Arşiv Belgeleri Işığında ‘Altın Işık’

ORÇUN AYDOĞDU

AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ’NDE ARAŞTIRMA GÖREVLİSİDİR.

İlk baskısı 1339 (1923) yılında Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti tarafından yayımlanan Altın Işık, Ziya Gökalp’in Keloğlan, Tembel Ahmet, Pekmezci Anne ve Deli Dumrul gibi halk masallarını manzum ve mensur olarak ihtiva etmektedir. Gökalp, eserde yer alan metinleri üç kategoride değerlendirmiştir: Masallar (Keloğlan, Tembel Ahmet, Kuğular, Nar Tanesi, Keşiş Ne Gördün?, Pekmezci Anne, Yılan Bey’le Poltan Bey, Kolsuz Hanım, Küçük Hemşire, Deli Dumrul, Ülker ile Aydın, Küçük Şehzade, Ala Geyik), menkıbeler (Arslan Basat, Polvan Veli) ve tarihî hikâyeler (Alparslan) (Gökalp, 1339: 198). Kitabın “Çocuklar Kütüphanesi” üst başlığıyla yayımlanan serinin birinci kitabı olduğu da düşünüldüğünde, yazarın gelecek nesilleri eğitmek ve gelecek nesillerin Türk kültürünü tanımalarını sağlamak amacına hizmet ettiğini göstermektedir.

Ziya Gökalp, Cumhuriyet gazetesinde yayımladığı Hedefler ve Mefkûreler başlıklı makalesinde altın ışıktan bahsetmektedir. Buradaki bilgilere göre altın ışık, “kime dokunsa onu gebe” bırakan bir mefkûredir (Göksel, 1939: 48). Bu da altın ışığın neyle temas ederse etsin yeni bir oluşum ortaya çıkaracağını göstermektedir. Benzer bir şekilde Türk Medeniyeti Tarihi’nde yer alan “Kut ve Altın Işık” bölümünde de “kut”un gökten inen bir altın ışık şeklinde düşünüldüğünden bahsedilmektedir (Gökalp, 2019: 473-474). Buradan hareketle Gökalp’in eserine Altın Işık demesinin sebebi, Türkiye Cumhuriyeti ile yeni bir neslin, yeni bir medeniyetin, yeni bir zihniyetin oluşmasını sağlamaktır.

Altın Işık’ta yer alan metinler, Ziya Gökalp tarafından eserin basımından önce Türk Yurdu, Halka Doğru ve Küçük Mecmua gibi çeşitli süreli yayınlarda yayımlanmıştır (Gökalp, 2023: 17). Bu da eserin muhtevasının önceden oluşturulduğunu göstermektedir. Gökalp’in temel amacı, gençliğin eğitimidir. Örneğin Keloğlan masalında fakir bir babanın üç çocuğu olduğundan bahsedildikten sonra ortanca çocuk olarak tanıtılan Keloğlan’ın henüz yedi yaşındayken “ekmeğini elinin emeğiyle kazanmaya” çalıştığına değinilir (Gökalp, 1976: 3). Bu ifade ile gösterilmek istenen temel mevzu, gençlerin tembelliğe alıştırılmaması ve küçük yaştan itibaren çocukların ellerinden gelen gayreti göstermesi gerektiğidir. Bunun sonucu olarak genç yaşta kendi benliğine kavuşan kişi, birey hüviyeti kazanır ve Türk milletinin gelişmesi için var gücüyle çalışır.

Bu amaç doğrultusunda hareket eden Ziya Gökalp, on iki yaşına kadar hamallık, aşçı çıraklığı ve kahveci yamaklığı gibi çeşitli işler yapan Keloğlan’ın on iki yaşına geldiğinde “kendi nefsine güvenen tam bir erkek” olduğunu belirtmiştir (Gökalp, 1976: 3). Ayrıca masalın sonunda Keloğlan’a kalan hazineyle, konak ve dükkân satın aldığı düşünüldüğünde, “konak” ile kurulacak ailenin “dükkân” ile de aileyi geçindirecek maddi gelirin kastedildiği söylenebilir. Böylece yazar, yeni neslin gelişim sürecini ve yapılması gereken durumları açıkça Keloğlan üzerinden aktarmıştır. Benzer durum Tembel Ahmet masalı üzerinden de anlatılmıştır (Gökalp, 1976: 15). Gökalp’in istediği gençlik, kendi ayakları üzerinde durmayı bilen ve sürekli çalışıp kendini geliştiren bir gençliktir. Bu da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalmasını sağlayacak temel felsefedir.

