Pragmatizm ve İdeoloji Arasında: Türk-Sovyet İlişkilerinin Dönüşümü (1920-1934)
20. yüzyılın başları, Avrasya’nın siyasal manzarasında köklü bir dönüşüme sahne olmuştur. Osmanlı ve Rus İmparatorlukları gibi çok etnisiteli imparatorluk yapılarının çöküşü, ulusal hareketler ile devrimci ideolojilerin hâkimiyet mücadelesine giriştiği çalkantılı bir boşluk yaratmıştır. Bu dönüşüm süreci içerisinde, Sovyetler Birliği ile Türk ulusal hareketi arasındaki stratejik yakınlaşma, savaşlar arası dönemin en karmaşık ve etkili ortaklıklarından biri olarak öne çıkmıştır. Bu ilişki, geçici bir çıkar birliği olmanın ötesinde, 1920-1923 yılları arasında ideolojik farklılık ile pragmatik iş birliğinin özgün bir bileşimiyle şekillenmiştir.
I. Dünya Savaşı sonrasında Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Ankara hükûmeti, ulusal egemenliği pekiştirmeyi ve İtilaf Devletleri’nin işgaline karşı direnmeyi hedeflemiştir. Aynı dönemde, Rusya’da iktidarı ele geçiren Bolşevikler, bir yandan devrimi ihraç etmeye çalışırken diğer yandan yeni kurulan devletlerini emperyalist kuşatmaya karşı savunmayı amaçlamıştır. Bu ortak anti-emperyalist hedefler, biri Türk milliyetçiliğine, diğeri Marksist-Leninist ideolojiye dayanan iki zıt rejim arasında benzeri görülmemiş bir diplomatik uyumun temelini atmıştır.
Bu çalışma, Sovyet-Türk stratejik ortaklığının karmaşıklığını; imparatorlukların çöküşünün jeopolitik sonuçlarından başlayarak Lozan sonrasındaki diplomatik yeniden konumlanmaya kadar uzanan bir süreçte ele almaktadır. Bu ittifak; Moskova ve Kars Antlaşmaları aracılığıyla kurumsal bir çerçeveye kavuşmuş; Sovyet askerî ve istihbarat desteği Türk ulusal mücadelesini güçlendirmiş; ancak “Karadeniz Olayı” ve Sovyetlerin Enver Paşa’ya yönelik ikircikli tutumu gibi örnekler bu iş birliğinin yapısal sınırlarını da gözler önüne sermiştir. Mustafa Kemal, Enver Paşa, Kazım Karabekir, Simon Aralov ve Yakov Surits gibi kilit figürler üzerinden yürütülen bu analizde, kişisel diplomasinin, istihbarat stratejisinin ve ideolojik hesapların nasıl kesiştiği ortaya konmaktadır. Ayrıca ekonomik yönelimdeki dönüşüm, Sovyet ve Batı sermayesi arasındaki rekabet bağlamında; Türkiye’nin ulus inşa sürecine paralel olarak dış yatırımlarla kurduğu seçici ilişkiler temelinde değerlendirilmektedir.
Ertuğrul Evis
Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü yüksek lisans öğrencisi
Ertuğrul Evis tarafından hazırlanan Türk-Sovyet ilişkilerinin ilk dönemini konu alan raporun tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz.


Yorum bırakın