Selin Topkaya
Milano Üniversitesi Hukuk Bölümü yüksek lisans öğrencisidir.
Türkiye, uluslararası arenada birçok kronik problemle boğuşmaktadır. Coğrafyanın bir dayatması olarak bu kronik problemleri en çok komşu olduğu ülkelerle yaşamaktadır. Yine de kamuoyunca bilinen bazı problemler, oluşturduğu tehlikenin büyüklüğünden ötürü diğerlerinden daha çok bilinmekte ve önemsenmektedir. Bahsi geçen problemlerin başında Yunanistan’ın; 1914 Altı Devlet Kararı, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Barış Antlaşması’na aykırı olarak bu antlaşmalarda belirlenen adaları silahlandırması ve üslendirmesi gelmektedir. Doğu Ege adalarının Türkiye’ye coğrafi yakınlıkları sebebiyle oluşabilecek herhangi bir çatışma durumunda üs olarak kullanılması ve bu adaların sahip olduğu stratejik ve askeri önem, bahsi geçen sorunu Türkiye’nin Yunanistan’la yaşadığı diğer sorunların üstüne çıkarmaktadır. Türkiye’ye bu denli yakın adaların silahlandırılmasının yarattığı milli güvenlik sorunu dışında, Doğu Ege adalarının gerek karasuları gerekse kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi kıyı devletlerinin birtakım egemen haklara sahip olduğu deniz alanlarının sınırlandırılmasında etkisinin daha az olması ayrı bir önem taşımaktadır.[1]
Adaların uluslararası antlaşmalarla belirlenen statülerini incelemeden önce, bulundukları coğrafi konumun Türkiye’ye yakınlığı sebebiyle bu adaların Yunanistan’a verilmemesi yönünde oldukça çaba sarf eden İsmet İnönü’yü de anmak gerekmektedir. 25 Kasım 1922 Lozan Konferansı sırasında İsmet İnönü; Midilli, Leros, Sakız, Sisam ve Nikarya adaları için şunları söylemiştir: “Türk karasuları içerisinde bulunan küçük adalar ön Asya’nın emniyet ve asayişini çok yakından tehdit edebilirler. Anadolu bu adalarla tek bir vücut teşkil ettiğinden Türk hakimiyeti altında kalmaları muhakkak zarurettir… Bir küçük Yunanistan’ın bile Anadolu üzerinde emperyalist gelişme siyaseti bize yukarıdaki adaların Türkiye’nin emniyeti için ne kadar büyük bir tehlike teşkil ettiğini göstermektedir.”[2]
Kolaylık sağlaması açısından Doğu Ege adaları olarak anılan adalar, aslında hukuksal statülerini düzenleyen antlaşmalara göre üçe ayrılmaktadır:
i) Lozan Barış Antlaşması ile düzenlenen kuzeydoğu adaları (Midilli, Sakız, Sisam…);
ii) Lozan Barış Antlaşması ve Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile düzenlenen Boğazönü adaları (Limni, Semadirek…);
iii) Lozan Barış Antlaşması ve sonradan 1947 Paris Barış Antlaşması ile düzenlenen Oniki Adalar veya güneydoğu Ege adaları (Rodos, Meis, Kasos…).
Doğu Ege adalarının silahsızlandırılmasıyla ilgili görüş bildiren ilk metin, I. Balkan Savaşı sonrası Altı Büyük Avrupa Devleti’nin aldığı kararda bulunmaktadır. 13 Şubat 1914 tarihinde açıklanan bu karara göre o günlerde Yunanistan’ın işgali altında olan Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adaları, Osmanlı Devleti’ne geri verilecek, diğer bütün adaları kesin elinde bulundurma hakkı da Yunanistan’ın olacaktır. Osmanlı Devleti’nin güvenlik endişelerini gidermek için de Yunanistan’ın “adaları silahlandıramayacağı, kara ve deniz üsleri kuramayacağı ve askeri araçlarla kullanamayacağı” şart koyulmuştur.[3]
Kuzeydoğu Ege Adaları
Kuzeydoğu Ege adalarının hukuksal statüsünü düzenleyen Lozan Barış Antlaşması’nın 12. ve 13. maddeleri oldukça açıktır. 12. madde Altı Büyük Devlet kararına göndermede bulunmakla beraber, Asya kıyısına 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adaların, Türk egemenliği altında kalacağını da belirtmiştir. 13. madde ise adaların sadece silahsızlandırılacağını değil, bu silahsızlandırmanın ve üst kurmamanın detaylarını da belirtmiştir. Buna göre:
Barışın korunmasını sağlamak amacı ile, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Adalarında aşağıdaki önlemlere saygı göstermeği yükümlenirler:
- Bu adalarda hiçbir deniz üssü kurulmayacak, hiçbir istihkâm yapılmayacaktır.