Altın Işık’ta yer alan metinlerde, üvey annenin kötülük ile özdeşleştirildiği fark edilmektedir. Gerek Kuğular gerek Yılan Bey’le Poltan Bey gerekse de Kolsuz Hanım masalları bahsedilen yargıya kanıt niteliği taşımaktadır. Yazarın üvey anneyi kötü göstermekle amacı, aile yapısının sağlam atılması gerektiğini vurgulamaktır. Böylece sağlam ailenin güçlü bireyler oluşturacağı onun da devletin temelini teşkil edeceği görüşü önem kazanmaktadır. Ziya Gökalp haricinde Mehmet Emin Yurdakul’un şiirleri incelendiğinde onun da aileye önem verdiği görülmektedir. Bütün bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin aileye biçtiği değerin oldukça fazla olduğuna kanıttır.

Gökalp, Türklüğe vurgu yaparak gençlerin millî bilinçten ayrılmaması gerektiğini öne sürmektedir. Özellikle Ala Geyik’te “Turan”a vurgu yapılması bahsedilen düşünceyi kanıtlamaktadır (Gökalp, 1976: 159). Ayrıca I. Dünya Savaşı sonucunda ortaya çıkan olumsuz tablonun Türklerin felaketine zemin teşkil ettiğini düşünen yazar, Türkleri bu durumdan kurtaracak kişinin varlığına inanmaktadır. Arslan Basat’ta “Türk ilinde eksik olmaz kahraman” ifadesinin kullanılmasıyla (Gökalp, 1976: 186) hem Türklerin nasıl olması gerektiği gösterilmeye çalışılmış hem de mevcut durumdan Türklerin mutlaka kurtulacağı vurgulanmıştır. “Bir Mustafa Kemal adlı kahraman/ Kurtarıp Türklüğü bu Tepegöz’den” ifadesiyle de (Gökalp, 1976: 187) Türkleri kurtaracak kişinin Mustafa Kemal olduğu açıkça belirtilmiştir. Düşman ise Tepegöz ile özdeşleştirilmiştir. Bu da müellifin Atatürk’e karşı beslediği olumlu düşüncelerine kanıttır. Gökalp için Atatürk, vatan için elinden gelen gayreti gösteren bir kahraman ve Türklüğün kurtarıcısıdır.

Netice itibariyle Altın Işık’ta; Türklük, aile, çalışkanlık ve vatan bilinci gibi temel yapılar işlenerek istenen “yeni nesil” gösterilmiştir. Bu bağlamda Altın Işık’ın yol gösterici bir eser olduğu belirtilebilir.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığının Cumhuriyet Arşivinde bulunan beş belge, Altın Işık’ın devrinde nasıl algılandığını göstermesi bakımından önemlidir. Böylece eserin kimileri tarafından nasıl olumlu karşılandığı kimileri tarafından ise nasıl olumsuz karşılandığı (ya da öyle gösterilmek istendiği) açıkça anlaşılmaktadır.

Arşivde bulunan belgelerin ilki 26 Aralık 1923 tarihlidir. Maarif Vekaletine gönderilen yazıda, Altın Işık’ın on üç formadan müteşekkil ve her bir nüshanın “on beş kuruş yirmi dört paraya” mâl olduğu belirtilmiştir. Eylül 1923’te bir ekmeğin fiyatının yirmi kuruş olduğu düşünüldüğünde (Yolalıcı, 1998: 123) eserin uygun bir fiyata basıldığı yargısına varılabilir. Bu da kitabın ekonomik boyutunu göstermesi açısından kıymetlidir:

Türkiye Cumhuriyeti

Umur-ı Maarif Vekaleti

Matbaa-i Amire Müdüriyeti

Adet: 311

Maarif Vekalet-i Celilesine

Devletli Efendim Hazretleri,

On üç formada hitam bulan Altın Işık ile yedi forma teşkil eden Türk Adları namındaki eserlerden birincisinin beher nüshası on beş kuruş yirmi dört paraya mâl olmasına nazaran beş bin kitap için yetmiş sekiz bin ve ikincisinin keza beher nüshası on iki kuruş masraf ile vücuda gelmesine göre üç bin adedi için otuz altı bin kuruş sarf edilmiş ve her iki kitaptan birer adedi leffen takdim kılınmıştır. Kapaklarının üzerine vazedilecek fiyatların lutf-ı esarı müsterhamdır. Ol babda emr ü irade hazret-i men lehü’l-emrindir.

