Yakub’un Kuyusu (Le puits de Jacob) Ne Kadar Derindir?

Mustafa Türkan
Bahçeşehir Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü Yüksek Lisans öğrencisidir.

Tarih, tarihçilerin gözünde öyle bir mabettir ki, tarihçi bu mabedin basamaklarına ayağını sürmeden önce, ayak bileğini saran bir kıymet eşyasını çıkarır gibi insanın her an uzanmaya can attığı yargıç cübbesini çıkarır. Titizliğini örtecek örtüyü omzundan aşağıya salar. Bir zekâ ve bilgi mucizesi edasıyla gömüldüğü belgelerde gözünü sihirli bir değnek gibi gezdirir. Mahkeme kurmadığı müddetçe birbirinden ayrı sütunlar gibi duran vakaları ve şahısları akraba oldukları şüphesiyle bir araya getirmesinde bir beis görülmez. Bu şüphede ve idrak tarzında yalnız ifade güzelliği değil, ince bir zekâ ve eşsiz bir bakış bulunabilir. Öyleyse şu sorulmalıdır: “Bir tarihçi, cinayetle film sansürünün acayip terkibinde ne bulabilir? Beyoğlu, cani hislerle işlenmiş bir cinayete ve gösterimden kaldırılan bir filme sarmaş dolaş olma hürriyeti sağlayabilecek kadar küçük bir semt midir?” Bunu öğrenmek için önce bir filmin gösterimden kaldırılışına, sonra zamanda biraz geriye, trajik bir olayın yaşandığı ana geri dönmek zorundayız.

1926 yılında, Beyoğlu’ndaki Melek Sineması’nda[1] Edward José’nin Yakub’un Kuyusu (Le puits de Jacob, 1925) filmi gösterime girmiş ve kısa bir zaman sonra da gösterimi yasaklanmıştı.  Filmin yasaklanmasıyla ilgili arşivde karşılaşılan ilk belgedeki açıklama şu şekildedir: “Beğ-oğlı’nda “Melek” Sinemasında Yaʿkûbʾuñ Kuyusı nâmıyla bir filim gösterildiği ve mevzûʿ İstânbûl’uñ bir mahallesinde bir Yahûdî kızına çocuklar tarafından vukûʿ bulan tecâvüzüñ bir ecnebî gazete muhâbiri tarafından görülerek menʿ idilmek gibi hissiyyât-ı milliyyemizi rencîde idecek bir şekilde olduğu ve kadınlarıñ barlarda çıplak olarak dans eyledikleriniñ irâʾesi gibi âdâb-ı ʿumûmiyyeye muhâlif ve bir Yahûdî kızının nasıl tecavüze maʿruz kalarak kurtarıldığından ve Türkiye hâricine giderek hayâtını kazandığından bâhis ve bir Yahûdî propagandası mâhiyetinde olan mezkûr filmin menʿ idildiği İstânbûl Vekâleti’nden bildirilmiş ve bu emsâli filmlerin kable’l-muayyene sinemalarda gösterilmemesi husûsuna dikkat ve iʿtinâ idilmesi taʿmimen vilâyâta tebliğ kılınmışdır…”[2]