- Yunan askeri uçaklarının Anadolu kıyısı toprakları üstünde uçmaları yasaklanacaktır. Buna karşılık, Türk Hükümeti de askeri uçaklarının sözü geçen adalar üzerinde uçmasını yasaklayacaktır.
- Söz konusu adalarda Yunan askerî kuvvetleri, askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısından çok olmayacağı gibi, jandarma ve polis kuvvetleri de bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis kuvvetlerine orantılı bir sayıda kalacaktır.
13. maddenin ilk paragrafı, açıkça bahsetmese de hava üssünün kurulmamasını da kapsamaktadır. Lord Curzon, antlaşma taslağının sunulduğu 31 Ocak 1923 tarihinde, bahsi geçen adaların, Türk heyetinin isteği üzerine, Türkiye’ye yöneltilecek saldırılarda, nasıl olursa olsun, kara, deniz ve hava üssü olarak kullanılmayacağının da antlaşmaya kesin hükümlerle konulduğunu belirtmiştir.[4]
Söz konusu maddenin ad vererek saydığı adalar, silahsızlandırılması gereken tek adalar grubunu oluşturmamaktadır. Zira bahsi geçen antlaşmanın 12. maddesinde atıf yapılan Altı Büyük Devlet kararına göre, Balkan Savaşı sırasında Yunanistan’ca işgal edilen ve bu kararla Yunanistan’a bırakılan bütün adaların, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, askerden arındırılması öngörülmektedir.[5]
Boğazönü Adaları
Boğazönü adalarının statüsünü de içeren ilk antlaşma yine Lozan Barış Antlaşması’nın 12. maddesidir. Aynı dönemde imzalanan Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin 4. maddesi ise şöyle buyurmaktadır:
Aşağıda gösterilen bölgeler ve adalar askerlikten arındırılacaktır. (…)
- Ege Denizi’nde, Semadirek, Limni, İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları.
Yine aynı antlaşmanın 6. maddesi tıpkı Lozan Barış Antlaşması’nın 13. maddesinde olduğu gibi, askerden arındırmanın kapsamını belirlemiştir.
Oniki Adalar
Güneydoğu Ege adaları veya daha yaygın tabirle Oniki Adalar, toplamda 14 ada ve onlara bitişik adacıklardan oluşmaktadır. Türkiye, Lozan Barış Antlaşması’nın 15. maddesiyle bu adaları İtalya egemenliğine bırakmış, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 10 Şubat 1947’de İtalya’yla imzalanan Paris Barış Antlaşması’yla da İtalya, bu adaları Yunanistan’a bırakmıştır.
Paris Barış Antlaşması’nın 14. maddesi, adaların egemenliğini İtalya’dan Yunanistan’a bırakmak dışında, bahsi geçen adaların aynı zamanda askerden arındırılmış bir statüye konulacaklarını da belirtmiştir.
- İtalya aşağıda sayılan Oniki Adaları Yunanistan’ın tam egemenliğine bırakmaktadır.
- Bu adalar askerden arındırılmış olacaklar ve böyle kalacaklardır.
Antlaşmanın XIII. ekinin D maddesinde ise askerden arındırılmaktan kastın ne olduğu belirtilmiştir. “Askerden arındırılmış” terimiyle ülke üzerindeki ve ilgili karasularındaki bütün deniz, kara ya da hava tesisleri ve istihkâmları ile kara, deniz ya da hava yapay engellerinin, silahlarının, kara, deniz ya da hava birliklerince üslerin kullanılmasının ya da bu birliklerce sürekli ya da geçici olarak kalınmasının, her türlü askeri eğitimin ve savaş malzemesi üretiminin yasaklanması gerektiği anlaşılmalıdır. Kısaca bahsi geçen adalar silahsızlandırılacak derken tam bir askerden ve silahtan arındırılma görülmüş, buralarda her türlü tesis, istihkâm ve üs kurulması ile askerî eğitim ve silah üretimi yasaklanmıştır. Bu adalarda yalnızca sınırlı sayıda güvenlik kuvvetlerinin bulunmasına ve eğitilmesine izin verilmektedir.[6]
Yunan Tezleri

