Japon Dış İlişkilerinde Egemenlik

Yalın Akçevin
Boğaziçi Üniversitesi Asya Araştırmaları Merkezi’nden yüksek lisans mezunudur.

Japon dış ilişkilerinin devam eden önemli tartışmalarından biri, ülkenin tam bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmesi üzerinde şekillenmektedir. Halihazırda devam eden bu “tam egemenlik” tartışması Japonya’nın Soğuk Savaş’tan miras kalan durumunu değiştirmeyi ve ülkeyi dış ilişkilerde kendi ağırlığını taşıyan bir “ağır sıklet” sporcu haline getirmeyi hedef almaktadır. Ancak Japon dış politikası incelendiğinde, bu tartışmanın arkasındaki mevcut düzenin bir egemenlikten yoksunluk değil, aksine bir “seçici” egemenlik durumu olduğu da gözlemlenebilir. Yani bugün Japon dış politikası, aslında rüzgârın yönüne göre dönen ve kuvvetine göre eğilen bir yapı değil; Japonya’nın çıkarı için gerek tam bağımsız gerek dışa bağımlı davranan bir yapıdır.

1945 sonrası Japon siyaseti ve dış ilişkilerinin iki mimarı: General Douglas MacArthur ve Başbakan Şigeru Yoşida. 5 Kasım 1954, Waldorf-Astoria, New York’ta buluşmalarından.
Kaynak: https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Dosya:Yoshida_visits_McArthur_1954.jpg (10 Ağustos 2022 tarihinde erişildi.)

Dış Politikada Bağımlılık

Soğuk Savaş çerçevesinde ortaya çıkmış olan güvenlik düzenlemelerinin Japonya’nın dış ilişkilerindeki egemenlik sorununa – ve “kaybına” – etkisini üç önemli tarihsel gelişme üzerinde görmek mümkündür. Bu üçlü, 1947 Japon Anayasası, ilk olarak 1951 yılında imzalanan ABD-Japonya Güvenlik Anlaşması ve aynı dönemde Başbakan Şigeru Yoşida’nın ortaya koymuş olduğu “Yoşida Doktrini”dir. Bunlardan ilki olan Japon Anayasası, dokuzuncu maddesinde devletin bir harp kuvveti bulundurmasını engellemekte ve askerî kuvvetin dış ilişkilerin idaresinde bir unsur olarak kullanılması hakkından feragat ettirmektedir. Karşıtları için bu madde Japonya’nın “normal” bir devlet olmasını engellemekte ve egemenliğini kısıtlamaktadır, çünkü egemen bir devletin en temel hakkı olan kendi güvenliğini sağlayabilme hakkı Japonya’nın elinden alınmaktadır. (Bu bağlamda, sitemizde yayınlanan diğer yazıma bakabilirsiniz: Japonya Anayasası’nı Değiştirmek) İçeriden gelen bu kısıtlamanın yanında ABD ile imzalanmış olan anlaşma bir dış kısıtlamayı teşkil etmektedir. İlk olarak 1951 yılında imzalanmış olan ve 1960’ta revize edilerek yenilenen – günümüzde de devam eden – ABD-Japonya Güvenlik Anlaşması imzalandığında Japonya’nın dış güvenliğini ABD’ye emanet etmekle kalmayıp iç güvenlik konusunda da ABD’ye Japonya’ya müdahale etme hakkını tanımıştır. 1960’taki revizyon ile ABD’nin Japon iç ilişkilerine müdahale hakkı kaldırılıp daha dengeli bir ittifak kurulmuş olsa da Japonya’nın dış güvenliği yine ağırlıklı olarak ABD’ye bırakılmıştır. Yoşida Doktrini ise bu anlaşmanın hem temelini meşrulaştırmaya dayanan hem de Japonya’nın gelecekteki refahını bu anlaşmanın devamlılığına bağlayan bir dış politika doktrinidir. Savunma konusunda egemenlikten “feragat” etmenin getirisi olarak Japonya’nın endüstriyel, ticari ve diplomatik kuvvetinin geliştirilmesi kabul edilmiş ve bu doktrin günümüze kadar kuvvetli bir dış politika akımı olarak gelmiştir. Bu anlaşma ve doktrin sayesinde askerî harcamalarını kısıp güvenlik üzerindeki egemenlik hakkını kısıtlayarak ABD’ye devreden Japonya, 1964’te Olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapmış, 1968’de dünyanın ikinci büyük ekonomisi olmuş ve ticari olarak başta ABD olmak üzere küresel marketlerde yer etmeyi başarmıştır.