26 Kanun-ı evvel [1]339 [26 Aralık 1923]

Matbaa-i Amire Müdürü

[imza]

Telif ve Tercüme Kitabetine/29

Altın Işık/ yirmi beş

Türk Adları/ yirmi

(BCA, 49-253-2/3)

Belgeden anlaşıldığına göre Altın Işık’ın ilk baskısı beş bin adettir. Eserin toplam maliyeti ise yetmiş sekiz bin kuruştur. Metnin bir nüshası Maarif Vekaletine gönderilerek kitabın üzerine yazılacak satış fiyatının öğrenilmeye çalışıldığı görülmektedir. Eserin ilk baskısı kontrol edildiğinde arka kapakta “fiyatı 15 kuruş” ifadesiyle karşılaşılmaktadır. Bu da Altın Işık’ın maliyetine satıldığı ve kâr amacı güdülmediği yargısını kanıtlamaktadır. Çünkü bu eserin amacı devlete maddi katkı sağlamasından ziyade insanların özellikle de gençlerin faydalanmasını sağlamaktır. Bundan dolayı maliyetine satışın yapıldığını belirtilebilir.

30 Aralık 1923’te Maarif Vekaletinden Matbaa-i Amire Müdürlüğüne cevap gönderilir. Bu cevaba göre basımı tamamlanan Altın Işık’ın her bir nüshası için yirmi beş kuruş talep edilmelidir:

Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Müsvetteliği

Tesvit Tarihi: 30 Kanun-ı evvel [1]339 [30 Aralık 1923]

Matbaa-i Amire Müdüriyet-i Aliyyesine

26 Kanun-ı evvel [1]339 tarih ve 311 numaralı tahriratınız cevabıdır.

Tab’ları hitam bulan Altın Işık kitabı içi yirmi beş ve Türk Adları’na ise yirmi kuruş fiyat vaz’ı münasiptir efendim.

(BCA, 49-253-2/2)

Erzurum Atatürk Üniversitesinde bulunan Seyfettin Özege koleksiyonundaki Altın Işık nüshasında, kitabın satış fiyatı on beş kuruş olarak gösterilmiştir. Atatürk Kitaplığı ve Türkiye Yazma Eserler Kurumundaki nüshalar incelendiğinde ise fiyat ibaresine rastlanmamıştır. Buradan hareketle Maarif Vekaletinin yirmi beş kuruş olarak belirttiği satış fiyatını sonradan değiştirdiği ya da buna uyulmadığı söylenebilir. Bunun sebebi ise yukarıda da belirtildiği üzere eserin kültür hizmeti olmasında aranmalıdır.

Altın Işık basıldıktan sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerine devlet tarafından gönderilmiştir. Eserin gönderildiği yerlerden biri de Antalya’dır. Yüz adet gönderilen kitabın devletin çeşitli kurumlarına dağıtılması amaçlanmıştır:

Antalya

Maarif Müdüriyeti

Umumi: 419

Hususi: 80

13 Mart 1340 [13 Mart 1924]

Ankara’da Umur-ı Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Encümeni Riyaset-i Celilesine

Hülasa: Matbaa-i Amire’den muharrer kitaplar hakkında

Yüz adet Altın Çiftlik, Çocuklar Cenneti ve Altın Işık kitapları gelmiş ve mülhakat mükâtebine gönderilmek üzere taksim yapılmış ve merkez vilayetteki mükâtebede tevzi kılınmıştır. Salifü’l-arz kitaplar Himaye-i Etfal’e ait değilse mahallerine gönderilmek için bu husustaki irade-i aliyyelerinin işarına müsaade buyurulması arz olunur efendim hazretleri.

Teke Maarif Müdürü

[imza]

(BCA, 47-243-5/3)

Belgede “Himaye-i Etfal” yani Çocuk Esirgeme Kurumunun geçmesi, basılan kitapların oraya da gönderildiğine delildir. Özellikle de Altın Işık gibi yeni bir nesil yaratmayı amaçlayan kitabın ilgili kuruma gönderilmesi, çocuklar üzerinden yeni bir oluşumun başlatılmaya çalışıldığına kanıttır. Ancak ilgili yazıya verilen cevaptan, eserlerin Himaye-i Etfal’e gönderilmediği anlaşılmaktadır. Buna rağmen Himaye-i Etfal adının geçmesi kuruma farklı zamanlarda kitaplar gönderildiğini ve kitapların içeriğinin Altın Işık’a benzer olduğunu düşündürmektedir.

