Japonya’nın “Kürt Sorunu”: Göçmen Karşıtlığı ve Toplumsal Dinamikler

Mehmet Gönültaş
Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisidir.

Japonya’da yaşayan Kürtlerle ilgili son zamanlarda hem Türk ve Japon hem de dünya basınında sayısız haber yapıldı. Özellikle bu yılın bahar ve yaz aylarında yaşanan olaylar nedeniyle bu konuya olan ilgi büyük ölçüde arttı. Hatta yakın zamanda ünlü The Economist dergisi bile Japonya’daki Kürtler üzerinden Japonya’nın göçmen politikasını eleştiren bir yazı yayımladı. Türkiye’de ise bu konu ırkçı bir zemine çekilmeye başlandı. Özellikle göçmen karşıtı Japon gazeteci Ishii Takaaki’nin (石井孝明) Twitter’da konuyla ilgili Türkçe paylaşımlar yapmaya başlamasıyla ırkçılık için daha da müsait bir ortam yaratılmış oldu.

Kaynak: https://kurd-m-san.hatenablog.com/entry/2021/07/10/

Tokyo’da geçirdiğim bir yıl içerisinde bölgedeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile etkileşime girme şansım oldu. Bu kişilerin çoğu Tokyo’da en az on-on beş yıldır yaşayan ve burada düzenli bir hayat kurmuş kişilerdi. Bu yazıda kendi gözlemlerimden de faydalanarak Japon toplumunun tepkisini ve bölgede yaşayan Kürtlerin durumunu açıklamaya çalışacağım.

Öncelikle bu olayın tek boyutlu olmadığını belirtmek gerekiyor. Bu mesele sadece Kürtlerle ilgili değil, göçmenlerle ilgili. Kürtlerin ön plana çıkması ise son zamanlarda yaşanan birtakım olaylardan kaynaklanıyor. Ülkede kayıtlı ya da kayıtsız kaç tane Kürt olduğunu tahmin etmek zor, zira kayıtlı olan tüm Kürtler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geçiyor ve Türkler ile aynı kategoride sayılıyorlar. Kayıtsız göçmen olarak ise 2000’den fazla Kürt olduğu tahmin ediliyor. Burada yaşayan Kürtler ‘Türkiye’de baskı ve zülüm’ altında yaşadıklarını dile getirerek mülteci statüsü istiyor. Ancak şimdiye kadar mülteci statüsü alabilen sadece bir Kürt var. Bunların çoğu Orta Doğulu kaçak göçmenlerin toplandığı Kawaguchi ve Warabi civarlarında yaşıyorlar. Warabi ise bölgedeki en tehlikeli üç yerden biri olarak biliniyor ve Warabistan olarak da tanınıyor. Yaşanan olayların hemen hepsi de bu bölgelerde gerçekleşti.

Bu olaylara geleceğiz ancak durumu daha iyi kavrayabilmek için önce olayların başlangıcını anlatmak gerekiyor. Kürtler ilk olarak 1990’lı yıllarda Japonya’ya iltica etmeye ve pek çoğu kaçak olmak üzere Tokyo ve Nagoya gibi büyük şehirlerin etrafında yaşamaya başladılar. Pek çok Kürt inşaat sektöründe, küçük bir kısmı ise restoranlar gibi küçük işletmelerde çalışıyor. Özellikle Tokyo civarında Kürtlere ait azımsanmayacak sayıda inşaat ve yıkım şirketi olduğunu da söylemek gerek. Bugün Japonya’da 2000’den fazla kaçak Kürt olduğu tahmin edilmekte. Ülkede resmî olarak yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise 6000’den fazla. Bunların ne kadarının Kürt olduğunu tahmin etmek ise oldukça zor. Bunun yanında Irak Kürtleri’nin de varlığını unutmamak gerek. Ancak maalesef onların da sayısı net değil. Yakın zamana kadar Japonlar için Türkiye’den gelen herkes Türk’tü. Japonya coğrafi olarak bize çok uzak olması nedeniyle Türkiye’deki sorunları çok iyi bilen bir ülke değil. Bu nedenle yakın zamana kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı dendiğinde Japonların aklına sadece Türkler geliyordu. Bu durum 2015 Kasım seçimlerinde oy kullanmak için Tokyo Büyükelçiliği’nde bulunan Türkler ve Kürtlerin birbirine girmesi ile değişti. En az 12 kişinin yaralandığı olay Japonya’da büyük yankı uyandırdı ve Türkiye Kürtlerinin varlığı Japon kamuoyu tarafından bilinir hale geldi.

