Osmanlı’da Edebiyatçı Büyükelçi: Yusuf Vezirli’nin İstanbul Hayatı

Dilgam Ahmad
Araştırmacı Yazar

28 Mayıs 1918’de Azerbaycan Millî Şurası, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmiştir. Altı maddeden oluşan Bağımsızlık Bildirgesi’nde yeni ilan edilen Azerbaycan Cumhuriyeti’nin takip edeceği iç ve dış politikanın öncelikleri ve ilkeleri ifade edilmiştir. Azerbaycan hükümeti kısa zamanda öncelikle komşu devletlerle diplomatik ilişkiler kurulması, temsilciler gönderilmesi için çalışmıştır. Bu devletler arasında öncelik Osmanlı Devleti’ydi. 

4 Haziran 1918 senesinde imzalanan Batum Antlaşması’ndan sonra Osmanlı ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler Kafkas İslam Ordusu tarafından Bakü’nün işgalden kurtarılması ile sonuçlanmıştır. Bu dönemde Osmanlı’da bulunan Mehmet Emin Resulzade’nin başkanlığındaki Azerbaycan Murahhas Heyeti iki devlet arasındaki ilişkilerin kuvvetlenmesi için çalışmıştır.

1918 yılının Ekim ayında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Osmanlı ve Avrupa devletleri ile ilişkilerinin ilerlemesi için Rusya müslümanları arasında tanınan bir şahsiyet olan hukukçu Alimerdan Topçubaşı’nı olağanüstü yetkileri kapsayan bakan ve temsilci kısmında İstanbul’a göndermiştir. 

Alimerdan Bey’in İstanbul’da bulunduğu vakitlerde Osmanlı Devleti I. Cihan Savaşı’nda mağlup olduğu için en zor dönemlerini yaşamaktaydı. Yenilgiye uğrayan Osmanlı İmparatorluğu Ahmet İzzet Paşa hükümeti kurulunca İtilaf Devletleri’yle barış antlaşmasının imzalanmasına karar vermiştir. Limni adasının Mondros Limanı’ndaki Agamemnon zırhlısında yapılan görüşmeler sonucunda Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında Mondros Mütarekesi imzalanmıştır. 25 Madde’den ibaret Antlaşma’da Güney Kafkasya ile ilgili de kararlar alınmış ve bu kararlar kısa sürede uygulanmıştır. Güney Kafkasya ile ilgili alınan bu karar Azerbaycan Cumhuriyeti hükümetinin itirazına neden olmuş, sonuçta Bakü’de Osmanlı kuvvetlerinin yerini 1919 senesinin Eylül ayına kadar İngiliz kuvvetleri almıştır.

İngilizlerin Azerbaycan’ı terk etmesi arifesinde 2 Ağustos 1919 senesinde daha önce Kırım’da elçilik yapmış Yusuf Vezirli temsilci olarak tayin edilmiştir.

  1. Yusuf Vezirli Kimdir?[1]
Yusuf Vezirli

Yusuf Vezirli 1887’de Azerbaycan’ın Şuşa şehrinde doğmuş, ilk eğitimini de orada almıştır. Bakü Real Mektebi’nde eğitimini sürdüren Yusuf Vezirli, yüksek eğitimini 1910-1915 senelerinde Kiev İmparator Üniversitesi’nin hukuk fakültesinde almıştır. Öğrencilik yıllarından itibaren aktif şekilde çalışan Vezirli Azerbaycan’da Resulzade’nin başkanlığında kurulmuş Müsavat Partisi’nin Kiev şubesinin başkanı tayin edilmiştir. Başarılı faaliyetinden dolayı Azerbaycan Devleti onu Ukrayna temsilcisi olarak atamıştır. Fakat Bolşevikler’in Ukrayna’daki galibiyetinden sonra Yusuf Vezirli, Kafkasya’ya dönmüş, 1919 senesinde İstanbul’a gönderilmiştir. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin işgalinden sonra Fransa’ya giden Yusuf Vezirli daha sonra bolşevik arkadaşlarının desteği ile 1926’da memleketine dönmüşse de, 1940 senesinde anti-Sovyet faaliyetine, İngiltere, Fransa, Türkiye ve Almanya’nın çeşitli teşkilatlarına casusluk ettiği gerekçesi ile 8 yıl hapse mahkum edilmiş, Gorki vilayetinin Suhabezvodnaya köyündeki hapishaneye gönderilmiştir. 3 Ocak 1943 tarihinde ise orada vefat etmiştir.[2]

Yusuf Vezirli, Azerbaycan’ın önemli roman yazarıdır, “Studentler”, “Kızlar Bulağı”, “Kan İçinde” gibi Azerbaycan’ın eski ve yakın tarihi ile ilgili eserleri kaleme almıştır.