Bu belge filmde İstanbul’un Balat semtinde yaşayan Yahudi kızı Agar Moses’in[3] Balat’da tecavüzden[4] yabancı bir gazetecinin yardımıyla kurtulduğunun altını çizmektedir. Türkiye’nin çehresinin hızla değiştiği bir dönemde Balat’da yaşayan, Yahudi azınlığa mensup bir vatandaşın hükümeti tarafından değil de bir yabancı tarafından tecavüzden kurtarılması hoş karşılanmamıştır. Konuya değinen Ali Özuyar da tecavüz sahnesinin bir imaja hizmet etmediğine ve Batı’daki olumsuz Türkiye imajını güçlendirdiğine değinmektedir.[5] Filmde kadınların barda çıplak dans etmesi, Agar’ın oryantal dans öğrenip Tepebaşı Gazinosu’nda ünlenmesi ve hayatını yurtdışında bu mesleği icra ederek kazanmasının tepki çekmesi de dönemin sosyal koşullarıyla uyum içindedir. [6] Filmin gösterime girmesinden iki sene önce, Umûr-ı Şerʿiyye ve Evkâf Vekâleti’nin reisi Rıfat Börekçi, Baş Vekâlet-i Celîle’ye sinemalarda dini hislerin rencide edilmesi hakkında bir yazı göndermiştir.[7] Bu belgeden bir yıl önce yayınlanan başka bir belge de benzer bir konuya değinerek peygamberlere ait menkıbeler ve tarihi olaylara[8] dair filmlerin sinema salonlarında gösterilmeden önce kontrol edilmesini vurgular.[9] Aynı yıl yayınlanan başka bir belge[10] ise peygamberlerin hayatlarını konu edinen bazı filmlerin Müslümanları rencide ve tahrik ettiğinden filmlerin gösterime girmeden önce hükümet yetkilileri tarafından kontrol edilmesine dair bir Dahiliye Vekaleti tamimidir.[11] 1922’de Ali Özuyar o dönemde ithal edilen sinema filmlerinin kontrolünün Genel Polis Vazifeleri Kanunu’na göre yapıldığını ve sansür yetkisinin vilayetlerin tasarrufunda olduğunu belirtmiştir. Arşiv belgeleri bu bilgileri doğrulamış ve yazışmaların İstanbul Vilayeti ile yapıldığı görülmüştür. 3 Şubat 1926 tarihli bir arşiv belgesi[12] de kuvvetle ihtimal Yakub’un Kuyusu’nun yarattığı tartışmadan ötürü, filmlerin kontrol edilmesi gerektiğini yinelemektedir.

Sinemalarda hissiyât-ı dîniyyeniñ rencîde idilmesi hakkında. BCA, 30. 10. 0. 0. 86. 556. 3. [22 Nisan 1924]

Filmin gösterimi yasaklandıktan sonra Fransa Sefareti’nin müsteşarı vilayete mektup yazmış ve gerekli mercilere dil dökerek romanın yazarının bir Türk muhibbi olduğunu söylemiştir.[13] Ancak İstanbul Vilayeti Umûr-ı Tahririye Müdürriyeti, Fransız Sefareti’nin müsteşarına verilen cevap “Yaʿkûb’ıñ Kuyusu” nâmındaki filmiñ hissiyât-ı milliyeyi rencîde idecek tarzda olması” ve “ser-â-pâ Yahûdî propagandasıyla meşbûʿ bulunması” yüzünden filmin gösteriminin uygun olmadığının altını çizmiştir.[14] Böylece sinema belki de bir yıl sonra yaşanacak olan cinayetin öncesi ve sonrasında en ufak bir değişikliğe sebep olabilecek büyüsünü sergileme fırsatını kaçırmıştır.

