Nerimanov Savunması: Güney Kafkasya’da Çarpışan Milliyetçilikler ve “Ücralarda İnkılabımızın Tarihine Dair”

S. Oğul Tuna
Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampüsü Tarih Bölümü’nde doktora öğrencisidir.

Sovyet Azerbaycanı’nın ilk lideri ve Kafkas Bolşeviklerinin önde gelen ismi Neriman Nerimanov (1870-1925), Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü koruma hususunda önemli bir rol oynadı. Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Halk Komiserliği, bir başka ifadeyle Başbakanlığı görevini yürüttüğü süreçte (1920-1922) Nahçıvan ve Dağlık Karabağ’ın ülke sınırları içerisinde kalmasını sağladı. Öğretmenlikten hekimliğe uzanan hayatı İran (1906-1911) ve Rus devrimlerinin (1905 ve 1917) gölgesinde geçti.

“Doğu’nun Lenin’i” olarak da anılan, Bolşevik Devrimi’nin lideri ile mesai arkadaşlığının yanı sıra dost da olan Nerimanov’un milliyetçiliğe ve sosyalizme bakışı zaman içinde değişti. Bunda hiç şüphesiz Sovyet liderliğinin Güney Kafkasya’da uyguladığı ve Lenin ile Stalin arasında büyük tartışmalara sebep olan milliyetler politikası etkili oldu. Nerimanov, Azerbaycan Komünist Partisi (AKP) içinde Müslüman-Türk proleterlerinin nüfusa oranla az temsiline karşı çıkıyor ve parti içinde Moskova destekli Ermeni-Gürcü kliğinin yerel halkın âdetlerine saygı göstermediğini, Rusya’daki gibi topyekûn bir ihtilalin destek bulmayacağını, Müslüman işçilerin Ermeni ve Rus işçiler kadar önemsenmediğini söyleyerek tepki gösteriyordu. Özellikle Karabağ meselesindeki tutumu sonrası, önce 1922 Cenova Konferansına delege olarak yollanmış, ardından da Moskova’da daha üst bir mevkie “terfi” ile bölgeden el çektirilmişti.

Doktor Nerimanov’un fikrî ve eylemsel değişiminin en önemli tanığı, Stalin’e yazdığı 1923 tarihli mektuptu. Ermeni ihtilalcilerle uzun zaman yoldaşlık etmiş, Bakü Komünü’nün (1918) liderliğini üstlenen Stepan Şaumyan ile sürgün ve devrim yıllarını paylaşmış Nerimanov’un “milliyetçi, şoven” olarak suçlanmasına karşı çıktığı mektubu anlamak için dönemin önemli gelişmelerine kısaca bakmak gerekiyor. Güney Kafkasya tarihindeki bir dönüm noktasını simgeleyen bu metin ise milliyetçilik ve sosyalizm arasındaki ilişkiyi; Sovyetlerde milliyetler politikasındaki değişimin daha küçük bir bölgeyi ve yerel iktidar mücadelesini nasıl şekillendirdiğini anlamamıza yardımcı olabilir.

Tablo: Neriman Nerimanov ve Lenin bir arada, H. Ağayev. (S. Oğul Tuna aracılığıyla.)

Sürgünde Savunma

Nerimanov’un kısa fakat Azerbaycan tarihini değiştiren liderliği, onu 1923’te Moskova’ya sürükledi. Komünist Parti’nin merkezine yükseltilmişti. Fakat bu yükseliş, aslında bir sürgün ve düşüş anlamına geliyordu. Bunda da en büyük pay Azerbaycan’daki parti içerisinde aktif olan ve farklı etnik kökenlerden gelen komünistlerdi. Tartışmaya açık bir konu olmakla birlikte Nerimanov’un düşüşü, kendisi için, yakın olduğu Mirsaid Sultangaliyev’in “ayrılıkçılık” suçundan mahkûm edilmesi kadar elim sonuçlara yol açmadı.

Yine de bu “terfi”, Nerimanov’u Stalin ve Parti Merkez Komitesi’ne kendisini savunmak zorunda kalmasını önleyemedi. Ucqarlarda inqilabımızın tarixinə dair (Ücralarda İnkılabımızın Tarihine Dair) adı verilen mektubunda Azerbaycan’daki parti içinde eş zamanlı yükselen Ermeni, Gürcü ve “genç” Azerbaycanlı kadroların milliyetçi ve ayrılıkçı olduğuna dair suçlamalara yanıt verdi. Haziran 1923’te kaleme alınan ve Stalin ile Rus Komünist Partisi (Bolşevik) Merkez Komitesi’ne yazılan mektubun kopyaları Trotskiy ile Karl Radek’e de yollandı. Nerimanov bu mektuba Aralık 1923 ve Mayıs 1924 tarihlerinde iki ayrı metin ekledi. Belgelerin tamamı Rusça olarak 1990’da ve Azerbaycan dilinde 1992 yılında yayımlandı.

