Değerli Yarının Kültürü okurları, zannediyorum ki şu başlık karşısında herhalde biraz şaşkınlık, biraz da merak içindesiniz. Nereden çıktı bu eşek? Yarının Kültürü’nde işi nedir? Yazık, neden sopa yer? O atasözünün aslı, “atı geçer” şeklinde değil miydi, fil de nereden çıktı? Bu yazının içeriğinin ne olduğunu anladığınızda hisleriniz derinleşecek ve umuyorum ki sona vardığınızda bu hislerin yerini bir tebessümle beraber gelen yeni bir anlayış alacak. O noktada da eşeğe acımak mı yoksa sopayı vurmaya devam etmek mi gerektiğinin kararını siz değerli okurlarımıza bırakmayı doğru buluyorum.

Evet, yeri geldiğinde inatçılıkta bir ekol, yeri geldiğinde güvenilir bir yar (hele Barış Manço’ya sorarsak değerli bir arkadaş), yeri geldiğinde de bir gariban olan eşek, bu yazının bir nevi başat oyuncularından. Ancak bu eşek herhangi bir eşek değil. Aksine, mevzubahis olan bu eşek, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iki büyük siyasi partiden Demokrat Parti’nin amblemi olan eşek. Yediği sopa da herhangi bir hoyrat sahibin elindeki kırbaç değil, Amerikalı seçmenlerin 2024 Amerikan Başkanlık Seçimleri’nde Donald J. Trump’ı tekrar başkan seçerek vurduğu sopa. Aradan geçen sürede, Demokrat Parti’nin neden böyle bir sonuç aldığı üzerine çok yazılar yazıldığı gibi, halihazırda partinin geleceği için ne yapması gerektiğine dair tartışmalar da ateşli bir şekilde sürmekte. Ancak eşeğin yediği sopadan akıllanıp, attan ziyade fili (Cumhuriyetçi Parti’nin amblemi geleneksel olarak bir fildir) aşıp aşamayacağını önce 2026’daki Temsilciler Meclisi seçiminde, sonra da 2028 Amerikan Başkanlık Seçiminde göreceğiz.
Benim buradaki amacım bu tartışmaları tekrar etmek ya da siz değerli okurlarımızın başka yerlerde okumuş olabileceği ya da araştırıp bulabileceği konuşmaları özetlemek değil. Aksine, seçimden bu yana geçen bir sene içerisinde ABD’de, özellikle de Cumhuriyetçilerin bir kalesi olan Teksas eyaletinin Demokrat başkenti Austin’de bulunmuş olan birinin gözlemlerini sizlere aktarmak istiyorum. Demokratları takdir mi etmeli tekdir mi etmeli sorusunun cevabını ise sizlere bırakıyorum.
Bir Şey Yapmalı!
Moğollar’ın bu şarkısı herhalde ABD’de İngilizce yayımlanmış olsa, Başkan Trump’a karşı isyan bayrağını açan herkesin diline dolanan bir marş halini alır, Demokratlar da her fırsatta bu şarkıyı bangır bangır çalardılar. Dikkat eden kimsenin gözünden kaçmamış olacak, 2016’da Trump’ın ilk defa seçilişinden bu yana, ABD’de gözden kaçmayacak bir Trumpçı ve Aklıselimciler ayrımı topluma ve siyasete yayılmış durumda. Aklıselimci cephenin siyasi ayağını ise küresel ve ulusal düzeni korumak görevini üzerine almış olan Demokratların oluşturduğu fikrine de pek bir itiraz olmayacaktır. Demokratlar gerek şartlar gerektirdiği için, gerek liberal, demokratik ve “ilerici” (“progressive” kelimesinin çevirisidir) ideolojileri sebebiyle bu savunucu rolünü üstlenmiş durumdalar. Bu görevi ne kadar başarıyla yerine getirdikleri (ya da getiremediklerini) uzun uzadıya tartışmak mümkün, keza Amerikan medyasının ve Demokrat Parti’nin bunu yapmakta olduğu da su götürmez bir gerçek. Ancak burada daha önemli olan, böyle bir görevi üstlenmiş olmanın anlamlı ve kazanılabilir bir stratejik pozisyon olup olmadığı sorusu.
Sistemin savunucusu olmak, bu devirde iktidar olabilmek ve siyasi başarıyı yakalayabilmek için yeterli midir? 2024’te dört senelik bir Aklıselimci iktidarının ardından Trump’ın tekrar başkanlığa seçilebilmesi ve Demokratların yediği sopayı da göz önünde bulundurursak, cevabımız hayır olacaktır. Bu “hayır”ın arkasındaysa iki önemli sebep bulunmakta: sistemin tıkanıklığı ve Trump’la baş etmek gerektiği gerçeği.
