Dün Gece Mehtaba Dalıp…

Gavsi Bayraktar
Eski İstanbullu

50’li yılların en tanınmış mevlidhanlarından biriydi.

Rahmetli ile ilgili yaşadığım bir olayı anlatmadan önce, bunların daha iyi anlaşılabilmesi için bazı konuları önceden aydınlatmam gerek.

Babam rahmetli, kendinden çok dersler aldığım, hayatımı şekillendiren bir örnekti benim için.

Zamanına göre iyi bir eğitim almış, okumayı ve özellikle tarihi çok iyi bilen biriydi.

Dindardı, ibadetini yapar, dini derinliğine bilirdi. Ama yobaz değildi.

Benim görüp yaşadığım babam buydu.

Ama, gençliğini bilenlerin anlattıklarına göre, eğlenmeyi bilen, İstanbul’un eğlence merkezlerinde sağ baş loca sahibi bir hovarda imiş. Sağ baş loca dediğimiz, sahnedeki sanatçıya göre sahnenin sol yanındaki ilk loca oluyor.

Otuzlu yıllarda, yurt dışından getirilen assolist diyebileceğimiz sanatçılar, bizim peder gelip locasını teşrif etmeden sahneye çıkamazlarmış. Program bitince de kulise geçer, sanatçıyı alır, gidermiş.

Ben anlatanların yalancısıyım. Ama anlatanlar da, kendilerine yalan söyleme şansı tanımayan, galeri (en ucuz üst balkon) müdavimi tövbekâr İstanbul bitirimleri (efendi külhanbeyleri) idi.

Annemi okula giderken görüp beğenmiş!..

Annemin ve ailesinin tüm “Okuyor! Okul bittikten sonra gelin.” itirazlarına rağmen ne yapmış ne etmiş, almış kızı…

Bazı zamanlar annem rahmetli, “Ne güzel, kimyager olacaktım!” diye yakınırdı. Geçmiş ola!.. Ba’de harab-ül Basra!..

İşte bu hovarda, dönmüş dolaşmış, dini bütün bir mümin olmuş zaman içinde…

Riyasız, abartmasız bir dindardı.

Bu kadar açıklama yetsin, konuya dönelim…

Yıl 1958 ya da 59 olmalı…

Ben lise öğrencisiyim.

Mevsim yaz başlangıcı. Kardeşlerimin sünnet düğünü yapılıyor.

Mekân, Anadolu Hisarı, Dolay Bağı denen semtteki bahçeli evimiz.

Kaynak: Sébah & Joaillier Fotoğrafı

Kuzey rüzgârına kapalı bir sırta yaslanmış, dörtbuçuk dönüm bahçe içinde, iki katlı bir ev… Altı kâgir-üstü ahşap denen türde yapılmış bir ev. Yani alt kat taş, üst kat tahta…

Boğaziçi’nde, İstinye Koyundan Kız Kulesine kadar geniş, harika bir manzarası var evin…

Sünnet düğününün olmazsa olmaz gereklerinden biri de mevlid!..

İstanbul’un o zamanlar en iyi mevlidhanı davet edilmiş, adı bende kalsın!..

O zamanlardaki sosyal hayat içinde mevlidin önemli yeri var. Mevlidhanlar da zamanımızın ses sanatçıları gibi, her biri birer yıldız!..

Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Abdullah Yüce gibiler gazinolarda ne ise; Bahriyeli Aziz, Çanakkaleli, Kâni Karaca ve Sebilci Hüseyin ve diğerleri de evlerde aynı…

Dindar çevrelerin starları, ama, benim tanıdıklarımın hepsi, yeri ve yordamıyla keyif ehli!..

Uzatmayalım, mevlidin okunması bitti. Şerbet ve sohbet faslı geldi. Mevlidhanımız, oturduğu yerden görünen manzaraya uzun süre baktıktan sonra, babama döndü;

“Beyefendi, buranın mehtabı kim bilir ne haşmetli olur!” gibisinden bir şey söyledi ve sohbet kapandı.

O gün bitti. Aradan belki iki hafta geçti.

