Hayrettin İhsan Erkoç
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Öğretim Üyesidir.
Göktürklere ait efsaneler kendi yazıtlarında, Çin kaynaklarında ve bir Tibetçe belgede kayıtlıdır. Bunların arasında sayıca en çok ve en ayrıntılı anlatıları barındıran grup ise Çin kaynaklarıdır. Göktürklerin Doğu Türkistan ve Güney Altaylar sahasında neredeyse bütünüyle imha edildikten sonra mucizevî bir şekilde kurttan türediklerini anlatan Göktürk köken efsanesi, Göktürkler hakkında bilgi veren Çin kaynaklarından Zhoushu (derlenişi 629), Suishu (636), Beishi (659), Tongdian (801) ve Wenxian Tongkao’daki (1317) Türk Bölümleri ile Cefu Yuangui’de (1013) bulunmaktadır. Göktürk yazıtlarında ise bu efsane yer almamaktadır. Aslında Çin kaynaklarındaki metinler karşılaştırıldığında bu efsanenin iki ana varyasyonu olduğu, bunların Zhoushu ve Suishu’da kayıtlı oldukları, diğer kaynakların (Beishi, Tongdian, Cefu Yuangui ve Wenxian Tongkao) ise bu iki ana varyasyonu kopyaladıkları, birbirleriyle bütünleştirdikleri ve bazı yerlerde özetledikleri görülmektedir. Bütün kaynaklar karşılaştırıldığında, Göktürklerin kurttan türeyiş efsanesinin ortak anlatısı şu şekildedir:
Ataları Batı Gölü’nün (Xihai) üstünde (kuzeyinde) veya sağında (batısında) oturan, Hunların (Xiongnu) farklı bir soyu olup farklı/bağımsız bir boy hâline gelen Türklerin (Tujue/Göktürkler) soyadları Aşına’dır (Ashina). Türklerin ataları orada yaşarlarken komşu bir ülkenin saldırısına uğrayıp yenilirler; düşmanlar bütün aileleri, erkek kadın demeden küçük büyük herkesi öldürürler. Geriye bir tek yalnızca on yaşında olan bir oğlan çocuğu kalır, askerler onun küçük olduğunu görüp öldürmeye kıyamazlar, böylece ayaklarını ve kollarını kırıp (veya kesip) onu otlarla kaplı bir bataklığın ortasında terk ederler. Bataklıkta bir dişi kurt vardır ve çocuğa her seferinde et getirip besler; çocuk müteakiben et yiyerek hayatta kalır ve büyür, kurtla birlikte olur, sonra kurt gebe kalır. Komşu ülkenin hükümdarı bu çocuğun hâlâ yaşadığını duyunca, öldürülmesi için yeniden adamlarını gönderir ve onlara çocuğu öldürmelerini buyurur. Gelen kişiler kurdun çocuğun yanında olduğunu görürler, kurdu da öldürmek isterler, ancak kurt sanki tanrısal bir yardım almış gibi görünür, gölün doğusunda Koçu Ülkesi’nin (Gaochangguo, Turfan) kuzeyindeki veya kuzeybatısındaki bir dağa kaçar. Dağda bir mağara vardır, mağaranın içinde otlarla kaplı bir ova bulunmaktadır, çapı yüzlerce li (1 li yaklaşık 0,5 kilometre) olup dört tarafı hep dağdır. Kurt burada saklanıp sonra on oğul doğurur. On oğul büyüyünce dışarı çıkıp eş alıp onları gebe bırakırlar; sonra hepsinden bir soy olur. Aşına birisinin soyadı olup en değerli olandır; sonra Aşına uzun süreliğine hükümdar olur. Böylece Türkler otağlarının kapısına kurt başlı tuğ dikerler ve soylarını unutmadıklarını gösterirler. Soyları çoğalır, sonunda yüzlerce aile olurlar. Birkaç nesil sonra bütün boylar ve herkes, Axian Şad’ın (Axian She) önderliğinde mağaradan çıkarlar, Rurulara (Rouranlar veya Ruanruanlar) bağlanırlar. Ulug Yabgu (Da Yehu, Büyük Yabgu) döneminde soyları daha da güçlenir. Altay Dağları’nın (Jinshan) güney yamacında yerleşirler ve Rurular için demircilik yaparlar. Altayların biçimi demir tolgaya benzer, onların dilinde demir tolgaya Türk (Tujue) denilir, sonra bu yüzden bu adı benimserler. Metinlerde buradan itibaren Göktürklerin bilinen tarihleri anlatılmaya başlanır.