  • Yusuf Vezirli’nin Osmanlı Hakkındaki Görüşleri

Yusuf Vezirli makalelerinde Osmanlı’nın payitahtı İstanbul şehrinin öneminden bahsetmiştir. O, Azerbaycan’ın İstanbul’da elçi bulundurmasının önemini şu şekilde belirtmiştir: “Bugün bizim elçilerimiz Rusyadan ayrılan devletlerin dışında diğer yerlerde yoktur. Halbuki bizim istiklal meselesi Batı’da muzakere olunacaktır ve Batı’da da elçiler bulundurulmalıdır. Elçi tayin olunacak payitahtlardan bugün ehemiyeti ile birinciliği kazanan İstanbul’dur. İstanbul bugün İtilaf kuvvetlerinin toplandığı bir noktadır. Buradan bütün Yer yüzünün matbuat mümessilleri mevcuttur… Demek, alem İstanbulda’dır: siyasi işlerin uçu, efkar-i umumiyenin gözü… hepsi burada.”[3]

İstanbul Konsoloshanesi

Yusuf Vezirli, İstanbul’un Azerbaycan için önemli olduğunu çok iyi anladığından burada yapılan faaliyetlerin Paris’e daha çabuk ulaşacağını ve Azerbaycan’ın kaderine etki edeceğini savunmaktaydı.

İstanbul’a gitmek için Batum’dan geçen Yusuf Vezirli, burada İngilizler tarafından çeşitli bahanelerle oyalanmıştır. Azerbaycan’ın Dışişleri Bakanı olan Memmed Yusuf Caferov, Türkiye’de diplomatik temsilcilik açılması ile ilgili İngiltere hükümetine üç defa (1919’un 27 Haziran’ında, 21 Ağustos’unda ve 25 Eylül’ünde) müracaat etmiştir.[4]

Nihayet Yusuf Vezirli, Batum’da iki ay kaldıktan sonra bir tüccar sıfatı ile aldığı vizeyle, 18 Haziran 1918’de küçük bir gemi ile İstanbul’a ulaşmış, birkaç gün sonra ise Türkiye’nin Dışişleri Bakanı ile görüşmüş ve kendisini takdim etmiştir.[5]

  • Yusuf Vezirli’nin Osmanlı Basınına Verdiği Mülakatlar
“Azerbaycanın Yavru Sancağını Taziz”, Vakit, sayı 802, 31 Kanunisani 1336

Kafkasya’da kurulan yeni devletin temsilcisi olarak Yusuf Vezirli, Osmanlı basınında ilgi çekmiş, birkaç defa mülakat vermiştir. Yeni Gün gazetesine mülakatında Yusuf Vezirli, birkaç konuya değinmiştir.[6] Yusuf Vezirli, Azerbaycan’daki genel durumu şu şekilde değerlendirmiştir: “Yeni yeni icraat meyanında Bakü’de açılan darülfünun ile Bakü-Culfa şimendiferini zikir edebilirim. Millî cereyan kuvvetleştiği gibi eski Rus mektepleri de millileştirilmektedir.” Azerbaycan ordusunun durumu ile ilgili şu bilgileri vermiştir: “… Malum olduğu üzere Rus idaresi zamanında Azerbaycan Türkleri hıdmet-i askeriye ile mükellef değildi. Bununla beraber Azerbaycan teşkil ettiği gönüllü kıtaatını Galiçya cephesine göndermişti… İlk teşkilat-ı askeriyemiz 1918 Mayıs’ında başlayarak Samed Bey Mihmandarlı’nın himmeti sayesinde muvaffakiyetle tetevüc etmiştir”. Azınlıklarla ilgili soruyu şu şekilde cevaplamıştır: “Azerbaycan’da ekalliyetler Türklerin müsavi hukuk ve müsaadatı dahilinde yaşamaktadır. Aralarında hiçbir münazaa ve münakaşa mevcut değildir. Kanun nazannda aynı hukuka malik ve parlamentoda ekseriyetleri nispetinde azayı haiz bulunduklanndan komşu hükümetlerin iğvaatı tesirsiz kalmaktadır… Azerbaycan’da hakiki manasıyla istiklal-i milli ve siyasi mevcuttur.”