Takvimler 17 Ağustos 1927’yi gösterdiğinde Şişhane Yokuşu Süleyman Bey Apartman’ında ikamet eden Elza Niyego, saat yedi buçuk civarı Galata Şişhane Yokuşu’nda kız kardeşi ve arkadaşlarıyla gezerken bir zamanların Hicaz Valisi Ahmed Ragıp Paşa’nın oğlu Osman tarafından boğazı kesilerek hunharca katledilmiş[15] ve cesedi belediyenin adli tıp ekibinin intikaline kadar yaklaşık üç saat olay mahallinde bekletilmiştir.[16] Yahudi cemaati tarafından öfkeyle karşılanan bu cinayeti yazılmaya değer kılan ise cinayetin ne kadar gaddarca işlenmiş olduğu değil, Elza’nın cenazesinde toplanan tepkili kalabalığın dönem gazeteleri tarafından hedef gösterilmesidir. Basının bu tepkisiyle iyice alevlenen olayların ardından tutuklanan Yahudi vatandaşlar olmuş, Cumhuriyet Gazetesi davayı şöyle duyurmuştur: “Nankör ve küstah Musevilerin muhakemesine başlandı”.[17]  Her ne kadar dava ve dava etrafında ateşlenen tartışmalar hükümet yetkililerin araya girmesiyle tatlıya bağlansa da yaşanan trajedi, Yahudi cemaatinin bir bölümünde hâlâ hatırlanan izler bırakmıştır.[18] Yakub’un Kuyusu’nun gösterimde kalması yaşananların seyrinde bir değişim yaratır mıydı, tahmin etmek imkânsız ama şu söylenebilir ki, Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin sinema tarihine dair detaylı bir çalışma henüz kaleme alınmadığı için sinema salonlarında gösterilen filmlerin nasıl bir kontrolden geçtiğini ve sansür mekanizmalarının bu dönemde nasıl işlediğini tam anlamıyla bilmiyoruz.[19] Bu konuda yapılacak çalışmalar Yakub’un Kuyusu’nun ne kadar derine indiğini gösterecektir.


[1] Beyoğlu, Yeşilçam Sok. No. 5 / 1.250 koltuklu. Sahipleri: Artidi ve Saltiel, sonra İstanbul Belediyesi. İşletmeci İpekçiler, sonra Emek. G. Scognamillo, Bir Levantenin Beyoğlu Anıları‘nda Liberty stilinde iki melek tablosunun sinema salonuna ayrı bir hava verdiğinden bahseder.

[2] BCA, 30. 10. 0. 0. 86. 567. 1, 1 Şubat 1926.

[3] Agar karakterini dönemin ünlü yıldızlarından Betty Blythe canlandırılmaktadır.

[4] Filmin uyarlandığı romanda, Tünel’deki bir terzinin yanında çalışmakta olan Agar şahit olduğu bir kavga sonrası şahit sıfatıyla alındığı karakolda bir komiser muavininin tecavüzüne uğramaktadır. Edward José belki de filmin alabileceği tepkiyi düşünerek tecavüzün failini insanların can ve mal güvenliğinin emanet edildiği bir karakterden kenar mahalle çocuklarına dönüştürmüştür.

[5] Ali Özuyar, Türk Sinema Tarihinden Fragmanlar (1896-1945), (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2013), 247.

[6] 1908’de de “ahlaka aykırı” görüntüler olduğu gerekçesiyle Beyoğlu’ndaki Odeon Tiyatrosu’ndaki bir filmin gösterimi durdurulmuştur (bkz. BOA, ZB. 328/6, 1 Teşrin-isâni 1324 / 9 Kasım 1908).

[7] BCA, 30. 10. 0. 0. 86. 556. 3, 22 Nisan 1924.

[8] Yakub’un Kuyusu’nun adında Yakup peygambere bir atıf yapıldığı, Agar’ın içinde bulunduğu ahlaksız hayattan çıkışının Yakup’un oğlu Yusuf peygamberin düştüğü kuyudan kurtuluşuna benzetildiği unutulmamalıdır. Zira filmin anlatısı bir Musevi kızının dinsel kimliği keşfedişi, yaşadığı kötü deneyimlerden sıyrılarak İsrail’de Yakub’un Kuyusu adından bir koloniye katılması üzerinedir. Bunun yanı sıra Yakup’un Kuyusu metaforu Yusuf’u doğuracak karısı Rachel’la bir araya gelmesiyle de ilişkilendirilir. İki anlamlı bir anlatı yapısı söz konusudur. Hatırlatma için Erkin Özdemir’e teşekkürler.

[9] BCA, 51. 0. 0. 0. 5. 43. 2, 10 Temmuz 1923.

[10] BOA, HR. İM. 48/56.2, 30 Haziran 1923. Daha detaylı bilgi için Süleyman Beyoğlu’nun İmparatorluktan Cumhuriyete Türk Sineması (1895-1939) (İstanbul: Dergâh Yayınları, 2018) kitabına müracaat edilebilir.