Bir yandan, içinde yaşadığımız küresel düzenin (ve ABD’nin bize hem uzak hem de çok yakın olan iç düzeninin) istikrarlı ve kurallara bağlı şekilde işlemesi en doğrusudur. Bu sistem hayatlarımıza doğrudan bir etkide bulunmuyor gibi gözükebilir. Ancak, ekonomimizin işleyişinden sahip olduğumuz çeşitli değerlerin (insan hakları, demokrasi, çevrecilik gibi) bizlere gelişi ve korunması gibi çok çeşitli alanlarda bu kurulu düzenin yararını pek çoğumuz görmekteyiz. Sistem elbette mükemmel olmadığı gibi, ondan yararlananlar kadar zarar görenler olduğunu da inkâr edemeyiz. Hatta, gün geçtikçe artan adaletsizlikler ve küresel çatışmalar göz önünde bulundurulduğunda, küresel düzenin bir tıkanma noktasına varmış olduğu ve sistemde bir değişikliğe gidilmesi gerektiği de aşikârdır. İşte bu noktada, Demokratların Trump’a alternatif bir yeni çözüm şekli önermek yerine eski düzenin hamiliğini üstlenmiş olmaları, onları zayıflatmaktadır. Vatandaşın gözünde Demokrat Parti hem sokaktaki insanın sıkıntılarını anlamaktan aciz hem de bilinçli bir şekilde birtakım elitlerin işine gelecek bir düzeni savunan parti şekline bürünmektedir. Aklımselimci olmakla, yanlışları insanları rahatsız etmekte olan bir sistemi körü körüne savunmak ve hatalı bir siyasi strateji izlemek arasındaki ince çizgiyi Demokratlar aşmış gözüküyorlar. Bu onları bir yandan zayıflatıyor, fakat New York şehrinin belediye başkanlığında yarışı önde götüren Zohran Mamdani gibi partinin ne yöne değişmesi gerektiğini gösteren figürlerin çarpıcılığını da artırıyor.
Bir taraftan kendi benliklerini ve sistemin geleceğinde oynayacakları rolü kesinleştirmeleri gereken Demokratlar, diğer taraftan Başkan Trump ile baş etmek zorundalar. Ancak karşılarındaki çam yarması pehlivan, iriliğinin ötesine kuralları çiğnemeyi sevmekte ve güreş ringini kontrol altına almayı da ilginç bir çeviklikle başarabilmekte. Bu pehlivanla güreşebilmek için ateşe ateşle cevap verebilir olmak, bozulmakta olan bir düzenden destek aramak yerine yenisinin ateşli bir savunucusu olmak gerekiyor. Kısaca ifade edecek olursak, Trump’la er meydanına çıkabilmek için “Demokrat Dede” değil, “Atom Karınca” olabilmeli. Ancak bunu, elitleri oldukları sistemi değiştirmekten aciz gözüken ve tabiri caizse dinozorlardan oluşan bir Demokrat Parti yönetiminin başarması mümkün değil. Bu durumdaki bir Demokrat Parti’nin başarabileceği tek şey, sistem çökerken enkazın altında kalmak olacaktır.
Bu kadar yerginin üzerine, bir çıkış yolu da vermek gerekeceğini düşünüyorum. Belki de Demokratlar mevcut sistemi değil, belirli kuralları içeren bir sistemin fikrini, varlığını savunmayı hedef edinmeli. Eskinin zayıflığı kabul edilmeli ve yeninin inşası için cesur bir şekilde yeni fikirler üretilmeli, bu yeni fikirler canla başla savunulmalı ve sistemi yıkmak isteyenlerin karşısına, sistemi daha iyi bir şekilde yeniden kuracak bir alternatif sunulmalı.

Olmalı mı Olmamalı mı?
Yazının bu kısmındaysa sizleri Bülent Ortaçgil eşliğinde sıcak bir haziran günü Teksas’taki ufak bir şehre götürmek istiyorum. Bu ufak şehrin adı Luling. Yaklaşık 6000 kişilik bir nüfusa sahip olan Luling’in ekonomisinde iki ürünün özel yeri var: petrol ve karpuz. Bizi burada ilgilendiren ikincisi, çünkü bu küçük şehirde – birçok diğer küçük şehirde olduğu gibi – her sene, haziranın son hafta sonunda bir karpuz festivali – İngilizce adıyla “Watermelon Thump” (maalesef “thump” kelimesini nasıl çevirmek gerektiğinden emin değilim) – düzenlenmekte. Bu küçük şehirde bir panayır ve lunapark kurulmakta, şehrin kendi sakinleri ve çevreden gelen misafirlere öğleden akşama kadar eğlenme imkânı sunulmakta ve cumartesi günü bir geçit töreni yapılmakta.
