Kültürlü Nesiller Yetiştirmek ve İnsanı Harcamamak: Yabancı Dil ve Kültür Bölümlerinde Reform

SAFA DİNÇER

BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İNGİLİZ DİLİ EĞİTİMİ MEZUNUDUR.

Kültürlü ve eğitimli yurttaş yetiştirmek, cumhuriyetimizin gerçekleştirmeyi dilediği hedeflerden belki de en hırslısıydı. Yüz yıl sonra gündelik yaşamın pek çok noktasında her nesilden yurttaştaki eğitim ve kültür eksikliği tokat etkisi yaratıyor. Bir tokat gibi canımızı acıtıyor çünkü hayatımızı zorlaştırıyor, iletişim kurmayı bir külfet haline getirerek bizi yalnızlaştırıyor, topluluğa ait olma duygusunu sönümlüyor. Acımız yerini utanca bırakıyor hızlıca: biz nerede hata yaptık? Nerede hata yaptık ki çocuğundan yaşlısına bizim yurttaşımız senede on tane kitap okumadan ömrünü geçiriyor, on kişiden üçü1 hiç kitap okumuyor?

İngiliz Dili Eğitimi mezunu olarak eğitmenin eğitiminden başlamak istiyorum söze. Ne yazık ki kültür öğeleri, öğretmen adayının dünyayı kavrayışını geliştirip kavramsal ve analitik düşünmesini sağlayacak, öğretmeni yetiştirecek dersler sayıca çok az. Olanlar da hakkıyla işlenemiyor farklı sebeplerden dolayı. “Biz kısıtlı zamanda bu kadarını yapabiliyoruz, siz kendinizi geliştireceksiniz” sözünü duyuyoruz profesörlerimizden. Kendilerinde suç bulmuyorum tabii ki. Fakat eldeki veriler ve öğrencilerin belleğindeki öğretmen imajı bize gösteriyor ki öğretmen adayları bunu o ya da bu sebeple yapmıyor. Öğrencilerin hayatına dokunup dünyasını genişleten, görmenin ve düşünmenin farklı yollarını teşvik eden, entelektüel açıdan doyurucu öğretmen sayısı çok az.

Ben, bana Fernand Braudel’i okumamı tavsiye edecek kalibrede bir öğretmenim olduğu için şanslıydım fakat istiyorum ki öğrencilerin yüksek kalibreli öğretmenlere denk gelme “şansı” olmasın, öğretmenlerinin yüksek kalibresi bizim evlatlarımızın standardı olsun. Peki neden olamıyor? Sadece “teknisyenlik” gören bir insan elbette ki derinlikli biri olarak o fakülteden çıkamayacaktır. Kendisinde olmayanı başkasına aktarması mümkün değildir. Normal vatandaş yılda sekiz tane kitap okuyorken Eğitim Fakülteleri dört sene boyunca sekiz tane kitabı bile baştan başa okutmuyor, buradan mezun olan öğretmenlerden kimi nasıl yetiştirmesini bekleyeceğiz? Dili, o dili konuşanların tarihinden, kültüründen, toplumundan ayırmamak gerekiyor. Sadece kitap değil, diğer kültür öğelerini de tüketemiyoruz ve tartışamıyoruz. Kaç tane İngiliz Dili Eğitimi mezunu Anglophone tiyatrosuna, filmine, sanat eserlerine hakim?

Türkiye’de üniversite giriş sınavından aldığınız dil puanınızla tercih edebileceğiniz bölümlere İngilizce örneğinden yola çıkarak bir bakalım. İsimlerinden bunların birer lisans programı değil, uzmanlık alanı olması gerektiğini anlamak zor değil:

1) İngiliz Dili Eğitimi
2) İngiliz Dili ve Edebiyatı
3) İngilizce Mütercim Tercümanlık
4) Amerikan Kültürü ve Edebiyatı

Bu bölümler çok değerli fakat öğrencilere bütünlüklü bir eğitimi veremiyor. Hepsi kendi “uzmanlıkları” ile kısıtlı; iki veya üç yan disiplin dersleri maalesef ki yeterli değil.
Bu bölümlerin mezunlarının Birleşik Krallık’ın veya Birleşik Devletler’in tarihi, toplumsal ve siyasal yapısı, ekonomisi, özgün fikir akımları, insanlık tarihinde nerede konumlandığına dair ayakları üstüne basan on dakikalık bir konuşmayı yapmakta zorlanacağını öngörüyorum. Bir insan romanlardan sorumluyken, ders planı yazmakla, çeviri yapmakla meşgulken Anglophone medeniyetine dair kendisini ayrıca eğitmesini beklemek adil değil. En nihayetinde hayat da yaşanan bir şeydir.

Ben bütünlüklü eğitimle ilk defa Fransa’da değişim öğrencisi olarak bulunduğumda tanıştım. Kabaca “Yerel ve yabancı; diller, edebiyatlar ve medeniyetler” diye çevirebileceğimiz “langues, littératures et civilisations étrangères et régionales” bölümünün Anglophone programında alabileceğim derslerin çeşitliliği beni şaşırtmıştı. Aynı dönemde Gotik edebiyattan Birleşik Devletler tarihine uzanan dersler aldım. Brexit’in fikirsel altyapısını öğrendiğim ve CIA’in dış politika enstrümanı olarak kullanılmasını tartıştığım dersler oldu.