Bu efsanede görülen kurttan türeyiş ve mağaradan çıkma motifleri, Göktürklerin Çin kaynaklarında kayıtlı diğer efsanelerinde de kısaca geçmektedir. Güney Sibirya’da geçen bir başka Göktürk köken efsanesi Zhoushu, Beishi, Tongdian, Cefu Yuangui ve Wenxian Tongkao’da kayıtlıdır. Bu efsanede Göktürklerin efsanevî atalarından Yizhi Nishidu’nun kurttan doğduğu, farklı olduğu ve olağanüstü güçlerden etkilendiği, yetenek olarak rüzgâr ve yağmur getirebildiği anlatılmaktadır. Söylenceye göre Yizhi Nishidu iki kadınla evlenir, birisi Yaz Tanrısı’nın, diğeri Kış Tanrısı’nın kızıdır. Youyang Zazu’da (9. yüzyıl) ve ondan kopyalamış olan Taiping Guangji’de (978) kayıtlı bir diğer Göktürk efsanesinde ise Göktürklerin Yama (Shemo) adlı efsanevî atalarının bir göl tanrıçasıyla ilişki yaşadığı anlatılmaktadır. Bu mitolojik hükümdardan Göktürklere ait Ongi Yazıtı Yama Kağan ve P.T. 1283 numaralı Tibetçe belge Zha ma Kha gan (Jama Kağan) olarak söz etmektedir. Çin kaynaklarındaki efsaneye göre tanrıça Yama’ya ilişkilerinin sürebilmesi için büyük av sırasında Yama’nın atalarının doğduğu mağaradan altın boynuzlu ak bir geyiğin çıkacağını ve onu avlaması gerektiğini söyler. Ancak av sırasında geyiği Yama’nın yerine yanlışlıkla onun bir askeri oklayıp öldürür, bunun üzerine tanrıça Yama’yla ilişkisini sonlandırır. Çin kaynakları ayrıca Göktürklerin dinî inançlarından söz ederken Göktürk kağanlarının her yıl atalarının çıktıkları mağarada atalarının ruhları için kurban törenleri düzenlediklerini aktarmaktadır.

Göktürklerin kurttan türeyiş efsanesinde çeşitli temalar ve motifler göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki, atalarının son kişiye kadar yok edildikten sonra yeniden türemeleridir. Ármin Vámbéry ve Talât Tekin gibi Türkologlar, Türk adının “türemek” fiilinden geldiğini önermişlerdir ki bu dilbilimsel açıklama efsanenin ana temasıyla örtüşmektedir. Kıyamet, yok oluş ile yeniden doğum veya türeme motifi ise dünya üzerindeki pek çok din ve mitolojide yaygın bir biçimde görülmektedir. Bu efsanedeki kurdun ise iki farklı işlevinin olduğu görülmektedir. Bunlardan ilki yaralı çocuğu korumak, ikincisi de ondan gebe kalarak Göktürk halkının atalarından birisi olmaktır. Kurdun koruyuculuğu motifi daha önceki dönemlerde Romalıların Romulus ve Remus efsanesinde, ayrıca ondan etkilendiği düşünülen ve Hun döneminde Türkistan’da yaşayan konargöçer bir halk olan Wusunlara ait olan bir efsanede görülebilmektedir. Wusun efsanesine göre hükümdarlarının oğlu bir muharebe sırasında et getiren bir karga ile sütünü içiren dişi