Japonya’nın içine girdiği bu dış politika bağımlılığı, egemenlik kaybının yanında, önemli sorunların ve kaygıların ortaya çıkmasına da sebep olmuştur. Bu sorunlardan biri, Japonya’nın ABD tarafından ortada bırakılması ve savunma konusundaki dışa bağımlılığın Japonya için Aşil topuğu teşkil etmesidir. Bu durumun önemli bir etkisi, Japon dış politikasının ABD dış politikasına karşı çok hassas bir hale gelmesi ve bölgesel gerilimlerde – Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Çin’in yükselmesi – Japon hükümetlerinin çok özenli dengeleme ve destekleme politikaları izlemek zorunda kalmasıdır. İttifakın birincilliğinin sarsılamayacağı fakat her noktada koşulsuz desteklenmesinin de Japonya için zararlı olabileceği her zaman gözetilmektedir. Dış politika, ittifakı da Japonya’nın çıkarlarını da mümkün olduğunca yakmayacak bir çizgide ilerlemektedir. Bir diğer sorun ise Japonya’nın bir müttefik olarak karışmak istemeyeceği bir çatışmaya sokulması olasılığı olarak görülmektedir. Anlaşma Japonya’nın ABD’yi bir çatışmada desteklemesini gerektirmese de aradaki ilişkinin bir “ittifak” olarak tanımlanmasının ya da Japon topraklarında ABD üslerinin üçüncü bir ülkeyle olan bir çatışmada kullanılmasının Japonya’yı bu çatışmanın içine çekmesi çekincesi dış politikayı etkilemektedir. ABD üslerinin bu kadar tartışmalı olmasının ve Japonya’nın kendi savunmasını olabildiğince kendisinin yönetmesi isteğinin önemli bir sebebi de bu çekince olarak görülmektedir.

Dış Politikada Bağımsızlık

Ancak Japonya’nın dış politikada – gittikçe kuvvetlenen – bir egemen devlet yaklaşımı olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Bu noktada Japonya’nın dış politika egemenliğini geri kazanmak için kullandığı araç, Birleşmiş Milletler programları ve barış güçlerine katılımdır. Körfez Savaşı’na BM çerçevesinde katılmak amacıyla 1992 senesinde geçirilmiş olan “Barış Gücü Harekatları Yasası” buna önemli bir örnektir. BM’nin küresel barış ve refahı tesis etmek görevinin destekçiliğini yapma hedefiyle hareket eden Japonya – bununla sınırlı olmakla beraber – kendi Öz Savunma Kuvvetlerinin hareket alanını seneler içinde genişletmeyi başarmıştır. BM bünyesi haricinde, Japon dış politikasında tam egemenliğe doğru atılan başka adımlar görmek de mümkündür. 1973’teki ilk petrol krizinden sonra Japonya’nın İsrail karşısında Arap devletlerini daha çok gözeten bir tavır alması buna örnek olarak gösterilebilir. Burada Japonya, kendi enerji ihtiyaçlarını öne çıkartarak İsrail yanlısı bir politikadan uzaklaşmış ve desteğini Arap devletlerine çevirmiştir. Günümüzde ise alternatif enerji kaynaklarının kullanıma girmesiyle, Japonya daha bağımsız bir politikaya doğru hareket etmektedir. Enerji ve ticaret konusundaki dışa bağımlılık, Japonya’nın kendi dış politikasını çizmesi için her zaman meşru sebepler ve fırsatlar sunan bir alan olmuştur. Bir diğer önemli gelişme 1977 yılında, Fukuda Doktrini’nin açıklanmasıyla gerçekleşmiştir. İsmini Başbakan Takeo Fukuda’dan alan bu doktrin, Japonya’nın Güneydoğu Asya ve ASEAN ile olan ilişkilerini düzenlemeyi ve bölgesel kalkınma ile siyasette Japonya’nın ağırlığını ortaya koymayı hedefler. Bu yönüyle doktrin sadece Japon dış politikasında egemen bir yaklaşımı değil, aynı zamanda aktif olarak büyük güç siyasetinin uygulandığı bir yaklaşımı da teşkil etmektedir.

Başbakan Takeo Fukuda (orta, sağ), Çin’ın lideri Deng Xiaoping (orta, sol) ile, Ekim 1978, Tokyo.
Kaynak: https://www.flickr.com/photos/13476480@N07/36976148703/in/photostream/ (10 Ağustos 2022 tarihinde erişilmiştir.)

