Kıbrıs’ın Demokratikleşme Süreci

FederIca AlessandrInI
LUISS GuIdo CarlI Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans öğrencisidir.

1974-1994 Döneminde Avrupa Birliği’nde Entegrasyon için Zorluklar ve Beklentiler

Kıbrıs’ın çözülmemiş anlaşmazlığı, günümüzde özellikle çözüm süreciyle ilgili olarak kapsamlı bir şekilde tartışılan karmaşık ve çetrefilli bir meseleyi temsil etmektedir. Son yirmi yılda bu özel Akdeniz adasını etkileyen olayların dönüşü temelinde potansiyel kalıcı çözüm açısından çok şey tartışıldı, ancak çatışan iki tarafın hâlâ içinde bulunduğu açmazın temel nedenleri, hatta dikkatli bir şekilde ele alınırsa, tarihsel olarak yeterince araştırılmamış gibi görünüyor. Bu nedenle, 1974’te ortaya çıkan zorlu durumun getirdiği önceden var olan koşulların ve diğer sonuçların daha derinlemesine incelenmesi gerekmektedir. 1994 Korfu Zirvesi’nde AB’ye tam üyelik için yeşil ışık yanana kadar Avrupa entegrasyonu fikrine doğru atılan ilk adımların uygulanabilirliği sorgulanmalıdır. Bu anlamda, ülkenin içişlerini etkileyen siyasî değişimlerin doğasına ve karmaşık demokratikleşme sürecinde birden fazla dış aktörün oynadığı role derinlemesine bakmak, Kıbrıs sorununun kapsamlı bir şekilde anlaşılması için çok önemlidir.

İç demokratik geçiş, etnik sorunun anlamı ve Avrupa Topluluğu’nda kademeli entegrasyon süreci olmak üzere üç ana gözlem perspektifine göre bazı dinamiklerin evrimi, 1974’ten 1994’e kadar olan iyi tanımlanmış bir zaman diliminde meydana gelen bir dizi tarihî olaya atıfta bulunularak tartışılabilir. Ancak 1974’te düşmanlıkların tırmanmasını bir başlangıç ​​noktası olarak ele almadan önce, öncelikle bu ülkenin 1960’larda önceden var olan iç koşullarını gözlemlemek gerekiyor. O zamandan beri, hem içsel hem de uluslararası faktörlerin Kıbrıs’ın demokratik süreci bağlamında birleştiği fark edilebilir; aslında, 1960 yılında Kıbrıs’a özlenen bağımsızlığı vererek, başlangıçta demokratik bir hükümet bahşeden dış seçkinler oldu. Ancak, ada üzerindeki İngiliz egemenliğinin sona ermesi, bağımsızlığın kazanıldığı kısıtlamaları ortaya çıkardı. Anayasanın detaylandırılması konusunda anlaşmazlık yarattı ve ülkenin etnik milliyetçilik[1] ifadelerinin kaynaklandığı iki toplumlu karakterinin vurgulanmasıyla sonuçlandı ve sonunda toplumlar arası şiddetle sonuçlandı.[2]

Tam bu andan itibaren, istikrarsız bir iç durumda olmasına rağmen, tam egemenliğe siyasî geçiş, Kıbrıslı Rum ve Türklerin siyasi temsilcileri tarafından ısrarla teşvik edildi. Bu dönemde Yunanistan, Portekiz ve İspanya gibi diğer güney Avrupa ülkeleri de demokratik geçiş süreçlerinde ilerleme kaydediyorlardı. Her ne kadar Kıbrıs’ta demokratik geçişin iki ana süreci tanımlanabilse de birincisi dekolonizasyon ile işaretlenmiş, ikincisi anlamlı bir etnik milliyetçilik dalgasıyla işaretlenmiş olsa da, her iki demokratikleşme girişiminin de başarısız olduğu sonucuna varılabilir, çünkü bir yumuşak geçiş sağlanamadı. Buna temel olarak, birbiriyle tam bir zıtlık içinde olan iki uyumsuz demokratik anlayış neden oldu: Bir yanda Kıbrıslı Rumlar tarafından savunulan çoğunlukçu karakter, diğer yanda Kıbrıslı Türkler tarafından teşvik edilen konsensüs demokrasisi. Bu çelişkili bakış açılarından kaynaklanan uzlaşma eksikliği, yalnızca Kıbrıslı Rumlar ve Türkler tarafından sırasıyla geliştirilen Enosis ve Taksim idealleri arasındaki uçurumla daha da kötüleşen, sözde onarılamaz bir siyasi bölünmeyi derinleştirdi.[3] Bu düşmanlık, bu arada Amerika Birleşik Devletleri[4] ve Sovyetler Birliği[5] gibi önde gelen süper güçlerin hedefi haline gelen adanın toprak kontrolü konusundaki anlaşmazlıklarını canlandırarak demokrasinin ruhuna karşı hareket etti.

Doğu Akdeniz’de istihbarat ve askerî operasyonlar için bir üs olarak Kıbrıs’ın önemi, Soğuk Savaş zamanlarında, aynı kaygılarla hareket eden, farklı siyasî yelpazesini etkileyerek ülkenin içişlerine derinlemesine müdahale eden hem Amerikalıları hem de Sovyetleri cezbetti.[6] İkincisi, bu arada, özellikle Yunan tarafına nüfuz eden ve EOKA tarafından yürütülen şiddet biçimleri aracılığıyla tercüme edilen anavatan milliyetçiliği söylemlerini karakterize eden irredentist[7] ve müdahaleci iddiaların ışığında daha da kutuplaşmıştı. Bu koşullar altında, Kıbrıs tarihini ‘fiilî’ bölünmüş bir ada olarak ele alan Avrupa literatüründe olayların gidişatını kapsamlı bir şekilde anlamak için gerekli olan bazı kritik olaylar yeterince araştırılmamış görünmektedir. Örneğin, 1963 yılında EOKA’nın Kıbrıslı Türk sivillere karşı haksız bir şiddet dalgası gerçekleştirdiği Türk tarih yazımında ‘Kanlı Noel’ olarak bilinen olaylar,[8] çoğu Avrupa kaynağının göz ardı ettiği bir noktayı temsil ediyor. Bir diğer eksik nokta ise, Türkiye’nin adaya askerî müdahalede bulunma hırslarını durdurmak amacıyla, ABD Başkanı’nın Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye Haziran 1964’te gönderdiği Johnson mektubu’dur.           