Bu geçit töreni bir bakıma çok standart bir olay. Şehirdeki çeşitli kurum ve kuruluşlar (gaziler, itfaiye, seçilmiş memurlar vb.), çeşitli şirketler (petrol pompa bakımı, müzeler, bir market zinciri vb.), yerel okullardan öğrenciler, Ms. Luling ve diğer ufak şehirleri temsil eden genç kız ve erkekler ve bizler için en önemlisi siyasi partiler özel hazırlanmış araçlarla bu küçük şehrin içinde bir tur atıyorlar ve büyük küçük, yerli yabancı bir seyirci kitlesini eğlendiriyorlar.

Ancak daha şehre vardığınız an göze çarpan, hatta göze çarpmamasına imkân olmayan bir detay var. Bazı seyircilerin ellerindeki fil şeklindeki yelpazeler (Teksas sıcak bir memlekettir desek abartı olmaz.) Bu yelpazeler herhangi bir filin değil, Cumhuriyetçi filin şeklinde. İnsanın aklı, filin genişliği sebebiyle yelpaze olarak iyi iş çıkaracağından şüphe etmezken, gözleriyse acaba eşeği de görebilecek miyim diye insanların ellerini aramaktan geri kalmıyor. Ancak ne ara, arkadaşımız eşek maalesef yüzünü bize göstermiyor. Öyle ki, filin eksik olduğu tek noktada – bir okulun, tamamı zenci dans grubunun geçişi sırasında – insanların ellerindeki yelpazeler dalgalanan bir Amerikan bayrağı şeklini alıyor. Ancak durum bununla sınırlı kalmıyor, geçit töreninde genelde iki partinin de aracı olduğunu söyleyen Amerikalı arkadaşınızı da şaşırtan bir şey oluyor. Üzerinde gayet sevimli, aklı paklı insanların olduğu Cumhuriyetçilerin aracı, gördüğünüz tek siyasi parti aracı oluyor (aynı insanları sonra panayırda bir yemek standında çalışırken görüyorsunuz).
Ancak seçim verilerine bakarsanız, Luling’in içinde olduğu seçim bölgesinde (Caldwell County) 2024 seçimlerinde oylar yüzde 56’e 44 gibi bir oranla Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında bölünmüş durumda (seçmenin sadece yüzde 60 kadarının oy verdiğini de belirteyim). Bu durumda, buna benzer bir oy dağılımının Luling’de de olmasını ve Demokratların bu şehirde, kendilerini öne çıkarabilecekleri böyle bir etkinlikte bulunmalarını beklemek pek acayip değil. Ancak, görünen o ki, Demokratlar tabana oynayacakları ve partinin tabandaki erişim ve etkinlik alanını genişletecekleri yerde, zaten performanslarının en tepede olduğu şehirlere odaklanan bir strateji izliyorlar. Burada kaybedilen, hem geçmişte Demokratlara oy vermiş hem de gelecekte oy verebilecek olan seçmenler. Bu kayıp ise insanların apolitikleşmesi şeklinde değil, aksine, Cumhuriyetçilerin temsiliyet boşluğunu kapatması ve bu seçmenin parti değiştirmesi şeklinde gerçekleşiyor. Gözden ırak, gönülden ırak ve anlaşılan o ki, seçmenden ırak.
Bu acayip bir stratejik hata olmanın ötesinde, göz göre göre yapılmış bir hata; ancak yapması da çözmesi de kolay bir hata. Demokrat Parti tabanına geri dönmeli, sadece büyük şehirli ve elit bir parti olmamalı;, küçük şehirleri de temsil edebilmeli. Önemli olan seçmenin bir ya da bin olması değil, partinin o seçmene erişebilmesidir.
Eğri Büğrü Ama Yine De Doğru
Eşeğin sopayı fena şekilde yemiş olduğu aşikâr. Demokratları bu duruma getiren şeylerin içerisinden sadece iki tanesine burada siz değerli okurların dikkatini çekmek istedim. Bunların yanında başka etmenler de olabilir, ancak zannediyorum ki her şeyi buradaki iki başlığa bir şekilde bağlamak mümkündür.
Peki, eşek fili geçebilir mi? Geçmek istediğine ne şüphe! Ancak yenilen sopadan gereken dersin alınıp alınmadığı, partinin sağır sultanın duyduğu gerçekleri duyup duymadığı ve buna uygun birtakım değişikliklere gidilip gidilmeyeceğini ancak zaman gösterir. Kesin olan şu: bu ha eğri ha büğrü ama üzerinde doğru durulacak bir yol belirlenip bu gidişata karşı bir şey yapmalı ve bunları yapmak için tabanda ve bugün burada var olmalı.
Not: Caldwell County seçim sonuçlarına https://www.co.caldwell.tx.us/page/Elections.Results%20Page adresinden, 27 Eylül 2025 tarihinde erişilmiştir.
Yalın Akçevin
Austin Teksas Üniversitesi’nde doktora öğrencisidir.


Yorum bırakın