Günümüze daha da yaklaştığımızda Başbakanlar Juniçiro Koizumi ve – yakın zamanda katledilen – Şinzo Abe’nin tam egemen bir dış politikaya geçebilmek için yaptıkları unutulmamalıdır. Öncelikle her iki Başbakan da anayasa konusunda Revizyonist gruba üye olmuş ve kariyerleri boyunca egemenliğin karşısında gördükleri bu anayasal engeli kaldırmak için çalışmıştır. Başbakan Koizumi özellikle 11 Eylül sonrasında ABD’ye yakın bir tutum sergileyerek, Başbakan Abe ise hem anayasal güvenlik konusundaki yorumlamaları genişleterek hem de Japonya’nın geleneksel silah ihracat politikasını değiştirerek bu yolda önemli adımlar atmıştır. Bu iki liderin kuvvetli temsilcileri olduğu anayasal Revizyonist akım ise bugün mecliste çoğunluğu oluşturmaktadır. Japonya’nın “tam egemen” ve “normal” bir devlete dönüşmesi ise bir zaman meselesi olarak görülmektedir.

Dış Politikada Seçici Egemenlik

Tarihsel bir akış içinde ele alındığında, günümüzde önemli bir kesim için ABD ile müttefik ancak tam egemen bir Japonya hedefi baskın olsa da halihazırda Japon dış ilişkilerinde bir seçici egemenlik durumu olduğu görülebilir. Hükümetler fırsatlar ve meşru sebepler oldukça Japonya’nın dış politikada da tam egemen ve tam bağımsız bir konuma gelmesi için çalışmaktadır; ancak ABD ile olan ittifak hâlâ önemini korumaktadır. Bu sebeple, Japonya ABD ile olabildiğince iyi dış ilişkiler kurarken kendi çıkarlarını gözetmek ve dengelemek yoluna gitmektedir. Japon dış politikası sadece kaçınılmaz bir şekilde ittifaka uyması gerektiği ya da kendi çıkarları ile ittifakın çıkarlarının örtüştüğü alanlarda dış politika egemenliği “kayıpmış” gibi davranmakta, geri kalan alanlarda ise seçici bir yaklaşımla bağımsız bir politika izlemektedir. Ancak güncel eğilimler devam ederse, tam egemen bir Japonya’nın ABD ile daha eşit bir ittifak içine girmesi ve hem küresel hem bölgesel dengelerde ittifaka sadık olmakla beraber yine de bağımsız bir dış politika düzenine geçmesi kaçınılmazdır.

Kaynaklar

Cohen, Tova. “Japan, Israel Upgrade Relations as Arab Oil Influence Wanes.” Reuters, 5 Sept. 2016, http://www.reuters.com/article/us-israel-japan-tech-idUSKCN11B11I. Accessed 10 Aug. 2022.

Hook, Glenn D., et al. Japan’s International Relations: Politics, Economics and Security. London, Routledge, 30 Aug. 2011.

Katsumata, Hiro, and Mingjiang Li. “What Is a “Normal” Japan? Implications for Sino-Japanese Relations.” Jamestown, 1 Aug. 2008, jamestown.org/program/what-is-a-normal-japan-implications-for-sino-japanese-relations/. Accessed 27 May 2021.

Kazuhiko Tōgō. Japan’s Foreign Policy, 1945-2009: The Quest for a Proactive Policy. Leiden, Brill, 10 July 2010.

Miyagi, Yukiko. Japan’s Middle East Security Policy: Theory and Cases. London, Routledge, 15 May 2011.

Samuels, Richard J. “After Abe, Japan Tries to Balance Ties to the U.S. And China.” Wall Street Journal, 28 July 2022, http://www.wsj.com/articles/after-abe-japan-tries-to-balance-ties-to-the-u-s-and-china-11659023711?st=ma2npyck77he0l8. Accessed 10 Aug. 2022.

Sneider, Daniel. “Japan Takes New Interest in Israel, to Arab Concern. Shift in Policy Prompted by Increasing Trade Ties.” Christian Science Monitor, 1 June 1988, http://www.csmonitor.com/1988/0601/otie.html. Accessed 10 Aug. 2022.

Woolley, Peter J. Geography and Japan’s Strategic Choices: From Seclusion to Internationalization. Washington, D.C., Potomac Books, Inc, Sept. 2005.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s