Bir sabah, evde, mutfakta hummalı bir çalışma başladı.

Akşama doğru çocuklar komşuya gönderilerek evden uzaklaştırıldı, bir emektar dışında yardımcılar izine çıkartıldı. Annem ve babam dışında bir ben bırakıldım evde…

Annem mutfağa çağırdı… Hayret, tezgâhın üstü çeşit çeşit soğuk yemeklerle doldurulmuş!..

Yeni yeni yetişiyoruz ya!.. Arkadaşlarla bira kaçamakları filân!.. Hazırlananların “meze” olduğunu hayret ve dehşetle kavradım!..

Annemin talimatı yeterince açıktı: O akşam yemeğe misafirimiz vardı ve sofraya ben hizmet edecektim.

Annemi görebilecek bir yerde oturacak ve her işaretinde sıradaki grubu tezgâhtan alıp sofraya servis edecektim.

Şimdiki bilgimle söylersem, ara sıcak ve sıcakları hazırlaması için mutfaktaki emektarı harekete geçirmek de bana kalmıştı, annemden alacağım işarete göre tabii…

Uzun sözün kısası, akşam oldu, beklenen misafirler geldi: Mevlidhan ve eşi!..

Misafirimiz, orta boylu, hafif kambur -ya da öne eğik- kırpık bıyıklı esmer bir zat… Sade, mütevazı…

Eşi, sade giyimli, başı örtülü, kibar bir İstanbul hanımefendisi.

Bahçedeki çardağın altına kurulan masaya buyur edildiler.

Misafirimiz, beraberinde getirdiği körüklü çantayı, -o zaman doktorların kullandığı türden bir çanta idi bu- masada ayaklarının yanına, yere koydu.

Belli bir süre yorgunluk atma sohbetinden sonra, hava kararmaya başladı ve annemin kaş-göz işaretleriyle ben de servis hizmetlerine başladım.

Bu arada gece iyice çökmüş, Küçüksu üstünden doğan mehtab, o harika bakır tepsi, gelip Boğaz üzerinde yerini almıştı…

Sohbet havadan sudan olmalı ki, hiç dikkatimi çekmemişti.

İlk dikkatimi çeken, babamın ikazı oldu.

“Azizim,” dedi, “Bu mehtaba bu sükûnet… Size yakışıyor mu?.. Haydi artık!.. Lütfen kendinizi rahat hissediniz!”

Konuk, yarı mahçup bir bakıştan sonra, eğildi, ayaklarının yanı sıra duran çantayı açtı!..

Aman ya Rabbim!..

Portatif bir bardı çantanın içi!..

Bir şişeden rakı, bir başkasından su, bir parça buz!..

Dikkat!.. Bu işlerin tümü yerde, masanın altında yapılıyor ve masanın üzerine hiç bir şey çıkmıyor!..

Hazırlık bitti!..

Babama son bir bakış!..

Ve, babamdan destur: “Afiyetle!..”

İlk kadeh, masanın üstüne konmadan (zaten hiç konmadı o gece) sessizce bitti.

Belli belirsiz bir gerginlik başlangıçta olsa da, kısa sürede geçti!..

Annemin işaretlerine göre, ben gidip gelmekte berdevam!..

İlk kadehin sonunda, babamdan bir ikaz daha:

“Bundan ibaret mi kalacak yani sohbetimiz?”

İşte bu, son ikazı oldu babamın!.. Dahası olduysa da, ben hatırlamıyorum. Zira konuk, pes perdeden bir gazele girdi babamın son desturu ile…

Bir kısmı hatırımda kalmış:

“…aydan da, güneşden de güzeldin;

Vallahi güzel, sen o gece iki mehtaba bedeldin”        

Müzikte gazel, bilirsiniz, insan sesi ile yapılan taksimdir.

Komşu balkonlarda (en yakını 150-200 metre) böyle yaz gecelerinde mutad olan meşkler sustu!..

O gece Dolay Bağları, müziğe doydu!..

Mehtab, gitmek istemedi o gece…

Ertesi gün ve daha sonra, bu konu evde hiç açılmadı; yaşanmamışçasına!..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s