bir kurt sayesinde hayatta kalır, çocuğun olağanüstü bir varlık olduğuna inanan bir Hun hükümdarı ise onu evlat edinerek büyütür ve ileride halkının başına geçirir. İleride büyük işler yapacak bir çocuğun mucizevî şekilde kurtulması motifi de yine dünya mitolojilerinde yaygındır. Kurt motifi esasında Türk Mitolojisi’nde geçmişi erken Hun dönemine kadar giden çok eski ve yaygın bir motiftir. Bir ata olarak kurt figürü ise Türk halkları arasında Göktürklerden önce Tegrekler (Tabgaç dönemi Çin kaynaklarında Gaoche yani Yüksek Arabalar) arasında görülmektedir. Uygurların ve diğer Dokuz Oğuz boylarının ataları olan Tegreklerin köken efsanesine göre kendileri bir Hun hükümdarının kızıyla Teŋri’nin (Gök Tanrı) tecellisi olduğuna inanılan erkek bir kurttan türemişlerdir. Tahminime göre Türk boylarında kurttan türeyiş efsanesinin esas biçimi bu Tegrek efsanesi olup, sonradan Batı’dan gelen etkilerle birlikte kurda koruyucu vasıf da eklenerek Göktürk dönemindeki biçimini almıştır. Kurttan türeyiş motifi sonraki Türk ve Moğol efsanelerinde varlığını sürdürmüştür. 13. yüzyılda derlenen Moğolların Gizli Tarihi’nde Cengiz Han’ın ilk atalarının bir kurt ve bir geyik olduğu anlatılmaktadır. Alman kökenli Rus Türkolog Wilhelm Radloff da 19. yüzyılda Kırgızlar arasında atalarının bir erkek kurt ve kırk kızdan türediklerine ilişkin bir efsane derlemiştir. Göktürklerde ve Moğollarda ayrıca kurda benzer şekilde köpekten türemeyle ilgili efsaneler mevcuttur, ancak yazımızın uzamaması için bu anlatılara burada değinilmeyecektir.
Sonraki dönem Türk efsanelerinde kurt benzer şekilde yol gösterici bir figür olarak karşımıza çıkmaktadır. 12. yüzyılda yaşayan Süryani Mihail, Türklerin atalarının doğudaki dağlarda yaşarlarken tarihlerinde iki kere karşılarına çıkan “köpeğe benzeyen bir hayvanın” yani bir kurdun yol göstericiliğinde göç ettiklerinden ve önce İran sınırlarına, ardından Orta Doğu’ya geldiklerinden söz etmiştir. Mihail aslında burada Göktürk-Sasanî savaşlarını ve Oğuzların-Türkmenlerin Selçuklu dönemindeki göçlerini kastetmektedir. Oğuzlara ait olup Moğol döneminde yazıya geçirilen Oğuz Kağan Efsanesi’nin Uygur harfli versiyonunda da Oğuz Kağan’a seferleri sırasında gök yeleli bir bozkurdun yol gösterdiği anlatılmaktadır. Esasında 14. yüzyılda İranlı tarihçi Reşidüddin Fazlullah tarafından bir Moğol efsanesi olarak kaydedilen Ergenekon (Ergene Kun) Efsanesi’nin 17. yüzyılda Hive hükümdarı Ebulgazi Bahadır Han tarafından aktarılan versiyonunda da Moğollar Ergenekon’dan çıkarken onlara bir kurdun yol gösterdiğine değinilmiştir.