İşlerin zorlu durumuna rağmen, potansiyel bir Kıbrıs’ın Avrupa Topluluğu’na katılımının değişime yol açabileceğine dair bir umut vardı. Ancak, böyle bir inanç, gerçek durumu yansıtmadı ve bunun yerine, BM’nin müdahalesinin de toplumlar arası çatışmanın çözümü için elverişli olmadığı o kadar karmaşıklaştı.[9] Bu bağlamda, Kıbrıs’ta yaşanan etnik bölünme ve açmazın en büyük sorumlusunun dış ülkelerin jeopolitik kazanımlar için yaptığı manevralar olduğu sonucuna varılabilir. Toplanan kanıtlar, farklı taraflar için savaşan çok sayıda dış aktörün, başarısız bir demokratik geçiş şansını artırdığı ve adanın kendi öz yönetimlerinin temellerini atan her iki yerel seçkinin karşılaştığı birçok soruna neden olduğu gerçeğini doğrulamaktadır. Dahası, ticarî ilişkilerin iyileştirilmesini hızlandırmak için adayı Avrupa Topluluğunun diğer üyeleri arasında karşılama olasılığı somut olarak tasavvur edilmedi.

Birincisi, Avrupa Topluluğu’nun yaklaşımının gözle görülür bir şekilde oldukça taraflı olmasıdır. Yalnızca Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin lehinde olması ve böyle bir hedefe ulaşmayı gerçekçi olarak zor ve sorunlu hale getirmesi buna bağlı nedenlerdendir. İkinci olarak, Ortaklık Anlaşması ve katılım için ortak Protokoller ile sonuçlanan müzakere çabaları, başlangıçtaki olumsuz ekonomik etkiler[10] ve Kıbrıs’ın tarımsal üretimine yönelik artan ortak endişeler nedeniyle uzamıştı.[11] O zamanın bazı Avrupa üye ülkeleri, Kıbrıs’ın birliğe kabulünün iddiaya göre narenciye, şarap ve zeytinyağı gibi ürünlerin aşırı üretimi hayaletini artıracağından korktular. Onlara göre bu, Avrupa Topluluğu’nun kurucu üyelerinden ikisi olan Fransa ve İtalya için daha ucuz tarımsal rekabeti beraberinde getirecekti. Birliğe katılma ihtimali de tartışmalıydı, çünkü 1974’te iki ayrı parçaya bölünmüş bir ülkenin girişi 1990’ların başında teşvik ediliyordu. Bu, toplumlar arası anlaşmazlığı hala çözümsüz bıraktı ve Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin de güvenini kaybetmesine neden oldu.


[1] Loizides, N. G. (2007) ‘Ethnic Nationalism and Adaptation in Cyprus’, International Studies Perspectives, Vol. 8, pp. 172-189.

[2] Sözen, A. (2002) ‘The Fall and the Rise of the Consociational Democracy in Cyprus’, 5th International Seminar on Democracy and Human Rights in Multiethnic Societies, Institute for Strengthening Democracy in Bosnia, pp. 1-34.

[3] Kourvetaris, G. A. (1988) ‘Greek and Turkish Interethnic Conflict and Polarization in Cyprus’, Journal of Political & Military Sociology, Vol. 16, No. 2, pp. 185-199.

[4] Brands Jr., H. W. (1987) ‘America Enters the Cyprus Tangle, 1964’, Middle Eastern Studies, Vol. 23, No. 3, pp. 348-362.

[5] Nikitina, Y., Kuznetsov, D. and Rustamova, L. (2019) ‘Diplomatic Relations between Cyprus and the Soviet Union/Russia: From the Cold War Games to Friendship and Comprehensive Cooperation’, The Cyprus Review, Vol. 31, No. 3, pp. 181-198.

[6] Cid, M. (2017) ‘The history of Cyprus and its geostrategic importance during the Cold War’, Revista de Estudos Internacionais, Vol. 8, No. 1, pp. 117-134.

[7] Sotirović, V. B. (2018) ‘Megali Idea’ And Greek Irredentism In The Wars For A Greeter Greece, 1912-1923’, Destruction of Yugoslavia, pp. 1-5.

[8] Keser, U. (2011) ‘21 Aralık 1963 Kanlı Noel, Kumsal Faciası ve Bugüne Yansımaları’, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Vol. XI, No. 23, pp. 93-121.

[9] Söydemir, A. (2018) ‘The Role and Effectiveness of United Nations Peacekeeping Mission in the Cyprus Island’, Güvenlik Stratejileri, Vol. 14, No. 27, pp. 147-184.

[10] Ayres, R. (1996) ‘European Integration: The Case of Cyprus’, The Cyprus Review, Vol. 8, No. 1, pp. 39-62.

[11] Tsardanidis, C. (1984) ‘The EC-Cyprus Association Agreement: Ten Years of a Troubled Relationship, 1973-1983’, Journal of Common Market Studies, Vol. 22, No. 4, pp. 351-376.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s