu her ne kadar istenilen seviyede olmasa da Fenerbahçe Spor Kulübü dünya spor tarihinde en fazla kupa kazanan spor kulüpleri arasındadır. Bu başarılar Türk sporunun sahip olduğu potansiyeli göstermektedir. Bu potansiyele ulaşmanın yolu da atalarımızdan gelen spor kültürünü cumhuriyetimizin politikalarını uygulayarak çocuklarımıza teşvik etmekte ve çocuklarımızın küçük yaştan itibaren spor yapmasını sağlamakta yatmaktadır. Spor yaparak büyüyen çocuklar hem zihinsel hem de fiziksel olarak sağlıklı olacak ve ülkemizin geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemesindeki en önemli rol spor yaparak zinde olan gençlerin olacaktır.

Yorum bırakın