Nerimanov’un savunması, temelde Stalin ve Gürcü yoldaşı Sergo Orconikidze’nin “Büyük Rus şovenleri” olmakla suçlandığı “Lenin’in vasiyeti” ile benzeşmektedir. Lenin’in Sovyet milliyetler politikası kurgusu, Stalin’inkinden ayrışmaktaydı. Nitelik ve nicelik olarak küçük ulusların büyük ulusların bir parçası ve bunların her türlü otonomiden uzak olması gerektiğini savunan Stalin’in aksine Lenin bu küçük uluslara belli bir kültürel özerklik verilmesi gerektiğini savunmaktaydı. Nerimanov da bu bağlamda şunu yazıyordu mektubunda:

“Azerbaycan’ı Sovyetleştirirken Rusya’da ettiğimiz hatalara yol vermemeli, yerel şartlarla hesaplaşmalı; müstakil, örnek bir Sovyet Cumhuriyeti yaratmalıyız ki Şark işçileri öncelikle bizim işgalci, emperyalist maksatlarımız olmadığını bilsinler ve ikinci olarak görsün ve hissetsinler ki kendi hayatlarını hanlar, beyler ve başkaları olmadan kurabilirler.”[1]

Nerimanov, Lenin’e yazdığı daha önceki tarihli bir mektupta Stalin’in başını çektiği Uluslar Halk Komiserliğinin (Narkomnats) “Denikin destekçisi” Ermenistan’ın ve “siyaseten ikiyüzlü” Gürcistan’ın bağımsızlıklarını tanırken Azerbaycan’ın topraklarını ve bağımsızlığını kaybetmesine yol açmasına tepki göstermişti.[2] Savunma metninde de aynı noktada durarak Orconikidze ve Ermeni Bolşevik Anastas Mikoyan’ı suçluyordu. Doktor’a göre kendisini Azerbaycan’daki görevinden “onların ‘Kafkas politikasının’ gelişmesini engellediği için” azleden bu ikiliydi.[3] Ayrıca Nerimanov, Mikoyan’ı Müslüman proletaryaya karşı ayrımcı davranmakla itham ediyordu.[4] Milliyetçi olduğuna dair suçlamalara cevap verdiği bir bölümde de Güney Kafkasya’da Mikoyan ve ekibinin milliyetçiliğine ve Azerbaycan’daki Rus proloterlerin kibrine karşı koymak için “milliyetçi eğilime” sahip olduğunu ifade ediyordu.[5] Devrim öncesine dönerek, geçmişteki Ermeni yanlısı duruşuyla Mikoyan’ın milliyetçi eylemlerini kıyaslayan Nerimanov, Bakü ve Moskova’ya şöyle sesleniyordu: “Benim ‘Bahadır ve Sona’ adlı romanım yoldaş Mikoyan henüz Taşnak iken başarı kazanmıştı. Ben yirmi yıl geçtikten sonra nasıl milliyetçi oluyorum da yoldaş Mikoyan [hâlâ] beynelmilelci [enternasyolist] olabiliyor?”[6]

Neriman Nerimanov (ilk kişi) ve Azerbaycan Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanı Nesib Bey Yusifbeyli (en sağdaki kişi) Ukrayna’da öğrenciyken. (Kaynak: Ceyhun Nabi)

Nerimanov’un bir başka tepkisi de devrim sonrasında kamuda ve basında “Türk dilinin” yerine Rusça ve Ermenicenin ağır basar hâle getirilmesiydi.[7] Ermenilerin Azerbaycan’da artan etkinliğine dikkat çeken Doktor’un hedefinde bir başka Ermeni figür Levon Mirzoyan da vardı. Mirzoyan’ı da Azerbaycan’da yükselen Ermeni milliyetçiliğinin bir parçası olmakla itham ediyor; AKP içindeki Ermeni ve Taşnak örgütü yanlısı kliği, bunlara yol verdiğini ileri sürdüğü Stalin ve Orconikidze’yi suçluyordu.[8]

Bu noktada Nerimanov’un geçmişte Ermeni devrimcilere dair yazdıklarına aykırı bir durumla karşılaşıyoruz. Azerbaycanlı lider, Ermeni milliyetçiliğine ve Türk (Azerbaycanlı)-Müslüman işçilerin partiden uzaklaştırılmasına dair argümanlarını meşru zemine taşımak adına eski bir dostundan, yoldaşından söz açıyor: Eylül 1918’de Bolşevik karşıtı kuvvetlerce katledilen Ermeni devrimci Stepan Şaumyan.[9] Ekim Devrimi’nin ve Bakü Komünü’nün hemen ardından partinin kapılarının yalnızca Türk değil, diğer Müslüman proleterlere de kapandığını şöyle ifade ediyor: “(Parti üyesi olan) Müslüman işçilerin sayısı suni şekilde azaltılıyor. Hatta Mirzoyan, Fars işçilerini partiye kabul etmek lazım değil, demişti. Bu acayip değil mi? Sarkis,[10] Azerbaycan’ın Sovyetleştirilmesinden sonra […] beş yüz İranlı işçiyi partiden kovdu, Mirzoyan da şimdi bunları partiye almak istemiyor.”[11] Kendisine yöneltilen milliyetçi iddiasına karşı çıkarken de partideki Müslüman sayısının artışı için “Rus, Ermeni işçileri gibi devlet kuruculuğunda iştirak” etmeyen Müslüman işçiler “Bakü’de proletaryanın ekseriyeti[ydi]” diyor.[12] Nerimanov’a göre bu iştirak etmeyişin, dışlanışın sebebi de Müslüman proletaryanın “gelişmişlik seviyesi” ile alakalıydı.[13] Müslüman topluluklar, tıpkı Rusya İmparatorluğu döneminde olduğu gibi geri kalmış olarak sınıflandırılıyor, ayrımcılığa tabi tutuluyordu.