Japonya homojen olması ile ünlü bir ülke ve söz konusu göçmenler olduğunda Avrupa’ya kıyasla olabildiğince savunmacı ve muhafazakâr. Ülkede sokak kavgaları, kuralların çiğnenmesi, topluma rahatsızlık veren gruplar neredeyse hiç yok. Kendi tecrübemde, Japonya’da geçirdiğim süre boyunca birbiriiyle tartışan iki insan dahi görmedim. Herhangi bir sorunu karşılıklı özür dileyerek hiç tartışmadan halleden bir toplum. Bu nedenle 4 Temmuz’da sayısı bazı kaynaklara göre 100’den fazla olan iki Kürt grubun hastane önünde kavga ederek hastane operasyonlarının saatlerce durmasına sebebiyet vermesi ülkede infial etkisi yarattı. Zaten son yıllarda bölgede Kürtlerle ilgili şikâyetler artmaya başlamıştı. Mahallede ses yapılması, çöplerin mahalleyi kokutması, yasal izin alınmadan çeşitli işlerin yapılması gibi sorunlar bölgedeki Japonların tepkisini çekmişti. Bir nevi bölgedeki bazı Kürtlerin Japonya’da değil de Türkiye’de yaşıyormuş gibi hayatlarına devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu durum pek çok Japon için kabul edilebilir değil. Üniversite öğrencilerinden tutun bakkala kadar bölgedeki insanların rahatsızlığını görmek mümkün. Bölgede rahatsızlık yaratan bazı hareketler ise şunlar:

  • Son yıllarda artan taciz ve tecavüz vakaları
  • Gruplaşmalar ve bu gruplar arasında çıkan kavgalar
  • Reşit olmadan araç kullanmak ve bunu sosyal medyada paylaşmak
  • Çöpleri gelişigüzel bir şekilde atarak çevreyi ciddi şekilde kirletmek
  • Belediyeden izin almadan elektrik altyapısında değişiklik yapmak
  • Legal sınırın üzerinde yük taşıyarak trafikte tehlike yaratmak
  • Aşırı hız yapmak ve bunu Tiktok platformunda paylaşmak

Japonya’nın yukarıdaki olaylara ne kadar yabancı olduğunu anlatmak oldukça zor. Her şeyin kurallarla işlediği bir toplumdan bahsediyoruz. Çöpleri gruplandırıp atmanız gerekiyor mesela. Çöplerin, pazartesi kâğıt atıklar, salı cam atıklar gibi günleri oluyor ve buna uymazsanız çöpünüz toplanmıyor, ayrıca ceza yiyorsunuz. Böyle bir toplumda bazı Kürtlerin kurallara uymaması ve bunu topluma meydan okur gibi sosyal medyada paylaşması pek çok kişi gibi yerel yönetimin de tepkisini çekti. Haziran ayında Kawaguchi belediye meclisine “一部外国人による犯罪の取り締まり強化を求める意見書” yani “Yabancılar tarafından işlenen suçların denetiminin artırılmasını talep eden dilekçe” sunuldu ve çoğunluk oyu ile kabul edildi. Bu, bölgedeki yabancıların daha ağır cezalarla karşılaşacağı anlamına geliyor. Aynı zamanda Japon Ulusal Meclisi (日本国国会) üzerinde göçmen yasasının değiştirilmesi ve kaçak göçmenlerin ülkelerine daha kolay gönderilmesine yönelik değişikliğin yapılması için ciddi bir baskı olduğunu belirtmekte fayda var.

Daha önce söylediğim gibi, bu sorun Kürtler üzerine yoğunlaşmış olsa da tüm göçmenleri kapsayan bir sorun. Japonya hiçbir zaman göçmen dostu bir ülke olmadı. Bugün nüfusu azalırken bile göçmenleri ülkeye kabul etme konusunda isteksiz ve yetersiz. Japon toplumu ise kurallara uyulmamasına kesinlikle tahammül edemiyor. Ülkede açıkça bir ırkçılık olmasa da yabancılardan hoşnut olmayan bir grup olduğunu söylemek mümkün. Zenofobi toplumun büyük bir sorunu ve bunun en büyük nedeni kurallara uymayan turistler ve kaçak göçmenler. Bölgede bulunan Kürtler hayatlarına Türkiye’de yaşıyormuş gibi devam ettiği sürece bu sorunun çözülmeyeceği de kesin. Bu olaylar aynı zamanda Japon hükûmetinin planlarına da zarar veriyor. Hükûmetin uzun zamandır daha göçmen dostu yasaları hayata geçirmek istediği ancak toplumsal tepkiden çekindiği dile getirilen bir durum.

Bu durumun nereye evrileceğini tahmin etmek zor. Nüfusu gün geçtikçe yaşlanan Japonya’nın elindeki ucuz işçi gücünü bir anda kapı dışarı etmesi zor gibi görünse de toplumun gün geçtikçe artan tepkisi hükûmeti zor durumda bırakıyor. Bahsi geçen göçmen gruplarının da yakın zamanda Japon kurallarına uymaya başlamayacağını söylemek yanlış olmaz. Şüphesiz önümüzdeki yıllarda bu konu hakkında daha çok haber duyacağız.

Kaynaklar

https://wpb.shueisha.co.jp/news/society/2023/08/30/120508/ https://news.yahoo.co.jp/articles/350910ba413e3279bbed2f90e95985fd1cc7371c?page=1
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151025_japonya_oy_catisma
https://www.economist.com/asia/2023/10/26/meet-the-japanese-kurds

“Japonya’nın “Kürt Sorunu”: Göçmen Karşıtlığı ve Toplumsal Dinamikler” için bir cevap

  1. […] girip konuyla ilgili biraz sörf yaptığınızda daha fazlasını görebilirsiniz. Yazıyı fazla uzatmamak adına örnekleri biraz […]

    Beğen

Yorum bırakın