İlgili antlaşmaların gerekli maddeleri incelendikten sonra, tartışmaya kapalı gözükebilecek kadar açık bir konuyla ilgili Yunanistan’ın ortaya sunduğu tezleri incelemek gerekmektedir. Yunanistan’ın ilk tezi, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanmasıyla, Lozan Boğazlar Antlaşması’nın düzenlediği Limni ve Semadirek’in askerden arındırılmış statüsünün değiştiğidir. Ancak hem Lozan hem de Montrö’de yer alan, adaların silahsızlandırılma statüsü Türkiye’nin güvenlik endişelerini gidermek için koyulmuştur. Montrö Konferansı’nın toplanmasında ise yalnızca Türkiye’nin güvenlik gerekçeleri rol oynamıştır. Yani Lozan’dan sonra yapılacak herhangi bir antlaşmadan, açıkça yazılmadığı takdirde, Türkiye’nin güvenlik endişelerine zarar verecek bir biçimde adaların silahlandırılabileceği imasının çıkması mantıken mümkün değildir. Çünkü bu şekildeki bir yorum, antlaşmaları anlamak için kullanılan, antlaşmaların ruhuna ve mantığına inme ilkelerine aykırıdır. Aynı zamanda uluslararası antlaşmaların yorumlanma kurallarına göre, birbiri ardına gelen iki antlaşmanın konusu ve tarafları aynıysa ve ikinci antlaşmada birincinin hükümlerinin geçersiz kılınacağı açıkça belirtilmiyorsa ve iki antlaşma birbiriyle çatışmıyorsa, birinci antlaşmanın ikinciye aykırı düşmeyen hükümleri yürürlükte kalacaktır.[7]
Yunanistan’ın öne sürdüğü ikinci tezin temelindeyse Lozan Antlaşması’ndan sonra hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın NATO’ya ve Birleşmiş Milletlere üye olması yatmaktadır. Buna göre bahsi geçen birliklere üye olmuş olmak, adaların silahsızlandırılmış statüsünü geçersiz kılmıştır çünkü bu adalar Lozan’da ‘barışın sürekli olmasını sağlamak’ için silahsızlandırılmıştı. Ülkeler arasında barış sağlandıktan ve iki ülke de belirli uluslararası örgütler aracılığıyla sürekli bir genel güvenlik sistemi kurmayı kararlaştırdıktan sonra, adaların silahsızlandırılmış statüsü otomatik olarak ortadan kalkmıştır. Yunanistan, bu teziyle rebus sic stantibus ilkesini vurgulamaktadır; bir antlaşma imzalandığı vakitten sonra, imzalandığı dönemin şartları köklü bir değişime uğradıysa, bu değişim sebep gösterilerek antlaşmalardan çıkılabilir veya antlaşmalar geçerliliklerini yitirebilir. Bahsi geçen ilkenin bu durumda uygulanamayacak olmasının iki sebebi vardır. İlk sebep bu ilkenin sınır antlaşmalarını kapsamamasıdır.[8][9] İkinci sebep ise köklü değişiklikten zarar gören tarafın, en azından antlaşmanın geçersiz kılınmasını istediğini öteki tarafa bildirmesi gerekmesidir. Ancak Yunanistan’ın hiçbir zaman böyle bir bildirisi veya talebi olmamıştır.
Yunanistan’a göre, Limni Adası’nın silahlandırılmasının nedeni, söz konusu adanın savaş vakti NATO tarafından savunulacak olması, barış vaktiyse NATO’nun planlarına ve tatbikatlarına dahil edilmesi gerekliliğidir.[10] NATO’nun askeri makamlarının adaların silahlandırılması lehine pozisyon almasından sonra Milli Savunma ve Dışişleri eski bakanı Hasan Esat Işık konuyu şu şekilde eleştirmiştir:
“[NATO, adaların silahlandırılmasıyla ilgili] ‘Türkiye ile Yunanistan arasında halledilecek bir meseledir’ demiştir. Böyle bir şey yok. Bu meseleye Türkiye ‘hayır’ demeden, doğrudan doğruya NATO’nun, ‘böyle bir şey olamaz; bugüne kadarki uygulama budur’ demesi lâzımdır […] hiç kimse iddia edemez ki, Türkiye’nin NATO’ya girmesinin bedeli, Ege’deki bazı haklarının Yunanistan’a devrolacağıdır.”