Mağarada türeyiş motifi yine Göktürklerden önce Tabgaçlarda görülmektedir. 386-535 yılları arasında Kuzey Wei Hanedanı olarak Kuzey Çin’i yöneten Tabgaçların resmî hanedan tarihleri Weishu’da (554) atalarının bir mağarada doğduklarına inandıkları kayıtlıdır. Tabgaç kağanları tarihleri boyunca bu mağarada atalarının ruhları için kurban törenleri düzenlemişlerdir. Youyang Zazu’da kayıtlı bir Yenisey Kırgız efsanesine göre Kırgızların ataları bir mağarada birlikte olan bir tanrıyla bir inektir. Kıpçak kökenli Memlük tarihçisi Aybeg ed-Devadarî’nin 14. yüzyılda kaydettiği bir Türk türeyiş efsanesinde Türklerin atalarının bir sel sırasında bir mağaraya dolan ve suların çekilmesiyle insan biçimini alan çamurdan yaratıldıkları anlatılmaktadır ki burada insanın topraktan yaratılması gibi İslamî etkilere rastlanmaktadır. Göktürklerin kurttan türeyiş efsanesinde ataların dağlarla çevrili ve dış dünyadan soyutlanmış bir vadide çoğalarak buradan çıkmaları anlatısı ise, Reşidüddin Fazlullah’ın kaydettiği Ergenekon Efsanesi’nin kökenini oluşturmaktadır ki Ebulgazi Bahadır Han ve diğer başka kaynaklar da bu efsaneyi aktarmışlardır. Söz konusu efsaneye göre Moğolların ataları, komşuları Tatarlar tarafından katliama uğrarlar ve sağ kalan iki çift, Ergene Kun yani “Dik Yamaç” olarak adlandırılan bereketli bir vadiye sığınırlar. Sarp dağların arasındaki bu vadiye ise çok dar bir geçitten ulaşılmaktadır ve onun dışında herhangi bir girişi yoktur yani dış dünyaya kapalı bir alandır. Bu iki çiftin soyundan gelenler burada nesiller boyunca çoğalırlar, vadiye sığmaz olunca ise atalarının geldikleri geçidin yerini unutmuş oldukları için demir bir dağı eriterek çıkmayı başarırlar. Her ne kadar Reşidüddin bunu bir Moğol efsanesi olarak kaydetmiş olsa da esasında bunun İran’da Moğollara Türkmenlerden geçen bir efsane olduğu açıktır, üstelik Moğolların Gizli Tarihi’nde böyle bir efsane kayıtlı değildir. İran ve Orta Doğu’da yaşayan Oğuzlar-Türkmenlerin atalarının dağlık bir bölgeden çıktıklarına inandıklarına ilişkin efsane, yukarıda görüldüğü üzere hâlihazırda Süryani Mihail tarafından aktarılmıştır. Ergenekon Efsanesi’nde görülen yok olma, tek bir geçitle ulaşılabilen bir vadiye sığınma, burada çoğalma ve ardından burada çıkma anlatıları, Göktürklerin kurttan türeyiş efsanesine dayanmaktadır.
Göktürklerin kurttan türeyiş efsanesindeki bir diğer ilginç motif ise, kurdun doğurduğu çocukların büyüyünce dışarıdan kızlar alıp onlarla evlenmeleridir. Bahaeddin Ögel’e göre burada Türkler ve diğer bozkır halklarında tarih boyunca görülen dışarıdan evlenme (exogamy) uygulaması vurgulanmaktadır. Bilindiği üzere bu topluluklar ve özellikle konargöçer boylar akraba evliliğine sıcak bakmayıp genellikle başka boylarla hatta gerekirse yabancı halklarla evlilikler yapmayı yeğlemektedirler. Muhtemelen bunun nedeni de akraba evliliklerinden doğan çocuklarda genetik hastalıkların daha yaygın görülmesi ve bozkır konargöçerlerinin zaten seyrek olan nüfuslarını olabildiğince korumaya çalışmak istemeleridir. Efsanede kurdun doğurduğu on çocuk motifi ise çok büyük olasılıkla Göktürklerin çekirdek kısmını oluşturan on boyu simgelemektedir. Göktürk boyları hakkında bilgi veren Çin kaynakları incelendiğinde de Göktürklerin esas boylarının sayısının efsanedeki on sayısıyla örtüştüğü gözlemlenmektedir.
Görüldüğü üzere Göktürklerin kurttan türeyiş efsanesi, kendisinden önceki çeşitli Türk ve yabancı efsanelerden etkilenmeler içerdiği gibi, kendisinden sonra gelen çeşitli Türk ve Moğol efsanelerini de yoğun bir şekilde etkilemiştir. Bu efsanedeki motiflerin benzerlerinin pek çok Türk ve Dünya mitolojisinde görülmesi ise sözlü kültürün İç Asya’daki konargöçer Türk boyları arasında ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
İlk cümlenin başlangıcı (“Göktürklere ait efsaneler kendi yazıtlarında, … kayıtlıdır.”) ile devam eden cümle (“Göktürk yazıtlarında ise bu efsane yer almamaktadır.”). Ben çalışmamda Çin kaynaklarından TogDian’ı ve buna dayanan A. Taşağıl yayınını birlikte kullanmıştım.
BeğenLiked by 1 kişi