Komşu hükümetlerle olan ilişkilerin vaziyetine dair şu bilgileri vermiştir: “Biz komşumuz olan hükümetlerle dostane yaşıyoruz… Hepimiz Ermenistan’ın temin-i istiklal etmesini isteriz. Bu milletin kendi ırki hudutları dahilinde hür ve mesut yaşamasını temenni ederiz.”

“Azerbaycan Mümessiliyle Mülakat: Dersaadet Mümessili Yusuf Bey Vezirov’un Beyanatı”. Yeni Gün, sayı 226, 2 Teşrinisani 1335

15 Kasım 1919 tarihinde Tasvir-i Efkar gazetesine mülakatında[7] Çarlık Rusyası generallerinden Denikin’le ve Ermenistan’la ilişkilere dair soruları cevaplamıştır. Yusuf Vezirli, Hazar Denizi’nde bağımsız Azerbaycan filosunun milli bayrakla yüzmesinin ülkesinin en doğal hakkı olduğunu vurgulamıştır: “Bahr-ı Hazar’da Azerbaycan’a ait bir filomuz vardır. Bu filo bittabi mustakil olduğumuz için kendi milli bayrağımız tahtında seyrüsefer etmektedir. 27 Eylül’de Gönüllü Ordu Kumandanlığı hükümetimize bir nota göndererek Bahr-ı Hazar’daki vapurların Azerbaycan bayrağıyla seyrüsefer etmelerinin men olunmasını talep eylemiştir… Esasen biz de Bahr-ı Hazar sahilinde bir hükümet olduğumuz için bu denizde hakkımız olması kabil-i itiraz değildir.” Ermenistan’la ilişkilere dair soruya şu şekilde yanıt vermiştir: “Teşekkür olunur ki artık Ermenilerle de anlaşmaya başladık. Ermenistan Hariciye Nazırı hükümetimize müracaatla bir Ermenistan-Azerbaycan Konferansı içtimasını teklif etmiş ve hükümetimizce bu teklif kemal-ı memnuniyetle karşılanarak konferansın mümkün olduğu kadar süratle Bakü’de toplanması dermiyan edilmiştir… Bizim bütün arzumuz komşu Ermenistan ile sulhperver bir şekilde yaşamak ve iki milletin saadetine hıdmet eylemektir.”

10 Kasım 1920 tarihinde verdiği diğer bir mülakatta Yusuf Vezirli bağımsızlığının ikinci yılına doğru giden Azerbaycan’daki olaylardan bahsetmiştir: “… Bakü’de bir de darülfünun tesis edilmiştir… Bakır madenleri, Bakü petrol kuyuları hep Azerbaycanlıların sermayesiyle milli şirketler tarafından işletilmektedir… Rusya ile Azerbaycan arasında İngiliz hükümeti tarafından tayin edilen muvakkat bir hudud vardır. İngiltere hükümetinin kefaleti sayesinde Ruslar bu hududa tecavüz etmiyorlar.”[8]

  • Azerbaycan’ın İtilaf Devletleri Tarafından Tanınması ve Elçilik Ziyaretleri

I. Dünya Savaşı bittikten sonra 1918 yılının sonlarında savaşın sonuçlarının müzakerelerine başlanmış, Paris’te Barış Konferansı düzenlenmiştir. ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın başlıca organizatörleri olduğu konferansın temel amacı, galip İtilaf devletleri ile mağlup Almanya-Osmanlı bloğu arasında anlaşma yapmak; ayrıca parçalanmış Rusya İmparatorluğu’nun geleceği ile ilgili karar vermekti. Bu nedenle toplantıda Azerbaycan’ı temsil etmek için daha önce İstanbul’da temsilci olan Alimerdan Topçubaşı başkanlığında bir heyet Fransa’ya gitmiştir. Heyetin başarılı faaliyeti ve Rusya’dan gelen Bolşevik tehlikesinin yayılmasının önüne geçmek zarureti, İtilaf Devletlerinin Azerbaycan Cumhuriyeti’ni fiilen tanımak kararına sebep olmuştur. Böylece, Azerbaycan’ın bağımsızlığı 10 Ocak 1920 yılında Paris Barış Konferansı’nda fiilen tanınmıştır.