Bu bölümün öğrencisi belli sayıda dil bilimi, edebiyat, tarih, ekonomi dersi almak durumunda. O yükümlülüğü hangi derslerle sağlayacağı ise kendisine kalıyor bazı dersler dışında. İngiliz diline ve Anglophone dünyaya dair eğitim gördükten sonra öğretmen olmak isteyenler ise MEEF2 kısaltmalı yüksek lisans programına başlayarak bizim İngiliz Dili Eğitimi lisans programında gördüğümüz derslerin benzerlerini görüyor, staj yapıyor ve kamu personeli olmaya hazırlanıyorlar.

Türkiye’de yukarıda bahsedilen dört bölümün üçünden mezun olanlar iki dönemlik “Pedagojik Formasyon Sertifika Programı”na başlayabiliyor fakat bu sertifika programı ne kapsam ne de içerik olarak MEEF’e denk. Sosyal bilimler ve fen bilimleri bölümlerinde alınan eğitim daha kapsamlı olduğu için MEEF benzeri bir yüksek lisans programını kamuya alımda gerekli kılarak ve öğretmen adayını koruyarak (staj saatlerinin 6 saatten 20 saate çıkarılıp maaş ödenmesi, toplu taşıma yardımı gibi) iyileştirmelere gidilebilir.

Yabancı Dil ve Kültür bölümlerini yeniden yapılandırmak, gelecek nesillere daha kaliteli öğretmenler yetiştirmenin ve kültür hayatımızı geliştirecek tohumlar ekmenin ötesinde bir hamle. Fransa’da öğrenciler YDK dışında, LEA3 programında iki yabancı dilde YDK dersleri ve kendi seçimleri olan hukuk, ekonomi, işletme, bilişim gibi diğer bölüm derslerini alıyor. YDK ve politika/uluslararası ilişkiler ikilisini hakkıyla bitirmiş öğrenciler politika yapımına etkin şekilde katkı sağlayabilir, bakanlığın karar alma sürecinde ayakları yere basan öneriler veya itirazlar getirebilir, kültür dünyasından gastronomiye kadar hazırlanmış çok katmanlı stratejileri en iyi şekilde uygulayabilir. Ayrıca, YDK bölümlerini yapılandırma girişimi, olası geniş kapsamlı yükseköğretim reformunda kurumları/bölümleri tasfiye edilecek öğretim üyelerini de tek çatı altında toplayıp reformun politik maliyetini düşürebilir. Amerikan dış politikası veya İngiliz ekonomisi ve ticaret savaşları üzerine çalışan akademisyenler kendilerine YDK bölümlerinde yer bulabilir.

Akademisyenler, kamu tarafından yürütülen faaliyetler dışında Türk şirketlerine de katkı sağlayabilir. Alman pazarına açılacak şirketin Alman YDK ve işletme derslerini almış olması, Alman pazarında yapılacak operasyonlardan müşteri bağlamaya kadar birçok alanda şirketin potansiyelini arttıracaktır. Diğer örneğimiz de dünyadaki gelişmelerden olsun: Rus pazarından çekilen Batılı şirketlerin en azından bir kısmının yerini Türk şirketleriyle doldurmak gibi bir girişimimiz olsaydı, Rus YDK ve ekonomi/işletme/siyaset mezunları, pazara giriş yaparken kullanılacak argümanları en iyi şekilde hazırlayacak insan kaynağımız olabilirdi. Herkese bir yılda Excel öğretilebilir ama kavramsal düşünmeyi, farklı kültürel kodları özümseyebilmeyi, farklı kültürlerden insanlara onlardanmış gibi temas edebilmeyi öğrenmek, bir yılda kazanılması zor becerilerdir.

İnsan kaynağımızın ortalamanın altında olmasından duyduğum hüzünle giriştiğim bu yazıda aslında kültür ve sanatı, en başında kitap okumayı, nasıl tüm toplumsal kesimlerde popüler hale getirebileceğimiz hakkında yazmak istedim; fakat bu meseleyi bir yazıda bitiremeyeceğimi anlamam uzun sürmedi. Bu yazıda bir süredir aklımda olan, nesil yetiştirmenin önemli kollarından birinin, öğretmenlerin eğitimindeki sorunlardan bahsetmek istedim. Bir sonraki yazıda farklı bir koldan bahsedebiliriz. Şimdilik bu kadar sevgili okur, geri dönüşünüzü merakla bekliyorum!

1 “Türkiye’nin Okuma Kültürü Haritası”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü. https://www.bloomberght.com/haberler/haber/873000-turkler-yilda-7-kitap-okuyor
2Master de l’enseignement, de l’éducation et de la formation.”  Bu ismin tam çevirisinin anlaşılması, Türk dilinde eğitimle ilgili birbiri yerine kullanılan kavramlara hakim olmayı gerektirir. “Öğretmen Yetiştirme Yüksek Lisans Programı” şeklinde bağlamı önceleyen bir çeviri yaparak sizi bu zahmetten kurtarmayı seçiyorum.
3  “langues étrangères appliquées.” Uygulamalı Yabancı Diller.

Yorum bırakın