En çok öne sürülen son tez ise Türkiye’nin, Paris Barış Antlaşması’na taraf olmamasından mütevellit, Rodos ve Menteşe Adaları’nın silahsızlandırılmış statüsü kabul edilmiş olsa dahi bu konuda Yunanistan’ın muhatabı olamayacağıdır. Akademik bir temele dayanmayan ve kamuoyuna yapılacak propaganda için kullanılan bu tez şu sebeple geçerli değildir: Türkiye, Lozan Barış Antlaşması’nın tarafıdır ve bu antlaşmanın 16. maddesi de adaların akıbetini Altı Büyük Devlet’in ileride yapacakları antlaşmalarla kararlaştıracağını belirtmiştir. Yani Lozan Antlaşması, Paris Barış Antlaşması’na bir yol gösterici pozisyondadır ve bu antlaşmada Lozan’a gönderme yapıldığı için Türkiye’nin, Paris Antlaşması’ndaki maddelerin uygulanmasını isteme hakkı vardır.[11]
Sonuç
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından konuyla ilgili yapılan en son açıklamalara göre, “18 ada Yunanlı komşularımız tarafından antlaşmalara aykırı bir şekilde silahlandırılmış, [buralara] asker konuşlandırılmış[tır]”.[12] Ancak Doğu Akdeniz Politik isimli internet sayfası, açık kaynaklardan yararlanarak bulduğu görüntülere göre, 23 adanın tamamının uluslararası antlaşmalara aykırı olarak silahlandırıldığını ve/veya üslendirildiğini iddia etmektedir.[13] Her halükarda Türkiye’den kayıkla gidilebilecek kadar yakın mesafedeki adaların bu denli silahlandırılması ciddi bir güvenlik zafiyeti yaratmaktadır. Türkiye, bir an önce haklı tezlerini uluslararası arenaya taşımalı, kamuoyunda sıklıkla bu haklılığını vurgulamalı ve bu güvenlik zafiyetinin yaratabileceği sorunları en aza indirmek için gerekli önlemleri almalıdır.
Kaynaklar
Apatay, Çetinkaya, Ege’de Olup Bitenler. İstanbul: Deniz Basımevi Müd., 2006.
Cumhuriyet, “Hulusi Akar: “Adaların silahlandırılmasını kışkırtıcılık olarak görüyoruz””, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/hulusi-akar-adalarin-silahlandirilmasini-kiskirticilik-olarak-goruyoruz-1765699. Erişim 01/03/2022.
Doğu Akdeniz Politik, “Gayri Askeri Statüde Bulunan Adalardaki Askeri Unsurlar ve Kara, Hava ve Deniz Üsleri”. https://doguakdenizpolitik.com/gayri-askeri-statude-bulunan-adalardaki-askeri-unsurlar-ve-kara-hava-ve-deniz-usleri/. Erişim 01/03/2022.
Pazarcı, Hüseyin, Ege’de Deniz Sorunları Semineri, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1986.
Pazarcı, Hüseyin. Doğu Ege Adalarının Askerden Arındırılmış Statüsü. 2. bs., Ankara: Turhan Kitabevi Yayınları, 1992
Saka, Mehmet. Ege Denizinde Türk Hakları. 2. bs., İstanbul: Hareket Yayınları, 1974.
[1] Hüseyin Pazarcı, Doğu Ege Adalarının Askerden Arındırılmış Statüsü, 2. Baskı (Ankara: Turhan Kitabevi Yayınları, 1992), s. VI.
[2] Mehmet Saka, Ege Denizinde Türk Hakları, 2. Baskı (İstanbul: Hareket Yayınları, 1974), s. 92-93.
[3] Emekli Amiral Çetinkaya Apatay, Ege’de Olup Bitenler (İstanbul: Deniz Basımevi Müd., 2006), s. 392.
[4] Pazarcı, Doğu Ege Adalarının Askerden Arındırılmış Statüsü, s. 14.
[5] Pazarcı, a.g.e., s. 9.
[6] Pazarcı, a.g.e., s. 24.
[7] 1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, m. 30/3 ve 59/1.
[8] Lozan Barış Antlaşması’nın 12. Maddesi ile Türkiye ile Yunanistan arasındaki ülke sınırları ve adaların ülkesel statüleri belirlenmiştir.
[9] 1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, m. 62/2a:
2. Şartlarda meydana gelen esaslı bir değişikliğe bir antlaşmayı sona erdirmek veya ondan çekilmek için bir gerekçe olarak şu hallerde başvurulamaz.
a – antlaşma bir sınırı tesis ediyorsa…
[10] Emekli Amiral Çetinkaya Apatay, Ege’de Olup Bitenler (İstanbul: Deniz Basımevi Müd., 2006), s. 395.
[11] Çetinkaya, a.g.e., s. 397.
[12] Cumhuriyet, “Hulusi Akar: “Adaların silahlandırılmasını kışkırtıcılık olarak görüyoruz””, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/hulusi-akar-adalarin-silahlandirilmasini-kiskirticilik-olarak-goruyoruz-1765699. Erişim 01/03/2022.
[13] Doğu Akdeniz Politik, “Gayri Askeri Statüde Bulunan Adalardaki Askeri Unsurlar ve Kara, Hava ve Deniz Üsleri“. https://doguakdenizpolitik.com/gayri-askeri-statude-bulunan-adalardaki-askeri-unsurlar-ve-kara-hava-ve-deniz-usleri/. Erişim 01/03/2022.
Sayın, Selin Topkaya çalışmanın çok güzel ve faydalı olmuş,tebrikler. Oryal ÜNVER
BeğenBeğen