Bu tanınma işgal altında olan İstanbul’da büyük sevinç yaratmış, Azerbaycan’ın İstanbul sefareti ziyaretçi akınına uğramıştır. Yeni Gün gazetesi ziyaretlerle ilgili yazmaktadır: “… Dün İstanbul’da bulunan Azerbaycanlılar, tüccar, talebe sefarethaneye giderek Azerbaycan hükümetinin şehrimizdeki mümessili Yusuf Bey Vezirli’ye beyan-ı tebrikat eylemişler, bu büyük ve tarihi günü tesit etmişler…”[9]

Gazetelerdeki haberlerde Darülfünunun Edebiyat ve Hukuk bölümünün ve Ziraat Mektebi’nin talebeleri[10], Cemiyet-i Sufiye[11], Galatasaray Mektebi ve Türk Ocağı[12] heyetleri, Posta ve Telgrafçılar Teavün Cemiyeti[13] ve birçok kişi ve kurumların sefarethaneyi ziyaret ederek Yusuf Vezirli’yi tebrik ettiklerine dair bilgiler mevcuttur.

30 Ocak 1920 tarihindeyse Türk Ocağı tarafından Darülfünunun Konferans Salonunda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının tanınması ile ilgili Halide Edip’in başkanlığında toplantı yapılmıştır. Halide Edip, konuşmasında Azerbaycan’ın kurtuluşunda Osmanlı Devleti’nin rolünden bahsetmiştir: “Bugün Türk ailesine yeni doğan bir küçük Türk hükümetinin veladetini kutlamak üzere biz Osmanlı Türkleri burada toplanıyoruz… Son büyük muharebe Osmanlı Türkünün felaketi pahasına oldu. Fakat milyonlarca Türk’ün akan kanı şarkta Rus emperyalizminin zincirleri altında bağlı duran müslüman Türk kardeşlerimizin hürriyet müjdesini satın aldı. Onun için bu gün hakikaten bizim günümüz, sevinç günümüzdür… Sevgili bayrağımızın yanında duran şu yavru bayrağı selamlayalım.”[14]

Toplantıda Yusuf Akçura, Hamdullah Suphi, Ruşen Eşref ve diğer önemli kişiler konuşmalar yapmışlar.

  • Azerbaycan’ın İşgali ve Sefaretin Kapatılması

27 Nisan 1920 tarihinde Rusların Bakü şehrini ele geçirmeleri sonucunda Azerbaycan Cumhuriyeti işgal edildi. Kısa müddet yarı bağımsız bir cumhuriyet olarak faaliyet gösteren Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Türkiye’deki yeni Ankara Hükümeti’ne temsilci olarak İbrahim Ebilov’u göndermiştir. Ebilov, Mustafa Kemal Paşa tarafından büyük sevgi ve ilgiyle karşılanmıştır. 18 Kasım 1921 yılında Anakara’da Azerbaycan Sefareti’nde bayrak çekme töreninde Mustafa Kemal Paşa Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkileri şu şekilde değerlendirmiştir: “Azerbaycan ile Türkiye arasında mevcut kardaşlığın, samimiyetin doğurduğu bağdan başka, Azerbaycan’ın diğer dostlarımıza temas noktasında bulunması da kıymetli ve ehemmiyetlidir. Coğrafi vaziyeti göz önüne getirilirse, hakikaten Azerbaycan’ın Asya’daki kardaş hükümet ve milletler için bir temas ve birleşme noktası olduğu görülür, Azerbaycan’ın bu özel mevkii, vazifesini pek mühim kılmaktadır.”[15]

İbrahim Ebilov, İzmir İktisat Kongresi arifesinde aniden rahatsızlanmış, 23 Şubat 1923’te vefat etmiştir. SSCB’nin oluşumundan sonra Birlik ülkelerinin temsilcilikleri lağvedilmiştir.

