Bir Günlük Cumhurbaşkanı Abdülhalik Renda’yı, Günsel Renda Anlatıyor!

Röportajcı: Muratcan Zorcu
Prof. Dr. Günsel Renda — Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi

“Bugün 10 Kasım. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının seksen beşinci yıl dönümü. Özlemle anıyoruz!

Atatürk’ün 10 Kasım Perşembe günü vefatından İsmet İnönü’nün 11 Kasım 1938 Cuma günü Cumhurbaşkanı seçilene kadar Cumhurbaşkanlığına vekâlet eden Abdülhalik Renda’yı Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından birisini ön plana çıkarmak gayesiyle sizler için, eşi üzerinden Renda ailesiyle aile yakınlığı olan Günsel Renda’ya sorduk. Yarının Kültürü olarak söyleşinin sakin bir ortamda yapılabilme çabası için Günsel Renda’nın asistanlarına teşekkür ediyoruz.”


Atatürk, Fevzi Çakmak ve Abdülhalik Renda.

Muratcan Zorcu (MZ): Hocam merhaba, kıymetli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz. Sizden öncelikle Abdülhalik Renda’yı dinleyebilir miyiz?

Günsel Renda (GR): Abdülhalik Renda’nın yaşamından, idarî ve siyasi tarihimizdeki yerinden kısaca söz etmek gerekir. Yaşamı boyunca kaymakamlık, valilik, müsteşarlık, Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı gibi önemli devlet görevlerinde bulunmuştur. 1935 ile 1946 yılları arasında da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yapmış. Atatürk’ün 10 Kasım’da vefatında TBMM Başkanı olarak Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmiştir. Yani Cumhuriyet’imizin temel taşlarından birisidir.

MZ: Sizinle bir görüşmemizde Abdülhalik Renda’nın Kızılay’la ilişkisini dinlemiştik. Bunu tekrar edebilir misiniz?

GR: Abdülhalik Renda daha önce bahsettiğim bu önemli görevlerde bulunurken farklı evlerde oturmuştur. Abdülhalik Renda 1922’de Ankara’ya geldiğinde oturduğu Sarı Köşk diye anılan evi bugünlerde Renda Köşkü olarak da bilinir. Burası istimlak edilince kendisine verilen köşk hakkında hatıratında şöyle diyor: “Oturduğum bu köşkü sağ iken intifa hakkı bana ait olmak üzere şimdiden Kızılay’a veriyorum.”

Kaynak: https://ayrancim.org.tr/?tag=renda-kosku

MZ: Abdülhalik Renda eşiniz üzerinden aile bağınız mevcut ancak dedeniz Org. İzzettin Çalışlar üzerinden de bir aile bağı var. İzzettin Çalışlar ile Abdülhalik Renda’nın dostluğu hakkında neler söyleyebilirsiniz? Sizden dinleyebilir miyiz?

GR: Kimi aile bilgilerine gelince, şunu da belirtmeden geçemem. Benim dedem, annemin babası Kurtuluş Savaşı komutanlarından Orgeneral İzzettin Çalışlar. Çalışlar’ın Abdülhalik Renda ile iki üç kuşak önceden aile bağları var. Her ikisinin de günlükleri bugün elimizde. Yayımlanan bu günlükler, yalnızca aile bilgilerini değil, o günlerin sosyal yapısını ve günlük yaşam detaylarını da sergiliyor. Okunması gerekir.

Çalışlar ile Renda, Yanya doğumlular. Aynı yaşta oldukları için aile bağının yanı sıra mahalle ve okul arkadaşlığı da var. Eğitimlerini İstanbul’da sürdürüyorlar, Renda Mülkiye Mektebi’nden, Çalışlar da Harp Akademisi’nden mezun oluyor. Hatta Çalışlar, sınıf arkadaşı olan İsmet İnönü ile birlikte aynı yıl mezun oluyor. Ardından çeşitli görevler, zorlu yıllar… Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı.  İlginç olan aile beraberlikleri bu zorlu yıllarda çeşitli yerlerde de olsa devam ediyor. Yani ailelerin beraberliği devam ediyor. Benim için en ilginci ise, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşunda; Renda İzmir’in sivil valisi, Çalışlar ise askerî valisi olarak atanıyor. Atatürk iki yakın insana emanet ediyor İzmir’i. Özetle, her iki aile de resmî görevlerden sonra Ankara ve İstanbul’da hep beraber oluyorlar. Her nesil kendi arasında tanışıyor.

Renda soldan üçüncü, Çalışlar sağdan birinci. 1930’da Mareşal Fevzi Çakmak başkanlığındaki Yüksek Askerî Şura toplantısı. (Kaynak: Aytaç Demirci, Sabri Sayarı, Mustafa Abdülhalik Renda, Hatırat, Albüm (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019).

MZ: Hocam, Renda ailesiyle bağınız nasıl oldu? Bu süreç nasıl gelişti?

GR: Eşim Dr. Yavuz Renda ile evlenmem de Renda ailesiyle bağı güçlendirdi. Eşim de, amcamın eşi de Abdülhalik Renda’nın yeğenleriydi.

MZ: Sizinle bir görüşmemizde bahsetmiştiniz, kurucu kadronun kadınların okumasıyla ilgili düşünceleri çok güçlü. Kişisel meraklarıyla birlikte bahsedebilir misiniz?

GR: Entelektüel faaliyetlerde bulunuyorlar. Her türlü müziğe ilgililer. İnönü’nün de katıldığı kimi buluşmalarda sohbetlerin yanında briç oynuyorlar. Günlüklerine baktığımızda kültür ve sanatın yanında büyük bir okuma merakı var. Çeşitli konuları tartışıyorlar, günlüklerine de bunları yazmışlar. Ama bir noktayı burada özellikle belirtmek isterim, kadına saygı ve kadınların okuması. Diyarbakır’da daha 1916 yılında, Atatürk ve İnönü, İzzetin Çalışlar’ın da bulunduğu bir toplantıda kadınların okumasıyla ilgili konuşuyorlar, Çalışlar o gün günlüğüne yazmış: “Kadınları evden çıkarıp okula göndermeliyiz!” Bu görüşmelerde Descartes okuyorlar. Kadının toplumda yer alması sürekli tartıştıkları konular.

Burada kadınların okumasıyla ilgili Abdülhalik Renda ile kişisel bir anımı anlatmalıyım: Benim Robert Kolej’i bitirip Amerika’ya gideceğim zamanlar. Anneannemi ziyaret etmek için, Abdülhalik Renda bir gün geldi Bostancı’daki bizim evin bahçesine… Hiç unutmuyorum. Yaşlıydı tabii. Ve “Aileden yurt dışında okuyan ilk kız çocuk sen olacaksın!” demişti. Bu değerli insanların kadınların toplumdaki yerini önemsediğini hatırlamalıyız. Cumhuriyet’imizin 100. yılında da bu konuyu hâlâ önemsemeliyiz.

MZ: Cumhuriyet’imizin 100. yılındayız. Sizinle güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. İlginize teşekkür ederiz.

Yorum bırakın