Teke Maarif Müdürünün imzasıyla gönderilen yazıya 22 Mart 1924 tarihinde cevap gönderilir. Bu cevaba göre Altın Işık, ilkokullara dağıtılmak üzere gönderilmiştir. Himaye-i Etfal için gönderilecek paketlerin üzerinde “Himaye-i Etfal için” ibaresi yazılacaktır:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükumeti

Maarif Vekaleti

Telif ve Tercüme Encümeni

22 Mart [1]340 [22 Mart 1924]

Antalya Maarif Müdürlüğüne

13 Mart [1]340 tarih ve 419/80 numaralı tahriratınız cevabıdır.

Gönderilen Altın Çiftlik, Çocuklar Cenneti, Altın Çiftlik[1] kitapları ibtidai mektepleri için gönderilmiştir. Himaye-i Etfal’e gönderilecek kitap paketinin üzerine “Himaye-i Etfal için” ibaresi yazılı bulunacaktır efendim.

(BCA, 47-243-5/2)

Antalya’ya gönderilen Altın Işık’ın iptidai mekteplere dağıtılması da Himaye-i Etfal’e dağıtılması kadar önemlidir. Çünkü devrin ilkokulu konumunda bulunan iptidai mektepler, yeni neslin istendik şekilde yetişmesi için önemli bir basamaktır. Buradan hareketle Altın Işık’a yüklenen misyon daha rahat anlaşılmaktadır.

Altın Işık ile ilgili arşivde bulunan son belge ise 26 Mayıs 1924 tarihine aittir. Bu belgeyi diğerlerinden ayıran temel nokta, Altın Işık’ın yeni nesil için zararlı olduğu kanaatini taşımasıdır. Ziya Gökalp’ten sonra Telif ve Tercüme Heyeti Reisi olan Abdülfeyyaz Mehmet Tevfik’in imzasıyla İstanbul Maarif Müdürlüğüne yazılan yazı, devrin farklı yönlerini göstermektedir:

Türkiye Cumhuriyeti

Maarif Vekaleti

Telif ve Tercüme Heyeti

Adet: 331

26 Mayıs [1]340 [26 Mayıs 1924]

İstanbul Maarif Müdürlüğüne

Ziya Gökalp Bey’in telif eylediği Çocuklar Kütüphanesinin birinci numarasını teşkil eden Altın Işık unvanlı eserin mündericatı, padişahlardan ve şehzadelerden bahis hikâyatı ve efsaneleri ihtiva etmekte olduğu görülmüş ve bu ise çocukların hayalinde padişahlara karşı bir incizap uyandırarak dimağlarında tekrar o köhne devirleri yaşatacağından bu hikâyelerin mektep çocuklarına okutturulmaması tavsiye olunur efendim.

Telif ve Tercüme Heyeti Reisi

Abdülfeyyaz Mehmet Tevfik

94 numara ile mekteplere yazılmıştır.

(BCA, 47-243-18)

Belgede yer alan “padişahlardan ve şehzadelerden bahis hikâyatı ve efsaneleri ihtiva etmekte” kısmı doğrudur. Ancak bu durumun sebebi, padişah ya da şehzadeleri övmek değil, onları adeta bir fon olarak kullanarak yeni neslin kendisini geliştirmesini sağlamaktır. Belgenin devamında yer alan “bu ise çocukların hayalinde padişahlara karşı bir incizap uyandırarak dimağlarında tekrar o köhne devirleri yaşatacağından” ifadesi ise şahsi bir yorumdur. Çünkü Altın Işık basıldığı gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerine gönderilerek çocukların eğitiminde kullanılmıştır. Ayrıca Abdülfeyyaz Mehmet Tevfik Efendi’nin düşünceleri doğru olsaydı Atatürk devrinde bu eserin basılması mümkün olmazdı.