  • Sonuç

Azerbaycan Cumhuriyeti kurulduktan sonra onu ilk destekleyen devlet Osmanlı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı’nda zor koşullar altında varlığını sürdürdüğü bir zamanda Azerbaycan’la Batum Antlaşması’nı imzalayarak yeni cumhuriyetin başkentini işgalden kurtarmıştır. Bu dönemde Azerbaycan resmi şekilde Avrupa devletleri tarafından tanınmadığı için Azerbaycan temsilcileri olan Mehmet Emin Resulzade, Alimerdan Topçubaşı İstanbul’da bulunan dünya devletlerinin elçilikleriyle temas kurmuş, Osmanlı üzerinden çıkış elde etmeye çalışmışlardır. Resulzade’nin ve Topçubaşı’nın başarılı faaliyeti sonucunda kısa zamanda iki devlet arasındaki ilişkiler kuvvetlense de, Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğraması Bakü’ye İngiliz kuvvetlerinin gelmesine neden olmuştur. İngilizlerin Kafkasya’dan çekilmesinden sonra Azerbaycan hükümeti ilişkilerin daha da ilerlemesi için Yusuf Vezirli’yi elçi olarak göndermiştir. Yusuf Vezirli’nin elçiliği dönemi İstanbul’un işgali yıllarına tesadüf ettiği için Türk toplumunda bağımsız bir devletin sefaretinin açılması olumlu bir hava yaratmış, özellikle Türk Ocağı gibi milliyetçi teşkilatların ve kişilerin sevincine neden olmuştur. Fakat Yusuf Vezirli, Azerbaycan’ın Osmanlı’daki elçisi olduğu için Anadolu’daki Kurtuluş hareketinin önemini anlayamamış, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğindeki savaşın zaferle sonuçlanacağına inanmamıştır. Ahmet Ağaoğlu’nun eşinin akrabası olduğu için Samet Ağaoğlu’nun hatıralarında Yusuf Vezirli hakkında şu şekilde yazması da bununla ilgilidir: “Yusuf Vezirof iyi salon adamı, acemi, beceriksiz politikacıydı. Anadoluda başlamış milli mücadeleye karşı soğuk davranıyor, hatta onu küçümseyen sözleri gazetelere geçiyordu. Annemin birkaç defa yaptığı uyarılara aldırış etmedi. Fakat dostları da yavaş yavaş azaldı sonunda, Azerbaycan’a komünist idare gelince işsiz, ancak sığınmış adam olarak İstanbul’da kaldığı zaman sefaretin salonları çoktan boşalmıştı. Sefarette oturan, heyecanlı, el kol hareketleri bol bir başkâtiple genç güzel karısından başka kimseyle görüşmüyordu. Zaferden sonra Ankara’nın İstanbul’dan uzaklaşması için ilk işaret verdiği adamlardan biri de Yusuf Bey oldu. Bir daha ne yüzünü gördüm, ne ismini işittim.”[16]

Yusuf Vezirli Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Türkiye’deki ilk elçisi görevinde bulunmakla iki devlet arasındaki ilişkiler açısından ve elçisi olduğu devletin çıkarlarının sağlanması ve desteklenmesi açısından tarihi bir rol üstlenmiş, Azerbaycan diplomasisinin ilk temsilcilerinden olmuştur.

Kaynakça:

Ağaoğlu Samet, Hayat Bir Macera, İstanbul, 2013

Çemenzeminli Yusuf Vezir, Seçilmiş Eserleri, Bakü, 2005.

Çemenzeminli Y.V, Müstegilliyimizi İsteyirikse. Bakü, 1994.