[11] Bunun yanı sıra, 1925 yılındaki yayınlara baktığımızda, Sebilürreşad isimli İslamcı bir derginin sinemanın zararlarını tartıştığı görülür. Refik Halid Karay da sinemadan bahsederken “Batı’nın kirli çamaşırları” ve “bataklık” gibi sıfatlar kullanır. Bkz. Nezih Erdoğan, Sinemanın İstanbul’da İlk Yılları: Modernlik ve Seyir Maceraları, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2017), 77.

[12] BOA, HR. İM. 48/56.1, 3 Şubat 1926.

[13] BOA, HR. İM. 175/21.1, 3 Şubat 1926.

[14] BOA, HR. İM. 175/21.2, 4 Şubat 1926.

[15] “Dün Akşamki Cinayet”, Cumhuriyet, no. 1176, 18 Ağustos 1927, 1-2.

[16] Rıfat N. Bali, Bir Türkleştirme Serüveni 1923-1945: Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2020), 109-110.

[17] “Nankör ve küstah Musevilerin muhakemesine başlandı”, Cumhuriyet, no. 1180, 22 Ağustos, 1927, 1.

[18] Trajedinin izlerine en çok değinen isimlerden biri Avner Levi’ydi. Levi, 1927’den önce yahudilere karşı bazı kampanyaların yürütüldüğünü iddia etmektedir. Bu iddiası, Toplumsal Tarih’in 25. Sayısında (Ocak 1996) yayımlanmış olan “Elza Niyego Olayı ve Türk-Yahudi İlişkilerine Yeni Bir Bakış” adlı makalesinde (s. 26) yer almaktadır.

[19] Öyle ki, yalnız sinema sansürü değil, film çalışmalarında kaynak olarak kabul edebileceğimiz materyalin geniş ve dağınık olması ve üniversitelerin sinema-televizyon bölümlerindeki akademisyenlerimizin eski harfleri okuyamamaları gibi bazı nedenlerden ötürü bu dönemin sinema tarihine dair bildiklerimiz eksik, hatta hatalı kalıyor. Bu durum bir belge arkeolojisini zaruri kılıyor.

KAYNAKLAR

ARŞİV BELGELERİ (Kullanılan arşiv belgelerinin çevrimyazıları matbu sayıda yer alacaktır.)

T.C. Devlet Cumhuriyet Arşivi (BCA)

BAŞBAKANLIK 30. 10. 0. 0. 86. 556. 3, 30. 10. 0. 0. 86. 556. 3.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI 51. 0. 0. 0. 5. 43. 2.

T.C. Devlet Osmanlı Arşivi (BOA)

Hariciye Nezareti İstanbul Murahhaslığı (HR. İM..) 48/56.1, 48/56.2, 175/21.1, 175/21.2.

Zabtiye (ZB.) BOA, ZB. 328/6.

DÖNEMİN SÜRELİ YAYINLARI

Cumhuriyet, 1176 (18 Ağustos 1927); 1180 (22 Ağustos 1927).

İKİNCİL KAYNAKLAR

Bali, Rıfat N. Bir Türkleştirme Serüveni 1923-1945: Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri.   İstanbul: İletişim Yayınları, 2020.

Erdoğan, Nezih. Sinemanın İstanbul’da İlk Yılları: Modernlik ve Seyir Maceraları. İstanbul: İletişim Yayınları, 2017.

Levi, Avner. “Elza Niyego Olayı ve Türk-Yahudi İlişkilerine Yeni Bir Bakış.” Toplumsal Tarih 25 (Ocak 1996): 23-27.

Özuyar, Ali. Türk Sinema Tarihinden Fragmanlar (1896-1945). Ankara: Phoenix Yayınevi, 2013.

Yakub’un Kuyusu (Le puits de Jacob) Ne Kadar Derindir?” için bir yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s