Nerimanov Savunmasının Tarihteki Yeri ve Önemi

Azerbaycanlı devrimcinin partideki Rus ve Ermeni kliklerin kolonyalist ve ayrımcı tutumuna karşı çıkışı, savunmasının en önemli noktasını oluşturuyor. Bu tarihî metin, ayrıca, Nerimanov’un hayatının önemli bir kısmında iş birliği içinde bulunduğu Ermeni devrimcilere bakışında da bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Gelgelelim, bütün bu suçlamaları ve savunmaları iki gelişmeden ayrı tutamayız: İlki, AKP’deki iç iktidar mücadelesi. Bu mücadele yalnızca Azerbaycanlı devrimciler değil, aynı zamanda farklı etnik kökenden gelen isimler arasında da yaşandı ve kaybeden Nerimanov oldu. İkincisi ise Lenin’in vefatıyla beraber yükselmeye başlayan Stalin’in yerel milliyetçiliklere yaklaşımı. Millî soruna Marksist-Leninist cevap, şüphesiz Stalinist yaklaşımdan daha kapsayıcı ve daha hoşgörülüydü. Azınlıklara geniş kültürel, siyasî ve sosyal otonomi vaat ediyordu. Kafkasların patronu Stalin ve Orconikidze ise bu topluluklara ve ulusal hareketlere daha şüpheci yaklaşıyordu. Bununla birlikte Müslümanların “geri kalmış halklar” olarak sınıflandırılması, Nerimanov’un siyasî eylem ve söylemlerinde bir dönüm noktasına yol açtı.[14] Nerimanov her ne kadar daha yüksek bir mevkie “terfi” etse de AKP’deki Ermeni kadroların, kendi ifadesiyle, Müslüman proletarya üzerinde hakimiyet kurarak Müslümanların bundan zarar görmesine sebep olmasına karşılık vermeye devam etti. Son tahlilde, “geri kalmışlık” tanımında cisimleşmiş kolonyal bakış, Stalin ve müttefiklerinin “Ermeni ve Rus yanlısı” tutumunu açıklamaya yetmiyor, gibi gözüküyor. Tarihin bu dönemecinde, yeni belgelerle beraber Nerimanov’un ideolojik dönüşümünü ve yorgunluğunu da tartışmak gerekiyor. Böylece Sovyetlerin kuruluş sürecinde milliyetler politikasında ve Kremlin’de yaşanan değişim daha iyi anlaşılabilir.


[1] Neriman Nerimanov, Seçilmiş əsərləri (Bakü: Azərbaycan Milli Ensiklopediyası, 2017), 473.

[2] Nerimanov, Seçilmiş əsərləri, 519.

[3] Nerimanov, Seçilmiş əsərləri, 514.

[4] Jörg Baberowski, Der Feind ist überall. Stalinismus im Kaukasus (Munich: DVA, 2003), 286.

[5] Nerimanov, Seçilmiş əsərləri, 494. Mikoyan da kendi anılarında Ermenilerin Rus İç Savaşında Anton Denikin ile ittifak kurduğunu tasdikliyor: Anastas Mikoyan, Memoirs of Anastas Mikoyan: Volume I, trans. Katherine T. O’Connor ve Diane L. Burgin (Madison: Sphinx Press, 1988), 554. Öte yandan Denikin’in ajanlarının Azerbaycan’daki varlığının ve “Azerbaycan burjuva hükûmetiyle” (Müsavatçılar) yakın ilişkisini vurguluyor: age., 487.

[6] Nərimanov, Seçilmiş əsərləri, 484. Bahadır və Sona, Azerbaycan Türkçesiyle yazılmış ilk romanlardan biri olarak Kabul edilir (1896) ve bir Türk erkeği ile Ermeni kadınının aşkını konu alır: Azərbaycan Sovet Ensiklopediyası, vol. 7, s.v., “Nərimanov, Nəriman Nəcəf oğlu.”

[7] Nəriman Nərimanov, “Bəzi Yoldaşlara Cavab”, Bakinsky rabochi, 15 Haziran 1922.

[8] Nərimanov, Seçilmiş əsərləri, 518.

[9] Nərimanov, Seçilmiş əsərləri, 490.

[10] Kasyan?

[11] Nərimanov, Seçilmiş əsərləri, 497.

[12] Nərimanov, Seçilmiş əsərləri, 476.

[13] Nərimanov, Seçilmiş əsərləri, 476.

[14] Audrey L. Altstadt, The Politics of Culture in Soviet Azerbaijan, 1920-1940 (New York: Routledge, 2016), 37.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s