Abutalıbov Ramiz, “Y.V.Çemenzeminlinin Diplomatik Faaliyeti Hakkında”, Odlar Yurdu gazetesi, sayı 438, 1989

Sadıgov Ramin, Azerbaycan Cumhuriyetinin İlk İstanbul Sefiri Yusuf Vezir Çemenzeminli’nin Fransa’daki Muhaceret Yılları. Tarih Araştırmaları Dergisi Archive Volume 33, Issue 56

Şimşir Bilal, Ankara’da Açılan İlk Azerbaycan Temsilciliği.

https://irs-az.com/new/pdf/201312/1386944848824816094.pdf (Erişim: 18.02.2021)

“Azerbaycan Mümessiliyle Mülakat: Dersaadet Mümessili Yusuf Bey Vezirov’un Beyanatı”. Yeni Gün, sayı 226, 2 Teşrinisani 1335

 “Azerbaycan Mümessiliyle Mülakat”, Tasvir-i Efkar, sayı, 2902, 15 Teşrinisani 1335

  “Yusuf Bey Vezirli ile Bir Hasbihal”, Tasvir-i Efkar, sayı 2954, 10 Kanunisani 1336

  “Kardeş Azerbaycan’ın İstiklali”, Yeni Gün, sayı 304, 19 Kanunisani 1336

  “Darülfünunluların Tebrikatı”, Yeni Gün, sayı 306, 21 Kanunisani 1336

  “Azerbaycan Mümessilini Tebrik”, Yeni Gün, sayı 308, 23 Kanunisani 1336

  “Azerbaycan Mümessilliği’nde Tebrik Ziyaretleri”, Tasvir-i Efkar, sayı 2968, 24 Kanunisani 1336

  “Azerbaycan Cumhuriyeti’ni Tebrik”, Yeni Gün, sayı 313, 28 Kanunisani 1336

  “Azerbaycanın Yavru Sancağını Taziz”, Vakit, sayı 802, 31 Kanunisani 1336


[1] Osmanlı gazetelerinde Vezirli ve Vezirov olarak geçmektedir. Ünlü Azerbaycan yazarlarından olan Yusuf Vezirli, “Çemenzeminli” mahlasını kullanmıştır.

[2] Çemenzeminli Yusuf Vezir. Seçilmiş Eserleri, Bakü, 2005, ss.4-10.

[3] Çemenzeminli, Y.V. Müstegilliyimizi İsteyirikse. Bakı, 1994, s.49

[4] Abutalıbov Ramiz, “Y.V.Çemenzeminlinin Diplomatik Faaliyeti Hakkında”, Odlar Yurdu gazetesi, sayı 438, 1989, s.3

[5] Sadıgov Ramin, Azerbaycan Cumhuriyetinin ilk İstanbul Sefiri Yusuf Vezir Çemenzeminlinin Fransadaki Muhaceret Yılları. Tarih Araştırmaları Dergisi Archive Volume 33, Issue 56, s.393

[6] “Azerbaycan Mümessiliyle Mülakat: Dersaadet Mümessili Yusuf Bey Vezirov’un Beyanatı”. Yeni Gün, sayı 226, 2 Teşrinisani 1335, s.1

[7] “Azerbaycan Mümessiliyle Mülakat”, Tasvir-i Efkar, sayı, 2902, 15 Teşrinisani 1335, s.1

[8] “Yusuf Bey Vezirli ile Bir Hasbihal”, Tasvir-i Efkar, sayı 2954, 10 Kanunisani 1336, s.1

[9] “Kardeş Azerbaycanın İstiklali”, Yeni Gün, sayı 304, 19 Kanunisani 1336, s.1

[10] “Darülfünunluların Tebrikatı”, Yeni Gün, sayı 306, 21 Kanunisani 1336, s.1

[11] “Azerbaycan Mümessilini Tebrik”, Yeni Gün, sayı 308, 23 Kanunisani 1336, s.3

[12] “Azerbaycan Mümessilliğinde Tebrik Ziyaretleri”, Tasvir-i Efkar, sayı 2968, 24 Kanunisani 1336, s.3

[13] “Azerbaycan Cumhuriyetini Tebrik”, Yeni Gün, sayı 313, 28 Kanunisani 1336, s.2

[14] “Azerbaycanın Yavru Sancağını Taziz”, Vakit, sayı 802, 31 Kanunisani 1336, ss.1-2

[15] Şimşir Bilal, Ankara’da Açılan İlk Azerbaycan Temsilciliği.

https://irs-az.com/new/pdf/201312/1386944848824816094.pdf (Erişim: 05.05.2022)

[16] Ağaoğlu S. Hayat bir macera. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2013, s:96

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s