Telif ve Tercüme Heyeti Reisi imzasıyla yazılan belgenin “94 numara ile mekteplere yazılmış” olması da yapılan hatanın boyutunu gözler önüne sermektedir. Çocukların çalışkan, ailesine bağlı ve Türk milliyetçisi olarak yetişmesini hedefleyen Altın Işık, belirtilen kavramların tam tersine, padişah ve şehzadeleri övdüğü, düşünülerek okullarda okutturulmamaya çalışılmıştır. Bu durumun sebebinin şahsî meseleler olduğu düşünülmektedir. Ayrıca cumhurbaşkanı ve başbakan gibi devleti yöneten kişilerin dikkatini çekmek amacıyla da yapıldığı söylenebilir. Abdülfeyyaz Mehmet Tevfik, bu tarz bir tutumla daha iyi makamlara gelebileceğini düşünmüş olabilir.[2] Mekteplere yazılan belge hakkında ayrıntılara ulaşılamamıştır. Sonraki süreçte Altın Işık’ın yasaklanmasına ya da toplatılmasına dair bir belge varsa -ki bizce yoktur- yapılacak yeni çalışmalar sonucu ortaya çıkarılacaktır.

Sonuç olarak söylenebilir ki Ziya Gökalp’in kaleme aldığı Altın Işık, yeni bir neslin yaratılmasında önemli bir araç olarak kullanılmıştır. Gökalp’in İttihat ve Terakki devrinde de gençler üzerinde etkili olduğu ve “gençleri cemiyetin ideallerine bağlamak”la görevlendirildiği düşünüldüğünde (Beysanoğlu, 2002: 96) Altın Işık’ın önemi daha rahat anlaşılacaktır. Yazar, teorik düşüncelerini edebî eserleri vasıtasıyla uygulamaya geçirmektedir. Altın Işık da bu bağlamda oldukça değerlidir.

Kaynaklar

Beysanoğlu Ş. Yeni Türkiye’nin Manevî Mimarı Ziya Gökalp. Ankara: Neyir Matbaacılık, 2002.

Çankaya A. Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler (III. cilt). Ankara: Mars Matbaası, 1968.

Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA). 49-253-2/2,3; 47-243-5/2,3; 47-243-18; 3-7-19/1.

Göksel A.N. Ziya Gökalp ve Çınaraltı. İstanbul: İkbal Kitabevi, 1939.

Yolalıcı M.E. “1922-1923 Yıllarında Samsun’da Fiyat Hareketleri (Belediye Meclisi Zabıt Defteri’ne Göre)”. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1998.

Ziya Gökalp. Altın Işık. (haz: Ali Duymaz). İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2023.

Ziya Gökalp. Altın Işık. (haz: Şevket Kutkan). Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1976.

Ziya Gökalp. Altın Işık. İstanbul: Matbaa-i Amire, 1339.

Ziya Gökalp. Bütün Eserleri-1. (haz: M. Sabri Koz). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019.


[1] Altın Işık yazılacakken yanlışlıkla Altın Çiftlik yazıldığı anlaşılmaktadır.

[2] Abdülfeyyaz Mehmet Tevfik Efendi, Mart 1870’te İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Öğretmenlik, müfettişlik ve müdürlük gibi çeşitli vazifelerde görev almıştır. İstanbul Hükûmetinin resmî olarak ortadan kalkması üzerine açığa alınmıştır. Ancak 6 Mart 1923 tarihinde Maarif Vekaleti Müdürler Encümeni, Mehmet Tevfik Efendi’nin Milli Mücadele’ye karşı muhalif bir tutumunun olmadığına ve herhangi bir muhalefette bulunmadığına kanaat getirerek devlet görevinde bulunabileceğine karar vermiştir (Çankaya, 1968: 554). Bu karardan kısa bir süre sonra da Ziya Gökalp’in yerine Telif ve Tercüme Heyeti Reisi olarak görevlendirilmiştir [Ali Çankaya’nın verdiği bilgide Mehmet Tevfik’in Ekim 1925’te Telif ve Tercüme Heyeti Reisi olduğu belirtilse de bu tarih hatalıdır. Arşivde bulunan belgeye göre Mehmet Tevfik, 9 Mart 1924’te bu göreve atanmıştır (BCA, 3-7-19/1)]. Mehmet Tevfik’in bu görevi muhalif olmadığını ispatlamak amacıyla kullandığı söylenebilir. Altın Işık için yazdığı yazı da bu bağlamda değerlendirilmelidir.

Ekler

“BCA, 49-253-2/2” numaralı belge.
“BCA, 49-253-2/3” numaralı belge.
“BCA, 47-243-5/2” numaralı belge.
“BCA, 47-243-5/3” numaralı belge.
“BCA, 47-243-18” numaralı belge.

Yorum bırakın